Türkiye kamuoyunun dikkatini seçim atmosferine verdiği bir safhada, daha önce gündemin başında olan Suriye konusunda, dış politika ve güvenliği ilgilendiren yeni birçok gelişme oluyor.
Menbiç’de ortak kontrol arayışı
Geçtiğimiz Pazartesi günü Türkiye ve ABD Dışişleri Bakanları bir araya gelmişlerdir. Bakanların, Menbiç’le ilgili izlenecek yol haritasını bir takvime bağlı olarak tespit etmek üzere görüşme yaptıkları ve bir ön mutabakat sağladıkları açıklanmıştır.
Sağlanan mutabakatın esas itibariyle, YPG/PKK’nın Menbiç’ten çıkarılmasını, müteakiben Türkiye ve ABD unsurlarının ortak denetime başlamasını, daha sonra da yerel unsurlardan oluşacak bir yönetim kurulmasını kapsadığı ifade edilmektedir.
Hatta bundan olumlu bir sonuç alınması halinde, böyle bir uygulamanın Kobani, Rakka ve Kamışlı gibi bölgelerde de gerçekleştirilmesi imkânlarının araştırılacağı da gündemdedir.
PYD’nin Menbiç’ten çekilmesi yeterli olmuyor
Ancak buradaki önemli konu, bölgeden çıkan PYD/PKK’nın ne olacağıdır. PYD/PKK’nın Sincar bölgesini terk edip yerine ABD unsurlarının yer alacağı da dikkate alındığında, bu kadar teröristin nereye gideceğidir. Buna Afrin’den kaçanları da eklediğinizde durum daha da çıkmaza girmektedir.
PYD’nin Menbiç’ten çekilmesi halinde buradaki teröristlerin Fırat’ın doğusuna gitmesinin planlandığı söylenmektedir. Böyle bir uygulamadan sanki teröristlerin Fırat’ın batısında olduğunda tehdit olduğu, doğusuna geçtiğinde olmadığı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. İşin garibi, PYD’nin Fırat’ın doğusunda olmasına Türkiye’den başka itirazı olan ülkenin de kalmadığıdır.
ABD’nin PYD/YPG/PKK’ya olan desteği devam ettiğine ve SDG adı altındaki bu teröristleri desteklemekten vazgeçmeyeceği anlaşıldığına göre, Türkiye’nin bu konudaki güvenlik sorununun devam edeceği aşikârdır.
Afrin güneyden de kuşatılıp PKK’lıların kaçması engellenseydi, yönetimin ilan ettiği gibi, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarının ivmesiyle hareket edilip Menbiç’e, Sincar’a, müteakiben de bunların arasındaki bölgeye de operasyonlar düzenlenerek teröristler imha edilseydi veya etkisizleştirilseydi bu çıkmazla karşılaşılamayabilirdi.
Demek ki politik ve operasyonel yeni arayışlara ihtiyaç vardır. Esat’ın, YPG/PKK’nın esasını teşkil ettiği ABD destekli SDG’nin, işgal ettiği bölgelerden çekilmediği takdirde güç kullanacağına ilişkin yaptığı açıklamaya destek vermenin, çıkarlarımız açısından fayda sağlayacağı düşünülmektedir. Konunun çözümünün burada olduğuna inanılmaktadır.
ABD ve Rusya bazı konularda anlaştı
PYD’nin Fırat’ın doğusunda kalması hususunda ABD ve Rusya’nın hem fikir olduğu, Rusya’nın PYD’nin barış sürecine girmesine bir itirazı olmayacağı anlaşılmaktadır.
ABD ve Rusya’nın, İran ve İsrail’in Suriye’nin Lübnan sınırından çekilmesi yönünde mutabakat sağladığı, ABD’nin Tanf kasabasındaki üssünü kaldırmasında ve bu bölgelerin Suriye yönetimine devredilmesinde anlaştıkları ifade edilmektedir.
İdlip konusunun da bir çıkmaza doğru gittiği ve bundan sonra Suriye gündeminde önemli bir yer tutacağı, Türkiye’nin bu duruma dikkat etmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
TSK’nın Irak kuzeyindeki operasyonu
TSK’nın terör tehdidini bertaraf etmek üzere icra ettiği operasyon Kandil istikametinde başarıyla ilerlemektedir. Bugüne kadar Irak seçimleri ve Kudüs konusundan dolayı bu operasyon fazla göze batmamıştır. Ancak artık Irak yönetimi “Türkiye, Irak’ın egemenliğine saygı duymalı” şeklindeki açıklamasıyla rahatsızlığını dile getirmeye başlamıştır.
Egemen devlet, güvenliği sağlamaktan sorumludur. O yapamıyorsa ve bundan Türkiye zarar görüyorsa bu operasyon meşru hale gelir. Bu nedenle açıklama fazla önem arz etmemektedir.
Kandil istikametindeki operasyonun, önümüzdeki günlerde, daha fazla kuvvet tahsisiyle hızlandırılması düşünülebilir. Ancak geçen hafta da belirttiğim gibi, konunun istismar edilerek iç siyasette çıkar sağlamak amacıyla kullanılmasından şiddetle kaçınılmalıdır. Başarı Türk Milletinin ve onun bağrından çıkan TSK’nındır.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.