Şeytan öyle bir dürtüyor ki, hatırlatmadan geçemeyeceğim inanın… Düşünme melekesini iptal edip, beyni başkasının otomatik pilotuna bağladığınızda böyle komik tablolar oluşuyor… Bize de yazmak veya yazdığımızı hatırlatmak düşüyor…
Nefs ise bizimki de nefs kardeşim… Dünyanın bütün ‘fırlayıcılar’ı için şevk ile bir daha… Buyurun:
Seni de çok seviyorum… Toplantılarda ön sıraları kapıp, bir gözünle lideri, diğer gözünle kameraları kesmene bayılıyorum…
Hele lider, cümlenin son hecesinde sesini yükseltti mi tavana doğru ok gibi fırlamana hastayım… O güzel ‘fırlama hürriyeti’ni hiç kaybetme olur mu?
Şunu unutma: ‘Fırlama hürriyeti’ İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde de yer almış en temel hürriyetlerden biridir… Ona daima sahip çıkmalı ve daha yükseklere fırlamak suretiyle geliştirmelisin…
Oturduğun koltuğu bir füze rampası gibi değerlendirmen, sadece ayakların ve popo kaslarınla bu kadar yükseğe fırlayabilmen, tesis yeterli olsa arşa bile çıkacak azme sahip olduğunu göstermen harika bir şey… Üstelik fırlarken alkışlıyor olman ve aynı anda iki işi birden yapabildiğini göstermen her türlü takdirin üzerinde…
Olimpiyatlarda ‘popo kaslarıyla yükseğe fırlama’ gibi bir dal olsa, eminim rakiplerine tur bindirip, milletçe göğsümüzü kabartacaksın…
***
Fırlama özelliğin bir tarafa, seni esas farklı kılan ve daha çok sevdiren ne biliyor musun?
Sende gurur yok, kibir yok, inat yok… Kınanmaktan korkmuyorsun, çekinmiyorsun… Dün fırlıyordun ama bugün duyduklarının tam tersi sözleri duyunca da roket gibi fırlıyorsun… Sözler aksi yönde seyretse de senin alkışlama ve fırlama özelliğin hiç değişmiyor… Tam bir istikrar abidesisin…
Kürsüdeki sözler 180 derece değişse bile senin dâvâ ateşin 40 derecenin altına inmiyor maşallah… Gurur murur hak getire… “Dün dündür, bugün bugündür” gerçeğini dilinle yalaya yalaya dağa taşa yazıyorsun…
Yarın, şimdi duyduklarının tersini duysan, eminim onun için de alkışlar eşliğinde fırlayıp tavanı deleceksin… Çünkü bu senin için hayat tarzı… Bir nevi garanti…
***
Bir şeyi o anda öğreniyorsun, şaşkınlığını ışık hızıyla atıyorsun ve derhal yeni ortama uyum sağlıyorsun… Sen bunun için bulundun zaten, kolay değil, iradeyi temsil ediyorsun…
Az bir özellik değil bu… Canlılar âleminde zıplama konusunda rakiplerin kimler diye küçük bir araştırma yaptım… Onları geçmek için tanımak lâzım…
Yabanî Himalaya koyunu var mesela… Fakat o, yükseğe zıplama konusunda değil, iki uçurum arasında atlama konusunda uzman…
Tavşanlar ve kangurular da öyle… Atlamaları için önce belli bir hıza ulaşmaları gerekiyor… Bu biraz zahmetli tabii…
Burada örnek canlı antilop… Kendi yüksekliğinin 10 katına kadar zıplayabiliyor… Haaa, “Beni antilop kesmez, daha çok zıplayabilmeliyim” diyorsan sana çekirgeyi tavsiye edebilirim… O, beden uzunluğunun 20 katına çıkabiliyor…
“O da yetmez, daha yok mu?” diye sorarsan, uzunluğunun 45 katına kadar sıçrayabilen keseli fare, 100 katına kadar sıçrayabilen örümcek, 150 katına kadar sıçrayabilen ağaç kurbağası var…
Rekor ise pirede… Beden uzunluğunun 220 katına “Bana mısın?” demiyor…
***
Daha büyük başarılarını bekliyoruz… Bunu için daha çok çalışmalısın… Ayrıca fırlarken daha büyük dereceler elde etmek istiyorsan, önceden ağırlıkları vücuttan çıkarmalısın…
Biliyorum şahsiyeti çıkarıyorsun yükü hafifletmek için ama o yetmez… Her daim lâzım olduğu için mide ve bağırsak kalsın kalmasına da, beyin gibi çok gerekli olmayan organları çıkarıp yükü iyice hafifletmek gerekiyor…
İşte o zaman popo kasları insanı daha yükseğe fırlatabilir…
Seni takip edip, yeni başarıların için dua edeceğim… Sen de zıplarken, bir gözünle lideri, diğer gözünle de kameraları kesmeyi ihmal etme sakın…
Yeni not: A partisi, B partisi, C partisi fark etmez… Sakın kendini bitirme… Yarın yeni çarklar meydana gelme ihtimaline karşı, şevk ile bir daha zıplayabilmek için kendinde uygun miktar enerji bırak ki tavanı delesin…
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.