Türkiye’de sanat öksüz kaldı

Türkiye’de sanat öksüz kaldı

Tiyatro, sinema ve televizyon dizilerinden yakından tanıdığımız ünlü oyuncu Ege Aydan, resim sanatıyla da öne çıkıyor. Aydan’ın son sergisi, İstanbul İstanbul Şişli’deki Galeri İdil’de “Ege Aydan suluboya sergisi” sanaseverlerle buluştu. Sanatçı bir aileden gelen Aydan’la sanatına ve Türkiye’de sanatın konumuna ilişkin konuştuk.

Resim sanatına ilk nasıl başladınız, bu konu da etkilendiğiniz biri var mı, konularınızı neye göre belirliyorsunuz?

Kendimi bildim bileli hep çizdim boyadım, küçük yaşlarda önemli ressamların görüşlerini eleştirilerini değerlendirdim. Bir çok ressamdan etkilenmişimdir, bunlar gerek grafik ağırlıklı gerek naif gerek izlenimci ressamlardır. Dönemin önde gelen ressamlarını mutlaka istemişimdir. Bir Bedri Rahmi, bir Balaban, bir Devrim Erbil, bir Sabri Akça, Işıl Özışık, 1980’lerde ne yapmam gerektiğini bana hissettiren ressamlardır. Zaman içinde bazılarıyla birlikte çalışma imkanı bulmuşumdur. 1990’larda ise internetin gelişmesi ile dünyayı izleme şansı arttı ve workshoplar vazgeçilmezim oldu. Bir ressamın gelişimi sadece bitirdiği okul ile sınırlı değildir. Öğrenme ve gelişme hiç bir zaman bitmez. Çeşitli malzemeleri deneye deneye kişiliğinizin yada kalbinizin sesi ile kendinizi suluboyacı yada yağlıboyaci olarak bulursunuz. Belki heykeltraş, belki karikatürist olursunuz ve profesyonel hayatın içinde gelişim devam eder. Benim 300 e yakın yağlı boya tablom vardır. Burda hep ışığın peşinde koşmuşumdur. İzlenimciyimdir ve suyun hızı kişiliğimle buluşmuş vazgeçilmezimdir. Konularım ışığın sudaki dansıdır.

BAKIŞ AÇISI OLMADAN SANATI İZLEYEMEZSİNİZ

Sanatın bir çok alanında yer alan bir kişi olarak Türkiye’de sanatın konumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanatın Türkiye’deki konumunu değerlendirebilmek öyle bir kaç satırla anlatılabilecek birşey değil tabiiki. Sanatı fonetik, plastik ve sahne sanatları olarak değerlendirmeliyiz. Hepsinin ayrı dertleri vardır. Bireysel olarak dünya standartında evrenselliği yakalamış sanatçılarımız göğsümüzü kabartsada bunlar bireysel başarılardır asıl önemli olan küçük yaşta verilen eğitimin şekli ile kafalar oluşur. Sosyal anlamda özgür düşünebilen bireylerin sanatı değerlendirmeleri bile bilgi işidir. Bir bakış açısı oluşturmadan sanatı izleyemezsiniz. Bu yüzden Türkiye’de sanat biraz öksüz biraz yalnız kendi halindedir.

Yayımlanan bir de kitabınız var bu konuda da yeni çalışmalar yapmayı planlıyor musunuz?

Çalakalem atölyemdeki beni anlatır. Desenlerim vardır sadece ve çiziktirdiklerim. Şiirler de buna hizmet eden türdendir. Bu yüzden adı böyledir. Bir hareketle çizilir desen… Soyutlamamdır. Bunu yapabilmek için binlerce kez çizersiniz. Ondan sonra bir harekette çizmeye başlarsınız. Kitabımın öyküsü de budur. Yeni bir kitap hazırlığı içinde değilim.

SANATÇILARIN DUYGULARINI BİLİRİM

Operacı bir ailenin çocuğu olmak sizi nasıl etkiledi?

Ben opera sanatçısı bir annenin ve babanın çocuğuyum. Artı dayım senfoni orkestrası müzisyeni vurmalı sazlar şefi ve halam da opera sanatçısıdır.. İş böyle olunca hayatım senfoni, opera ve tiyatro ile iç içe geçmiştir. Prova izler, dekor atölyesinde yada peruka atölyesinde işlerin nasıl yapıldığını görürdüm. Bir balerinin acısını, bir kondüvitin heyecanını, ışık şefinin, kostüm kreatörünün çabalarını bilirim. Hayat da böyledir. Estetik bir güzelliği oluşturan yüzlerce detay vardır. Bilmeden yola çıkamazsınız.

 

Exit mobile version