Yazı-yorum, öyleyse yaşı-yorum…

2018110723353619_2k3fciu5f9tena0la63f6a69121

Arnavutköy’den Datça’ya Denemeler ve Bankacılıktan Balıkçılığa başlıklarıyla yayınlanan kitaplar aracılığıyla, okuyucu muhtemelen Arnavutköy’ün geçmişine aşık olacak, Datça’nın ve Ege’nin tarihine, doğal güzelliklerine geç olmadan gerektiği gibi sahip çıkılması konusunda bilinçlenecek, Dublin’i kardeş şehir, Bayreyn’i de kardeş ülke ilan edecek.

Okuyucu bir yandan yazarın 23 yıl sürdürdüğü mesleğiyle, yani ulusal ve uluslararası bankacılıkla ilgili bilgi sahibi olurken, bir yandan da Tuzcu’nun gezdiği ülkeleri tanıyacak, Dublin’in, Frankfurt’un, Amsterdam’ın ve daha bir çok şehrin, ülkenin yaşam tarzını öğrenecek.

Pek sevmediği bankacılık mesleğinde, çok sevdiği insanlar biriktiren Cenk Sabah Tuzcu, ailesiyle sürdürdüğü emeklilik hayatının her saniyesinden keyif almaya çalışırken, yaşadığı coğrafyanın daha yaşanabilir yer olmasına katkı sağlamaya ve yaşadıklarını, çocukluğunu, geçmişini, doğup büyüdüğü çok kültürlü cennet Arnavutköy’ü, kendisini, benliğini ve hayata bakış açısını kaleme alırken, kitaplarını sadece yakınları ve kendisi için yazdığını okuyucusuyla paylaşacak kadar sıra dışı bir yazar.

Cenk Sabah Tuzcu, İzle-yorum’ların hemen her köşesinde bir edebiyatçıdan, filozoftan, sinemacıdan, ressamdan ve güzel sanatların bir dalından bahsederek, kendisini etkileyen evrensel değerdeki yerli ve yabancı yazar, şair, düşünür isimlerini paylaşarak, zaman zaman eserlerinden alıntılar gerçekleştirerek, okuyucularını büyülü dünyalara yolculuğa çıkarıyor, onlara rehberlik yapıyor.

Rock müziğinden balıkçılığa, şiirden yemek kültürüne kadar geniş bir yelpazede kendi yaşadıklarından ve düşüncelerinden evrensel paylaşımlar yapan yazarın bütün yolları dönüp dolaşıp, çocukluğunun geçtiği ve bir zamanlar cennet gibi olan Arnavutköy’e çıkıyor.

Turizm anlayışımızdan, politika anlayışımıza, uzaylıların dünyayı istilasından, STK’ların yönetim kademelerinde temsiline değin, çok sayıda konuda görüş belirtirken, tek bir satırda ukalalık hissettirmeyen, fakat nüktedan tarzıyla yüzlerde gülümsemelere yol açan Cenk Sabah Tuzcu, atalarının izini yabancı kaynaklardan sürebiliyor olmasının da üzüntüsünü yaşıyor ve bu topraklarda yazma kültürünün bir türlü yaygınlaşmamasından yakınıyor.

Tüm bunları da öyle güzel ve çarpıcı bir dille anlatıyor ki, insan okurken Anadolu’yu, İstanbul’u ve Tuzcu’nun bankacılık yaptığı, gezdiği ülkeleri, şehirleri adeta kültürleriyle ve insanlarıyla birlikte gözünde canlandırabiliyor.

Dile getirdiği konuların en acı yönlerini anlatırken bile paragraflara mizah duygusunu ustalıkla monte eden yazar, tutkunu olduğu balıkçılığı, yine tutkunu olduğu tarihi yönlerine kadar aktarabiliyor ve tüm bunları yaparken de sıkıcı olmak şöyle dursun, bir sonra dile getireceği konunun ne olacağını merak etmenize, hatta heyecanlanmanıza olanak tanıyor.

Arnavutköy’ün adeta bir cennet olduğu dönemlere rastlayan çocukluğu, yatılı okul geçmişi, Galatasaray Liseliliği ve Boğaziçi İşletme ayrıcalığı ile bezenen öğretim hayatı ve sonrasında girdiği bankacılık dünyası, yazarın gözlem yeteneğiyle birleşince harika mesajların verildiği İzle-yorum’lar ortaya çıkmış.

Anadolu insanının okuma-yazma kültürünün mutlaka gelişmesi gerektiğini, İzle-yorum’larda sık sık dile getiren Tuzcu, bu konudaki eksiğimizin yarattığı olumsuzlukları göz önüne koyarak, gelişmiş Batı’nın bilim, kültür ve sanattaki başarılarıyla, geniş kitlelerin okuma alışkanlığı arasındaki doğru orantıyı ortaya koyuyor. Batı’nın olumsuz özelliklerini de, nokta atışları yaparak eleştiren, aslında eleştirmekten çok objektif bir şekilde dile getiren Cenk Sabah Tuzcu, iğneyi kendine batırma konusunda da hayli gerçekçi ve komplekslerden uzak bir tavır sergiliyor.

1962 doğumlu yazar, 60 askeri darbesinin etkilerini hissederek, 71 ve 80 askeri darbelerini bizzat yaşayarak, üstelik tüm bunlardan, duyarlı bir çocuk ve genç olarak etkilenerek biriktirdiği anılarını da paylaşıyor kitaplarında.

Bu kadar çok konuyu, bu kadar etkileyi bir üslupla, bu denli kısa yazılarla anlatabilmesi Cenk Sabah Tuzcu’yu yazın dünyasında önemli bir yere koyuyor.

İzle-yorum’ları okuyan bankacılar, turizmciler, balık tutkunları, sanatseverler, geçmişinin izini arayanlar, doğanın ve tarihin tahrip edilmesinden acı duyanlar, gezginler, gurmeler, sporseverler, edebiyat, sinema ve şiir tutkunları, Beşiktaşlılar, Karadenizliler, Arnavutköylüler ve bu paragrafa sığdırmanın mümkün olmadığı çeşitlilikte muhatap kitlesi, kendinden bir şey bulacağı İzle-yorum’ları keyifle okuyacak, bir yandan gülerken, bir yandan da meraklanacak ve öğrenecek.

Arnavutköy’den kopmak zorunda kalan Rum, Ermeni ve Yahudilerle iç içe, ilişkilerin samimi ve sıcak olduğu yılları, gayrimüslim arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalmasını, farklı dinden insanların barış ve anlayış içinde, eşi benzeri az görülür paylaşımlarla bir arada yaşamasını şiirsel bir dille anlatan yazar, 1915’te Karekin Deveciyan tarafından yazılan ve bir ilk olan Türkiye’de Balık ve Balıkçılık isimli kitabı edinme öyküsüyle, kitabın içeriğini de aynı ustalıkla, büyük bir lezzetle okuyucuya iletiyor.

Arnavutköy’ün doğa ve kültürel çeşitlilik açısından bakir olduğu yılları öyle bir anlatıyor ki Tuzcu; dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun, insanın oraya giderek, eski haline gelmesi için önce mücadele verip, sonra da yerleşmeye hazırlanası geliyor.

Milli sporlarımızdan olan plajda deve güreşinin olimpik spor dalları arasına alınmasını talep eden yazar, kitaplarında mutluluk ve sağlığın da sırrını veriyor.

Huzur, diyor Cenk Sabah Tuzcu… Huzuru bulan mutluluğa da, sağlığa da kolayca ulaşır diyerek, adeta Lokman Hekim’in Misis Köprüsü’nde düşürdüğü ölümsüzlük formülünü yeniden keşfetmişçesine müjde veriyor.

Kaynak : Aydınlık

İlgili Yazı-yorum, öyleyse yaşı-yorum… haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz. 

Exit mobile version