Toplumsal refah için sanat

Toplumsal refah için sanat

Aslında elimizde bilimsel veriler olmadan da, kültür ve sanatın varlığıyla çevrelenmiş bir yerde yaşamanın mutluluk verdiğini kişisel deneyimlerimizden biliyoruz. Ama Art Council England (İngiltere Sanat Konseyi) tarafından yaptırılan “Value of Arts and Culture in Place-Shaping” (Mekan Şekillendirmede Sanat ve Kültürün Değeri) başlıklı araştırma, toplumsal refah ile kültür sanat arasındaki bağlantı konusunda somut veriler ortaya koydu. İngiltere’de yapılan bu yeni çalışma, kültür ve sanatın insanların belirli bir kentte kalma ya da yer değiştirme tercihlerini etkilediğini gösteriyor. Sanat ve kültürün varlığı, insanların refah ve memnuniyet duygusunu etkiliyor ve yaşadıkları yerlere bağlanmalarını sağlıyor. İngilizlerin yerleşecekleri yerler hakkında karar verirken, iyi okulların varlığı kadar kültür varlığına da dikkat ettikleri bu araştırmayla ortaya çıktı.

SANATTAN YOKSUNLUK KÜLTÜREL YOKSULLUK GETİRİR

Diyebilirsiniz ki, “refah düzeyi yüksek bir ülkede bu sonucun çıkması şaşırtıcı değil”. Ama kendi ülkemizden yola çıkalım, mesela Eskişehir’in çağdaş bir kent haline dönüşmesinde, kent sakinlerinin mutlu bir yaşam sürmesinde kültür sanata verilen önemin rolü yok mudur? Koleksiyoner Erol Tabanca’nın bu kentte bir müze kurması hiç de şaşırtıcı değil. Binası dünyaca ünlü Japon mimar Kengo Kuma’nın imzasını taşıyan Odunpazarı Modern Müze bu kentte hak ettiği değeri görecektir. Öte yandan İstanbul’da kültürel yaşamın simgesi Taksim, Beyoğlu gibi semtlerin bu özelliklerinin zayıflamasıyla yaşanırlıklarını yitirdiklerini, bölgenin Suriyeliler ve Araplara kaldığını görüyoruz. Tek başına AKM bile önemli bir kültür simgesiydi. Klasik müzik, opera, bale, tiyatro sahneleri, sergi salonlarından yoksun bir bölge kültürel yoksullaşmaya mahkumdur elbette.

YÜZDE 68’İ İÇİN YAŞAMSAL

İngiltere’deki araştırmaya göre daha geniş kültür ve sanat etkinliklerine katılan insanlar, katılmayanlara göre yaşamlarından daha memnunlar. Araştırmaya katılanların yüzde 68’i kültür sanat etkinliklerinin, kendilerini yaşadıkları yerlerdeki topluluğun bir parçası olarak hissetmelerine yardımcı olduğunu belirtmiş. Yarısından fazlası yaşadıkları bölgelerde daha fazla etkinlik görmek istiyor. Yüzde 36 gibi daha düşük orandaki bir grup ise kültürün “yaşamsal” olmadığını düşünüyor.

ŞEHİRLERİ SANATLA KORUYABİLİRİZ

Bu çalışmada sadece Londra değil; Birmingham, Halifax, Hastings, Redruth, Southam ve Stoke-on-Trent gibi küçük ya da orta ölçekte kentler de ele alınmış. Ekonomileri üretime dayalı olan ancak son yıllarda endüstrileri azalan bu kentlerin yeni sakinleri çekebilmek için yaratıcı varlıklarını vurgulamaları gerekiyor. Tate’in eski yönetmeni ve İngiltere Sanat Konseyi Başkanı Nicholas Serota, Guardian’a yazdığı makalede “Bir zamanlar gelişen caddelere ve ticari merkezlere sahip pek çok yer güven kaybı ve değişen bir kimlik duygusu yaşıyor. Bir tiyatro, galeri veya kütüphanenin varlığı – insanların zevk almak ve bir deneyimlerini paylaşmak için toplandıkları yerler – çağımızın dönüşümleriyle şehirlerin korunmasına yardımcı olabilir” dedi. Büyük tepki çeken Boris Johnson bile başbakan olarak yaptığı ilk konuşmalardan birinde Manchester’ın itibarını arttırmada sanat ve kültürün oynadığı kilit rolü kabul etmişti.

İlgili Toplumsal refah için sanat haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz. 

Exit mobile version