Zaman yolcusu olmak ister miydiniz? Ya da hiç zaman yolcusu olduğunuzu hayal ettiniz mi? Bir an geçmişten bir güne gittiğinizi ve insanlarla iletişim kurduğunuzu düşünün. Hatta çok uzaklara gitmeyelim 50’li yıllara gidelim. Bu yıllarda teknoloji adına görebileceğimiz pek bir şey bulamayız, o dönemin insanları ile iletişim kurduğumuzda daha sıcak daha samimi gelebilirler. Bu döneme döndüğünüzde ise buz gibi bir insan portresi bulmamız muhtemeldir. Peki, bu soğukluğun sebebi teknoloji mi? Tam bu noktada değerlerimizin yitip gittiği, insanların mekanik birer robota dönüştüğünü düşünebilirsiniz. Bu durumun tek suçlusu teknolojinin gelişmesi mi? Tabii ki hayır, değerlerimizin yitirilip gitmesindeki suçlu elbette teknoloji değil, aslına bakarsanız çok ta teknolojinin geliştiği bir ülkede yaşamıyoruz.
Teknoloji değerlerimize, kültürümüze, insanlığımıza ve vicdanımıza zarar verseydi eğer Japonya dünyanın en acımasız ve kimliksiz ülkesi olurdu. Fakat Japonya’ya bugün baktığımızda kimliğinden ve kültüründen en ufak bir parça kaybetmediğini çok açık bir şekilde görebiliriz. O halde ülkenin daha fazla kalkınması için elimizde oynadığımız telefondan, bilgisayardan daha fazlasına ve daha büyük teknolojilere ihtiyacımız var tabi bunun yanında tarihimizi öğrenmeye ve değerlerimizi korumaya da.
Teknolojiyi Suçlamayalım, Yeniliklere Açık Olalım
Bugün devletler arası savaşlar tankla, tüfekle değil zeka ve teknoloji ile yapılıyor. Bizim ihtiyacımız olan boş beyinli bol kaslı insanlar değil, üretken insanlara ihtiyacımız var. Ülkemizin en büyük sorunlarından bir tanesi sürekli suçlayacak bir şeyleri bulmaktır, yani çözüm odaklı olmak yerine bir günah keçisi bulmak ve yüklenmek daha kolay geliyor. Ah eski günler, ah eski bayramlar deyip yeniliklere kendimizi kapatıyoruz. Öğrenmekten ve üretmekten korkuyoruz bunun yerine üretebilsek, yeni teknolojiler geliştirsek daha güzel olmaz mı? Nereye yeni bir tesis yapılsa zehirleniyoruz, doğa mahvoluyor diye feryat figan ediyoruz. Peki, neden hiç düşünmüyoruz bu teknolojiyi bu bilimi bulabiliyor ve hayata geçirebiliyorsak elbette doğayı korumayı da bulabilir ve dünyaya gücümüzü gösterebiliriz. Artık teknolojiyi, bilimi ve yenilikleri suçlamayı bir kenara itip kendimizi geliştirmeye üretmeye adapte etmeliyiz.
