Tam bursla Harvard’lı

tam-bursla-harvard-li

Harvard Üniversitesi’ne her yıl dünyanın her yerinden yaklaşık 40 bin öğrenci başvuruyor. Manisa’da yaşayan öğretmen anne – babanın iki kızından biri olan Nil Çakırca, bu yıl okula yüzde 100 bursla kabul edilen çok az sayıda öğrenci arasında yer aldı. İzmir Amerikan Koleji’nde burslu öğrenim gören Nil, bu başarısını büyük ölçüde başvuru süresinin bitmesine yarım saat kala yeniden yazdığı kompozisyonuna borçlu. Nil, “Arkadaşlarıma ve aileme bakışımı, anılarımı anlattım. Ne olursam olayım tekrar Türkiye’ye dönüp ülkeme hizmet edeceğimi söyledim” dedi.

Ekonomi okuyacak

Harvard Üniversitesi’nde önce ekonomi, sonrasında hukuk okumayı hedefleyen Nil, “Harvard’a kabul edilmendeki en önemli etken nedir” sorusunu şöyle yanıtladı: “Amerika’daki iyi üniversitelerin yüksek not ortalaması, ders dışı sosyal aktivitelerde liderlik görevlerini üstlenme, SAT sınavından yüksek bir puan alma gibi beklentileri vardır. Ancak bunun dünya çapında bir başvuru olduğunu düşündüğümüzde; Harvard gibi okullara tüm dünyadan bu özellikleri taşıyan on binlerce öğrenci başvuru yapıyor. Bunların hepsi için ben de çalıştım, çabaladım elbette ancak sizi benzer profildeki öğrencilerden ayıran farklı özelliklerinizin olması gerekiyor. Ben, başvurum için yazdığım kompozisyonda kendi hayatımı anlattım. Aslında ilk yazdığım kompozisyonda ekonomiden söz etmiştim. Anneme çevirdiğimde, ‘başka bir konuda mı yazsan’ deyince tamamen değiştirdim. Yazımda, küçük gibi görünen fakat benim hayatımın şekillenmesinde büyük etki yaratan anılarımı paylaştım. Arkadaşlarımla olan ilişkilerimi ve ailemin değerlerini toplumun beklentilerinden üstte tutmayı vurguladım. Kompozisyonumda ileride ne iş yaparsam yapayım bir gün ülkeme dönüp elde ettiğim fırsatları benim gibi olan diğer çocukların da yakalayabilmesi ve hak ettikleri eğitimi alabilmeleri için girişimlerde bulunmak istediğimden bahsettim.”

‘Memlekete geri döneceğim’

Nil, yazısında bir gün masasının üstünde ‘’Tüm zamanların en iyi arkadaşına’’ yazılı pırıl pırıl parlayan bir Oscar heykelciği, bir kutu çikolata ve bir kart bulduğunu da anlatmış. Tüm sınıf arkadaşlarından gelen bu armağanlarla ilgili sözleri de şöyle: “Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Bu kart bana topluma karşılık vermenin önemini hatırlattı. Kendime bir söz verdim. Ne yaparsam yapayım benim tek hedefim memleketime geri dönmek ve ülkemin çocuklarına benim sahip olduğum gibi fırsatlar yaratmak.”

‘Akıllı telefonum yoktu’

Yazısına, “Anne-babamda akıllı telefonların hem sağlığımıza hem de çevreye zararlı olduğuna dair bir düşünce vardı” diye başlayan Nil’in kompozisyonu şöyle devam ediyor: “Geç dönem Milenyum Kuşağı olarak ilk akıllı telefonumu 2014’te aldım. Aslında o, ablamın bir yıl önce alınan ilk akıllı telefonuydu. 2013’te arkadaşlarım için ana iletişim kanalı WhatsApp mesajlaşmalarıydı ve ben bazı güncellemeleri, haberleri, hatta etkinlik davetlerini kaçırıyordum. Bir şakayı anlamadığım için benden başka herkes gülüyordu. Ailemden, maillerimi okuma ve gerçekten araştırma yapma ihtiyacı duyana kadar bana telefon almalarını istemedim. Ablam bir keresinde bana liseye giriş sınavındaki en başarılı öğrencilerden biri olmam ya da okul orkestrasında çello çalmamdan dolayı değil, ailemin kaygılarına ve değerlerine mükemmel şekilde öncelik vermem nedeniyle kendimle gurur duymam gerektiğini söylemişti.

WhatsApp’lı yaşam!

Başvuru kompozisyonunda, 2014’te WhatsApp’a dahil olduğunu yazan Nil, “Arkadaşlarıma ev ödevlerinde yardım etmek, onları dinlemek ve desteklemek benim için daima zaman harcamaya değer. WhatsApp grubumuzda her zaman sorular, zor matematik problemleriyle harekete geçiriliyorum’’ diyor.

Exit mobile version