Ankara Sanayi Odası (ASO) ağustos ayı olağan meclis toplantısında Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmeler gündeme geldi. Kurdaki hareketliliğe değinen ASO Başkanı Nurettin Özdebir, geçen yıl bu aylarda başlayan kur ataklarının, ekonomide derinleşerek birçok makroekonomik değişken üzerinde olumsuz etkilerini de beraberinde getirdiğini ifade etti. Özdebir “Kur atakları sonrası uygulamaya konulan reform paketleri bazı makroekonomik değişkenleri olumlu etkileyerek, dengelenme süreci başarılı bir şekilde işlerken, bazı makroekonomik değişkenlerde istenilen düzelme ve dengelenme süreci henüz sağlamış değildir. Jeopolitik ve politik risklerin daha da yoğunlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Küresel ekonomide kur ve ticaret savaşlarının da etkisiyle her geçen gün artan yavaşlama ibareleri, diğer yandan ülkemizin içinde bulunduğu durgunlukla birlikte iç talepteki zayıflama hem küresel boyutta hem de ülkemizde makroekonomik değişkenleri olumsuz yönde etkileyerek büyümeyi zayıflatmaktadır” dedi.
Reel sektörün mevcut ortamda orta ve uzun vadeli plan yapmakta zorlandığını söyleyen Özdebir “Özellikle son aylarda kurlarda kısmi bir dengelenme yaşanırken, bu hafta başında yeniden yukarı yönlü hareketler başladı. Kurdaki oynaklığın hala devam etmesi, yüksek enflasyon ve iç talepteki yetersizlik ve bunların ortaya çıkardığı belirsizlik ortamı reel sektörün yatırım iştahını her geçen gün azaltmaktadır. Reel sektörün uzun ve orta vadeli ve dengeli bir strateji belirleyebilmesi için ekonomik istikrarın ve güvenin sağlanması yegâne şarttır” diye konuştu. Özdebir bazı ekonomik verileri de paylaşarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,9 oranında azaldı. Bu veri gelecek aylarda üretimdeki değişmenin önemli belirleyicisidir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış rakamlara baktığımızda, imalat sanayi üretimi yüzde 4,3 düşüş kaydetmiş, ara malı üretiminde aylıkta yüzde 2,7 yıllıkta ise yüzde 8,1’lik bir düşüş söz konusudur. Sermaye malı üretiminde aylık yüzde 9,9 gibi ciddi bir düşüş olurken, yıllıkta ise yüzde 5,8 azalış gerçekleşmiştir.
Ara malı ve sermaye malı üretimde kullanılan ana girdidir. Bunların azalması gelecek dönemde üretimin çok düşük seviyede kalacağı ve ekonomide durgunluğun devam edeceğini göstermektedir. 2 Eylül Pazartesi günü ikinci çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Sanayi üretim endeksi bu rakamın negatif olarak gerçekleşeceği ihtimallerini kuvvetlendiriyor.”
SANAYİDEKİ DARALMA KISIR DÖNGÜYE NEDEN OLUYOR
Sanayide yaşanan daralmanın işsizlik rakamlarına olumsuz olarak yansıdığını ifade eden Nurettin Özdebir “İşsizlik yüzde 12,8 seviyesine düşmesine rağmen, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik mayıs ayında yüzde 14 seviyesine yükseldi. Mevsimsel etkilerden arındırılmış işsizlik 14 aydır artmaya devam ediyor. İşsizlik rakamlarındaki artış toplam talepte düşüşe neden olmakta, bu da reel sektörün üretimini etkilemektedir. Sanayideki daralmaya bağlı olarak gelir artışının bozulması ekonomide kısır döngüye neden olmaktadır. Gelir dağılımındaki bozulma ve gelirdeki azalış iç talebi olumsuz yönde etkilemektedir. Sanayide de iç taleple birlikte yaşanan daralma, stagflasyon riskini beraberinde getirecektir. Bu durum ve gelişmeler önümüzdeki dönemde de ülke ekonomisinde yavaşlamanın devam edeceğinin en önemli öncü sinyalidir. Sanayi üretiminde ve işsizlikle birlikte iç talepteki azalışın, kur ve faizin yukarı yönlü olmasına neden olacağı unutulmamalıdır” dedi.
MERKEZ BANKASI ZORDA OLAN ŞİRKETLERE ORTAK OLSUN
Bayramdan önce Hazine ve Maliye Bakanlığının ASO’yu ziyaret ettiğini söyleyen Nurettin Özdebir, Türkiye ekonomisinin gidişatına ilişkin bilgi alışverişi yaptıklarını belirtti. Özdebir “İçinde bulunduğumuz durgunluk ortamından çıkışın, yani firmaların üretim gücünün korunması ve piyasaların işler hale gelebilmesi için kamunun reel sektöre sermaye niteliğinde kaynak aktarması gerektiğini belirttik. Bu çerçevede kendisine Japonya örneğini anlattık ve reel sektöre likidite sağlamak açısından daha önce bu ülkenin uygulamaya koyduğu bir model önerisinde bulunduk. Japonya’daki uygulama Merkez Bankası’nın, belirlenen firmaların mevcut hisse senetlerinin alımı yönündedir. Bu uygulamada kaynaklar doğrudan üretime gittiğinden enflasyonist baskı sınırlı kalmaktadır. Sanayi, teknoloji, beşeri sermayesi ve yüksek katma değer yaratma imkânı kuvvetli olan firmaların, arz tarafı güçlendirilerek bir parasal genişleme sağlanmaktadır. Örneğin, şirketlerin bankalara olan borçları Merkez Bankası tarafından satın alınarak, şirket ortağı haline gelebilir ve böylece mali yapısı güçlendirilmiş olur. Bir başka uygulama ise şirketlerin hisselerinin belirli bir oranda Merkez Bankası tarafından devir alınarak şirket sermayesinin güçlendirilmesi sağlanabilir. Merkez Bankası adete bir risk sermaye şirketi gibi çalışarak; teknolojik yapısı, pazar genişliği, ihracat potansiyeli gibi kabiliyetleri olan firmaların hızla büyümesini sağlamış olur. Merkez Bankası bu fonksiyonu doğrudan yapabileceği gibi tayin edeceği bir garantör banka vasıtasıyla da yapabilir” açıklamasında bulundu.
Nurettin Özdebir
ENFLASYONDA KALICI DÜŞÜŞ MİLLİ TARIM POLİTİKASIYLA OLUR
Türkiye’nin enflasyonuyla ilgili bilgi veren Nurettin Özdebir söyle devam etti: “Enflasyon çift haneli rakamlarda devam ettiği sürece hem kur da hem de faizlerde yukarı yönlü bir hareketin olabileceği unutulmamalıdır. Esas olan enflasyonda kalıcı bir düşüşün sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirebilmek için öncelikli olarak gıda enflasyonuna odaklanılması, bu çerçevede milli bir tarım politikası ile birlikte tarım ve hayvancılıkta yapısal reformların teşvik ve uygulamaya konulması gerekmektedir. Daha da önemlisi, sanayide yerli üretimi teşvik eden, katma değerli, yüksek teknolojili üretimi destekleyen bir büyüme modeline ivedi bir şeklide geçilmesi gerekir.”
CARİ AÇIKTAKİ İYİLEŞME ÜRETİMSİZLİKTEN KAYNAKLANIYOR
“Cari işlemler açığı, bir önceki yılın Haziran ayına göre 2.471 milyon ABD doları azalarak 548 milyon ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda, on iki aylık cari işlemler hesabı 538 milyon ABD doları fazla vermiştir” diyen Nurettin Özdebir “Cari açığın fazlaya dönüşmesi, döviz talebini azalttığından önemli bir avantajdır. Lakin daha önemlisi üretimde ithal bağımlılığının azaltılmasıdır. Bu da başta işsizlik olmak üzere pek çok sorunun çözülmesinde etkili olacaktır. Cari açıktaki iyileşme ihracat artışından değil üretimsizlikten kaynaklanmaktadır. Mevcut durum ithalatın artmasını engellerken büyüme aşağı yönlü gerçekleşmektedir. İhracat rakamları artarken, iç talepte ciddi azalma var” dedi.
BİRÇOK ODANIN EKONOMİDEN HABERİ YOK
Sektörde birçok öncü veri ve TÜİK gibi resmi kurumlardan rakamlar paylaşılırken, bazı odalar çarkların oldukça iyi bir durumda olduğunu düşünüyor. Ankara Sanayi Odası’nın (ASO) yaptığı açıklamaların yanında İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul Sanayi Odası (İSO), Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Anadolu’daki sanayi odaları ekonomide işler gayet yolundaymış gibi davranıyor. Yapılan açıklamalarda sürekli bardağın dolu tarafı gösterilirken, boş tarafına hiç bakılmıyor bile.