Türkiye’deki diğer sığınmacılar

24664_b

Suriyeli sığınmacılar Türkiye için en büyük milli güvenlik tehdidini oluşturuyorlar. Sayıları 3.5 milyonun üzerinde. Ne kadar üzerinde olduğu gizli tutuluyor, Suriyeliler ile ilgili  bir çok hususun gizli tutulduğu gibi. Örneğin sadece Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Hatay gibi sınır kentlerimiz değil, Konya gibi Anadolu’nun tam ortasında bir kent bile Suriyeli sığınmacılardan ötürü adeta bir barut fıçısı. 150 bin sığınmacı yaşıyor Konya’da. 6  ayda  33 olay gerçekleşti. Ölenler oldu. Olayların nedeni çok boyutlu. Kültürel, ekonomik, etnik,  kriminal. Örneğin, aynı fabrikada çalışan Türk işçiler işten ucuz çalışan Suriyeliler lehine çıkarılınca, çalışan Suriyeliler ile çıkarılan Türk işçiler arasında büyük kavgalar çıkmış. Özetle, her yana yayılmış durumda Suriyeli sığınmacıları yol açtığı olaylar.

***

Ancak Suriyeli sığınmacıların dışında onlar kadar olmasa da büyük sorunlar yaşıyor Türkiye. Afganlar,  Iraklılar  ve İranlılar. Türkiye’ye büyük bir Afgan göçü  gerçekleşiyor. Halen 175 bin Afgan  olduğu tahmin ediliyor. Çoğu kırsal alanda çiftliklerde yaşıyor ve çalışıyorlar. Ahırlarda dahi kalıyorlar. Bir aile 2000 TL gibi bir maaş karşılığında çalışıyor. Bu vizesiz göç İran’a kaçan 900 bin Afgan’ın Doğu Beyazıt üzerinden girişleri ile oluyor. İran, Afgan sorunundan kurtulmak için Afganları Türkiye’ye yönlendiriyor. Türkiye tarafında da kimse engellemiyor. İran’ın şii Afganlara sunduğu öneri ise  İran’da ailenizin kalmasını istiyorsanız Suriye’de İran için Esad rejimi yanında savaşacaksınız şeklinde oluyor. Türkiye’ye vize alan Afganlar ise Kabil’de yerleşik bir çetenin 5000 Dolar’a temin ettiği vizeler ile Türkiye vizesi alarak giriyorlar ülkemize.

Afganistanlılar Türkiye’ye gelen en fakir, eğitimsiz grup.  Bir çoğunda  Hepatit-B, tüberküloz çok yaygın. Sivas’ta bir Afgan’da cüzzam bile tespit edildi. Afganlar çok büyük bir sağlık tehdidi oluşturuyorlar.  2 sene sonra Türkiye’de ortaya çıkacak büyük sağlık sorunlarını uluslararası kuruluşlar bekliyorlar. Afganların Türkiye için oluşturduğu bir diğer tehdit uyuşturucu getirmeleri. Ve Türkiye artık uyuşturucuda transit ülke olmaktan çıkıyor, hedef ülke Pazar haline geliyor. Afganlar yanlarında eroin getiriyorlar. Suriyeliler ise cesaret artırıcı ve uyanık tutan, kokain benzeri olduğu söylenen sentetik bir uyuşturucu getiriyorlar.

***

Tabii bu arada Türkiye’de güçlü bir Suriye mafyası oluşuyor. Bu mafyanın çok güçlü de bir insan kaynağı var.  Suriye iç savaşının klinik depresyona sürüklediği, Türkiye’de eğitimsiz, umutsuz, köksüz kalan 600 binden fazla Suriyeli çocuk. Kısa bir süre önce bir grup 12-14 yaş grubundaki Suriyeli çocuk bir Türk kahveciyi bıçaklayarak öldürdüler.  Devletin mafya ile mücadelesinde en önemli gücü teknik istihbarattan kaynaklanıyor. Ancak kendi aralarında Arapça’nın değişik lehçelerini konuşan bir mafyaya karşı mücadele çok zor olacak.

***

Afganistanlılardan sonra sayıları 145 bin civarında olan Iraklılar geliyor. (Erdoğan, kısa bir süre önce,  8 Ekim’de yaptığı konuşmada Iraklıların sayısının 500 bin olduğunu açıkladı. Eğer ağzından gizlenen bir rakamı kaçırdı ise durumu bilindiğinden daha kötü demektir.)  Iraklılar daha çok emeklilerden oluşuyor. Ülkelerinde emekli olup daha huzurlu bir yaşam tercihi ilke Türkiye’de yaşıyan bu insanlar 600 ile 1000 Dolar arasında bir emekli maaşı alıp TL’ye çevirince Türkiye’de geçinebiliyorlar.

***

İranlılar ise 35 bin civarında. İranlılar BM tarafından başka bir ülkeye gönderilmek üzere Türkiye’nin değişik bölgelerine dağılmış durumdalar. Eskişehir ve  Denizli gibi illerde yoğunlaşma görünüyor. İranlılar  üst gelir ve kültür gruplarına mensuplar.  Kendi tiyatro gruplarını kurmuşlar. Yazın, ailelerin ziyareti için Denizli-Tahran arasında haftada iki kez uçak seferi düzenlenmiş. Büyük bölümü homoseksüel, lezbiyen veya siyasi muhalif oldukları için İran’ı terk etmişler. İranlılar arasında misyonerlik faaliyeti ve hıristiyanlık çok yaygın. AİDS riski çok  fazla tespiti yapılıyor.

***

Yanlış Suriye politikası, yanlış göç politikası ile birleşerek ülkemizin üzerinde   çok ağır bir politik, ekonomik, sosyal, kültürel, kriminal,  demografik ve jepolitik yük oluşturmuş durumda. Sadece Şanlıurfa veya Gaziantep’teki Suriyeli sayısı bütün Almanya’daki Suriyeli sayısından fazla. Sadece Türkiye’de 3.5  milyon Suriyeli varken, bütün AB üyelerindeki Suriyeli sayısı 900 bin. Yapılabilecek tek şey var. Başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere bütün sığınmacıların ya BM kanalı ile  3.  Ülkelere yönlendirmek ya da Suriye’de geri dönebilecekleri koşulları oluşturmak. Bu arada 5 sene Türkiye’de kalanların vatandaşlık için başvurma haklarının doğması ile son aylarda noterler vatandaşlık başvurusu hazırlıkları için başvuran Suriyeli sayısında tam bir patlama var. Sessiz ve derinden bir şekilde Suriyelilere vatandaşlık verilmeye devam ediliyor.

***    

Sığınmacılar ve mülteciler denilince üzerinde durulması gereken olgulardan birisi de bu konu üzerinde çalışan sivil toplum örgütleri. Bu örgütler sürekli olarak “sığınmacılar geldikleri ülkede kalırlar, geri döndürmeye çalışmak boşuna çabadır” şeklinde bir tezi işliyorlar. Öncelikli olarak  şunun altı çizilmelidir ki, bu STK’lar mültecilerin ve sığınmacıların varlıkları ile sermaye oluşturmakta, proje yapmakta ve para kazanmaktadırlar. Ellerini ovuşturup bu projelerden elde edecekleri gelirlere odaklı STK’lar, müteahitler, danışmanlar var.  Suriyeli çocuklar için yapılacak 100 okulun ihalesini alınca, parayı aralarında nasıl bölüşüp, hangi model BMW, nerede villa alacağını konuşan müteahitlerin ses kayıtları internette yayınlandı.

Bu  STK’ları büyük bir bölümünün Batı tarafından finanse edildiği gözönünde tutulmalıdır. Batı ısrarla almadığı Suriyelilerin Türkiye’de kalması için çalışmaktadır. Çünkü Batı’da bilmektedir ki, Türkiye’nin içinde  oluşacak güçlü bir Arap milliyeti Türkiye’ye karşı kullanılabilecek büyük bir baskı aracı olacaktır. Bundan dolayı, örneğin AB’nin Türkiye’de desteklediği projelerin hepsi Suriyelilerin Türkiye’ye entegrasyonu projeleridir. Hiç geri dönüş projesi üzerinde çalışılmamıştır. Oysa, bir çok Suriyeli ülkesine dönmek istemektedir. Hatta geri dönmek isteyenler  çoğunluktadır. Gaziantep Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada Suriyeli sığınmacıların % 56’sının uygun  koşullarda Suriye’ye dönmek istediği ortaya çıkmıştır. % 13’ü ise Türkiye’den başka bir ülkeye gitmek istediklerini ifade etmişlerdir. Özetle, Suriyeli  sığınmacıların gitmesinin değil, kalmasının teşvik edildiği bir ortamda dahi Suriyeli sığınmacıların % 70’i Türkiye’den ayrılmak istemektedirler. Uygun bir teşvik politikası ile bu oranın % 100’e çıkarılması hiç zor değildir.  Suriye hükümeti de Rusya ile işbirliği yaparak komşu ülkelere sığınan sığınmacılara ülkelerine geri dönme çağrısı yapmıştır.

Özetle, artık Türkiye sığınmacıların geri dönmesi tartışmalarını yapmaktadır. İYİ Parti genel başkanı  Sayın Meral Akşener, Erdoğan’a meydan okuyarak, “Hadi gel Suriyelilere vatandaşlık vermeyi referanduma götürelim” diye seslenmiştir. Tabii bir cevap alamamıştır. Çünkü Erdoğan yenileceğini bilmektedir.   

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version