Star’dan ayrılan Lütfü Oflaz’dan çarpıcı açıklamalar

lutfu-oylaz
Lütfü Oflaz “Murat Sabuncu’dan Turhan Günay’a, Musa Kart’tan Kadri Gürsel’e kadar gazeteci olarak bilip tanıdığım meslektaşlarımın hapiste olmasından rahatsızım. Cumhuriyet gazetesinden Sözcü gazetesine kadar medyanın baskı altında olmasından rahatsızım” diye başlayan yazısı yayınlanmayınca Star gazetesinden ayrıldığını açıklamıştı.

Star gazetesinden ayrılan Oflaz, bu ayrılıktan sonra ilk kez konuştu. Oflaz’a Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi için hem 2000 hem de 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “gönlümdeki Cumhurbaşkanı adayı” demesi hatırlatıldı. Oflaz Cumhurbaşkanlığı adaylığına yeşil ışık yaktı.

İŞTE LÜTFÜ OFLAZ’DAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR

Yazısının yayımlanmaması üzerine gazeteden ayrılan Star gazetesi yazarı Lütfü Oflaz, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için mesaj verdi.

Lütfü Oflaz, “İktidarın bugünkü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz. Gazeteciler, siyasetçiler hapiste, akademisyenler işten atılıyor. AK Parti bu noktaya nasıl geldi?” sorusuna “Aslında haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı tepki sadece muhalefetle sınırlı değil. AK Parti tabanı da rahatsız. Lütfü Oflaz rahatsız ama AK Parti tabanı da rahatsız” diye yanıt verdi.



“Neden rahatsız AK Parti tabanı?” sorusunu ise Lütfü Oflaz, şöyle yanıtladı:

“Rahatsızım’ yazısında birkaç cümleyle de olsa ona da değindim. Ak Parti tabanı başta belediyeler olmak üzere, yolsuzluk ve rüşvet söylentilerinin ayyuka çıkmasından rahatsız. Ak Parti tabanı Harun gibi gelip Karun gibi olanlardan rahatsız. Bu dönemdeki yargılamalarda parası olan, arkası olan, özellikle iktidarın tepe noktalarında dayısı olanlara karşı ayrıcalıklı davranılmasından rahatsız. Toplumda gerginleşmeden, huzursuzluktan ve bunun giderek ülkeyi bir iç savaşa sürüklemesinden rahatsız. Bu rahatsızlıkları bana Ak Parti tabanı yoğun bir şekilde iletiyor.”

“ERDOĞAN’IN BİR SÖZÜ MUHAFAZAKÂR TABANI ÇOK ETKİLER”

Lütfü Oflaz, “Siz 2019’da seçimde aday olmayı düşünür müsünüz?” sorusuna ise “Şunu iyi anlamamız lazım: Tayyip Erdoğan’ın karşısına muhafazakâr birini çıkartarak onu yenemezsiniz. Ekmeleddin İhsanoğlu örneğinde gördünüz. Muhafazakâr tabanın o insana verdiği değer önemli. Erdoğan’ın karşısına öyle bir insan koyacaksınız ki muhafazakâr taban ona Erdoğan’dan daha fazla değer verecek” yanıtını verdi. “Bu siz olabilir misiniz?” sorusu karşılığında ise Lütfü Oflaz, şunları söyledi:

“Tayyip Erdoğan ne diyor? Sabah gazetesinde 2007 yılında Mahmut Övür ‘Tayyip Erdoğan’ın gönlündeki Cumhurbaşkanı adayı Lütfü Oflaz’ diye yazdı. Erdoğan 2000 yılında da aynen böyle diyordu. Bir sürü yazar, hem 2000’de hem de 2007’de, değişik çevrelerden yazar, kanaat önderi aynı şeyi söylüyor. Düşünebiliyor musunuz, ‘Tayyip Erdoğan’ın gönlündeki Cumhurbaşkanı adayı…’ Bu muhafazakâr tabanda ne kadar etkileyici bir cümle. İkincisi, muhafazakâr yazarların Lütfü Oflaz hakkında yazdıkları ne kadar etkileyici. Muhafazakâr taban bunlardan etkilenir. Tayyip Erdoğan’ın bir sözü muhafazakâr tabanı çok etkiler. Muhafazakâr tabanı etkileyen kanaat önderlerinin, aydınların, yazarların o insanla ilgili olumlu kanaatleri muhafazakâr tabanı çok etkiler. Bunlar çok önemli. Muhafazakâr tabanın güvendiği, en ufak bir tereddüt göstermediği bir aday bulabilmek önemli.”

“CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI GÖNLÜNÜZDEN GEÇİYOR MU?”

Lütfü Oflaz, “Cumhurbaşkanlığı adaylığı gönlünüzden geçiyor mu?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:

“Cumhurbaşkanı adaylığı sizin istemenizle olacak bir şey değil. Hiç bir zaman hiçbir unvana, makama talip olmam. 2000 yılında bütün bu çevreler toplanıp geldiler. Bir sekretarya oluşturmuşlar. Dediler ki ‘Cumhurbaşkanını halkın seçmesini ve sizin de aday olmanızı istiyoruz’ dediler. Onlara ‘Başka biri daha iyi olabilir’ dedim. Dediler ki ‘Biz 5 isim üzerinde konuştuk. Cumhuriyet’ten Vakit’e kadar geniş bir yelpazede sadece sizin isminiz üzerinde uzlaştı. 4 isim vardı ama onlara başka itirazlar oldu. Ya siz olacaksınız ya hiç olmayacak, iş o noktada.’ 2019’da eğer siz akıllı bir strateji izleyeceksiniz, oturursunuz her şeyi düşünürsünüz, enine boyuna. Ona göre bir aday belirlersiniz. Bu illa Lütfü Oflaz olacak diye bir şey yok. İlla Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olacak diye bir şey yok. Önemli olan en etkili kim olabilir? Sağ ve sol tabandan, muhafazakârlardan ve laiklerden, dindarlardan ve Atatürkçülerden, milliyetçilerden ve evrenselcilerden, kim bütün bu insanlardan oy alabilir? Bunu siz belirleyeceksiniz.”

– Cumhuriyet üzerindeki baskıları nasıl değerlendiriyorsunuz? İktidar kadroları da bu davadan rahatsız mı?

Ben bir kulis yazarı değilim. Kulisleri hiç merak etmiyorum. Beni aramadıkça benim hiçbir iktidarın tavanı ile işim olmaz. Ne uçağa binerim, ne kucağa otururum. İktidarın bütün unsurları bilir ki Lütfü Oflaz vicdanlı bir adamdır. Bakın bir şey söyleyeyim:  Leman dergisinde yazarken Vakit gazetesinden İslami camianın ünlü karikatüristlerinden Yalçın Turgut, bana teklifte bulundu. Dedi ki, ‘İslamcı taban sizi çok seviyor. Şöyle bir şey yapalım. Haftanın 3 önemli olayı ile ilgili biz size sorular yöneltelim. Siz bunların cevaplarını verin. Her hafta ‘Lütfü Oflaz’la sohbet vakitleri’ diye yayınlayalım bunu. Düşündüm, taşındım, arkadaşlarla konuştum, kabul gördü bu. Bana soru soruyorlar, cevap veriyorum. Karikatüristler bu sohbete ilişkin çiziyor ve bir sayfalık bir şey oluyor bu. Vakit’in arka kapağında yayınlanıyor. Bu tabii çok etkili oldu. Yine böyle vicdan, haksızlık, hukuksuzluklardan bahsediyorum. Dönem Ak Parti dönemi. Tayyip Erdoğan’ı ağır şekilde eleştiriyorum. Bir gün gazetenin genel yayın yönetmeni Hasan Karakaya’ya dedim ki ‘Eğer size rahatsızlık veriyorsam söylediklerimle, zarar görüyorsanız buna bir son verelim.’  Karakaya bana aynen şunları söyledi: ‘Biz, senin iktidarı eleştirmene, başbakanı eleştirmene kızıyoruz. Doğru bu. İlk anda kızıyoruz. Sinirleniyoruz. Fakat sonra düşünüyoruz Yayın Kurulu olarak, Lütfü Oflaz Türkiye’nin vicdanıdır, bizim Lütfü Oflaz’ın vicdanlı sözlerine, uyarılarına ihtiyacımız var. Türkiye’nin de ihtiyacı var. Dolayısıyla biz sana ne kadar kızarsak kızalım sen bunlara devam et.’

– Vakit ya da Akit deyince Türkiye’de birçok insanın aklına akademisyenleri, solcuları, Alevileri aşağılayan, kadına karşı ayrımcı ifadeler kullanan bir gazete geliyor. Sizin bu gazetede sohbetlerinizin yayınlanması da tepki görmüş zaten. Lütfü Oflaz vicdan ama Akit ya da Vakit de bunun tam tersi.

Benim için bunun hiç önemi olmadı.  Türkiye’de en sağdan en sola kadar davet edildiğim her yerde yazmış ya da sözünü söylemiş bir adamım.

– Ama Vakit konusunda bir istisna gerekmez miydi?

En ufak bir tereddüdüm olmadı. Vakit gazetesi dindar kesimin önemli bir gazetesi. Özellikle 28 Şubat dönemindeki mücadelesi nedeniyle dindar kesimde çok önemsenen bir gazete. Dolayısıyla dindar kesime düşüncelerinizin, fikirlerinizin ulaşabilmesi için önemli bir gazete. O gazetede ülkedeki haksızlıklara, hukuksuzluklara, adaletsizliklere karşı çıktığınız zaman dindar kesimi etkileyebilirsiniz. Yoksa siz dindar kesimle bir bağlantısı olmayan, tamamen dışladığı gazetelerde istediğiniz kadar adaletsizlik, hukuksuzluk deyin, o kesime o görüşlerinizi götüremezsiniz. Zaten onlar sizi okumazlar. O gazeteleri okumadıkları için onlara ulaşamazsınız. Onlara ulaşmanın yolu, onlar hangi yayınları okuyorlar, bir köprü lazım çünkü onlara ulaşmak için. Bu da yetmez ayrıca size güvenmeleri lazım. ‘Bu adam darbe dönemlerinde ne yaptı, dindarlar zulüm görürken ne yaptı’ diye sorarlar.

Exit mobile version