Bir süredir literatüre yerleşen “safyürek” tanımı “naif resim” için kullanılıyor ve çok da yerinde. Akademik bir sanat eğitimi almış ya da almamış olsun, bir çocuğun yapmacıksız bakış açısıyla resim yapan tüm sanatçıları tanımlıyor. Şimdi denebilir ki; “tüm sanatçılar samimi değil midir zaten?” Ne yazık ki, küresel sanat hem sanatçıların hem sanat izleyicilerinin masumiyetini epeyce törpüledi. Naif sanatçıların bu kadar çok sevilmesi ve alıcı bulmasının sebebi de bu olmalı. İnsanların şu yapay dünyada organik olan ya da görünenleri tercih etmeleri şaşırtıcı değil.
CUMHURİYET’İN ILK ÜÇ OKULU
Galeri Fe’de “Gönlümün Arka Bahçesi” başlıklı sergisini açan Adil Ocak da yapıtları sevilen ressamlardan. Adnan Turani, Emin Barın, Mustafa Aslıer, Mürşide İçmeli, Süleyman Saim Tekcan, Zahit Büyükişleyen gibi nice ustanın ve bir başka naif sanatçının, Yalçın Gökçebağ’ın yetiştiği Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü mezunu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatı ile 1926 yılında temelleri atılan bu okuldan yetişen pek çok eğitimci aldıkları nitelikli eğitim sayesinde çağdaş Türk sanatının yapıtaşlarından oldular. Mesela Prof. Süleyman Saim Tekcan, “Gazi Terbiye’de okudum, Sanayi-i Nefise’de yetiştim” der, “Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken öncelikle üç okul kuruyor: Gazi Terbiye, Mülkiye, Harbiye. Ne yazik ki bu üç okul şimdi yok. Gazi’deki eğitimimizin içinde teknik, işçilik, düşünce, kültür ve yaratma iç içe yer alırdı. Seramik, heykel, modelaj, maden işleri, resim, desen… Bunların hepsini görerek yetiştik.”
TC VATANDAŞLIĞINA VURGU
Adil Ocak da Süleyman Saim Tekcan gibi Trabzonlu; çocukluğu ve gençliği Karadeniz yağmurları altında geçmiş. “Bedri Rahmi Eyüboğlu üstadın dediği gibi biz Karadenizlilerin bir yanı deniz, bir yanı topraktır. Benim eserlerim ise gönlümün arka bahçesidir” diyor. Arka bahçesinin kapısı lavanta bahçelerine, çay tarlalarına, Karadeniz’in dik yamaçlarına, tepeleri sisli yaylalara, Anadolu’nun sarı sıcak ovalarına açılıyor. Gün dönümleri ya da mevsim geçişleriyle değişen doğanın ışığı toprağın emekçilerini aydınlatıyor; lavanta toplayanlar, çay toplayanlar, tarlasını hasat edenler… Sanatçı, doğanın bildik tanıdık unsurlarını diğer safyürekler gibi tüm ayrıntılarıyla işlemiş. Ama tümü son döneme tarihlenen tuvallerinde simgesel bazı unsurlar var. Özellikle neredeyse her resimde bulunan kırmızı beyaz çizgili direkler ve gökyüzünde hilal biçiminde kümelenmiş olarak uçan kuş sürüleri dikkat çekiyor. Yollarda rastladığımız bu direkler Adil Ocak’ın tuvallerinde gökyüzündeki bulutların üzerinde görülüyor. Burada yeryüzü-gökyüzü bağını ortaya koyan tasavvufi bir yaklaşım var. Direklerin kırmızı-beyaz olmasının sebebi ise yurt dışında da sergi açan sanatçının bayrağımızın renklerini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına vurgu yapma arzusu. Var olanın değil olması gerekenin peşinde olduğunu söyleyen sanatçı resimlerinde yaşadığımız toprakların sadece güzel taraflarını gösteriyor. Kesinlikle göz boyacısı değil, sadece ütopya kurucu.
ÜTOPİK VAHA
Adil Ocak, resimleriyle devamlı gerilim ve gelecek endişesi içinde yaşayanlar için ütopik bir vaha yaratıyor. Yalnız şimdiden uyaralım; sergiyi gezdikten sonra galeriden çıkınca kendinizi günlük yaşamın dertleri içinde bulunca şaşırmayın. Cumhurbaşkanı’nın tanımına göre “kaymak tabaka”nın yaşadığı Kadıköy’de de insanlar otobüsle, dolmuşla asgari ücretli işine gidiyor, trafikte bolca zaman geçiriyor ve bu süreyi ay sonunu nasıl getireceğine dair düşünmek için kullanıyor.