Çelik: Helikopter kazası çok yönlü araştırılıyor

Son dakika! Çelik: Helikopter kazası çok yönlü araştırılıyor

Ömer Çelik’in açıklamalarının satır başları şöyle;

BELEDİYE MECLİS ÜYELERİNİN BELİRLENMESİ

Genel merkezimizden giden arkadaşlarımız, gerek MYK gerek MKYK üyelerinden oluşan komisyon başkanlarımız bütün ilçelerde teşkilatla, adaylarımızla bir araya gelerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Böylece bir ilçenin, ilin bütün dinamiklerini yansıtan Belediye Meclis üye listelerinin çıkması için hassasiyet gösterilmiş oluyor.

Biliyorsunuz MYK toplantımızda yerel seçim gündemimiz devam ediyor. Ayrıca tabi çeşitli yerlere giden arkadaşlarımızın çalışmalarıyla ilgili değerlendirmeler de ciddi şekilde MYK’mızda değerlendiriliyor. Bundan sonrası için daha güçlü şekilde, daha güçlü sonuçların ortaya çıkması için arkadaşlarımız görüşlerini belirtiyorlar.

KAŞIKÇI CİNAYETİ

Geçtiğimiz haftalarda önem verdiğimiz gelişmelerden bir tanesi Kaşıkçı soruşturma kapsamında, BM Yargısız ve Keyfi İnfazla Özel Raportörü’nün ziyareti ve raporun yayımlanması olmuştur. Bu raporda elde ettikleri deliller ışığında, Kaşıkçı cinayetinin önceden tasarlanmış bir cinayet olduğu sonucuna varmışlar. Cinayet ve acımasız vahşetin delillerle ortaya konduğunu belirtiliyorlar. BM soruşturması halen devam etmektedir.

Halen talep ettiğimiz işbirliği ile yeterli şekilde karşı karşıya değiliz. Suudi Arabistan tarafından tutuklananların yargılamasının İstanbul’da yargılanması gerektiğini söylüyoruz. Olumlu bir yanıt bulamadık. Buraya gelen Suud savcısı elimizde neler olduğunu öğrenme gibi amacın içerisine girmiştir. Biz açık çağrıyı bir kez daha yapıyoruz. Olayın sorumlularının, emir verenlerinin ortaya çıkması çerçevesinde güçlü bir soruşturma yürütülmelidir. BM tarafından yürütülen soruşturmayı önemsiyoruz.

“MACRON FRANSA TARİHİ İLE YÜZLEŞMELİ”

Yine geçen haftalarda önemli bir gündem maddesi vardı. Bununla ilgili olarak da hem içerden hem yurt dışından soruyla karşı karşıya kaldık. Bu da Macron’un tarihi ve hukuki dayanaklardan yoksun bir açıklama yapmasıdır. Burada soykırım günü ilan etme yaklaşımı var. Bu tarihi dayanaktan yoksun yaklaşım, esasında Fransa yargı tarafından da reddedilmiş bir yaklaşımdır. Aldığı karar Fransa Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarıyla da çelişmektedir. Kararlara karşı da bir tutumdur. Trajik olan şu, tarihle yüzleşmekten bahsediyor. Bu tarihle yüzleşmek ifadesi Fransa için başka bir açıdan kullanılması gereken ifade. Biz sayın Macron’a bu yaptığının yanlış olduğu, eğer ısrar içerisindeyse Fransa’nın Cezayir’de Burkina Faso, Gine, Kamerun, Nijer, Senagal, Tunus ve Çad’da insanlığa karşı Fransız otoriterlerle işlenmiş suçlara bakmalı. Fransız yetkililer tarafından işlenmiş suçlar ortadayken tutup da tarihle yüzleşmek gibi bir tavrın arkasına sığınması tabi içerde politik sıkışma yaşayan Macron’un lobi desteği yaklaşımının neticesidir.

Burada bir çıkar ekonomisi var. Bir takım çevreler var. Bunlar asılsız sözde soykırım iddialarından güç alan insanlar. Fransa gibi ülkeler de kendilerine politik çıkar sağlamaya çalışıyorlar. Bu konuyu sadece kınamakla yetinmiyoruz. Fransa ve Türkiye ilişkilerine bir maliyeti olacaktır. Burada Macron’un yaptığının, Türkiye Ermenistan arasını sabote etmek olduğunu görüyoruz. İkincisi de içeride, iç politikada sarı yelekliler konusunda biraz kan kaybetmiş bir politikacının kendisine çıkış yolu bulmak için dirayetli politika üretmek yerine böylesine bir iftiranın arkasına sığınmakla ilgili tablo
Tarihle yüzleşmek Fransa için gereklidir. Kendisinin yüzleşmesi gereken şey, hukuki olarak yüzleşmesi gereken şey Kamerun’dan Cezayir’e kadar Fransız otoritelerinin karıştığı cinayetler ve insan haklarını ihlal eden eylemlerdir. Kendisine bunu tavsiye ediyoruz.

Bir yerde darbeyle işbaşına gelen birisine kırmızı halıyla karşılıyorlar. Öbür tarafta kimyasal silahlarla katleden bir başkasıyla diyalog kurmak için sabırsız olduğunu söyleyenler var. Sonra başka bir ülkeye demokrasi adına geçici devlet başkanı atayacaksınız.

“VENEZUELA HALKININ YANINDAYIZ”

Venezuela halkının yanındayız, Venezuela anayasasına, seçilmiş iradeye saygı gösteriyoruz. Bir ülkeye geçici devlet başkanı sıfatıyla birisini atamak başlı başına hakarettir. Bir yerde darbeyle işbaşına gelen birisine kırmızı halıyla karşılıyorlar. Öbür tarafta kimyasal silahlarla katleden bir başkasıyla diyalog kurmak için sabırsız olduğunu söyleyenler var. Sonra başka bir ülkeye demokrasi adına geçici devlet başkanı atayacaksınız.

“ABD VE RUSYA’NIN TAVRINI KAYGI VERİCİ BULUYORUZ”

Gündemimizde olan konulardan bir tanesi; biliyorsunuz 1988’de yürürlüğe giren Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması. Bu anlaşmadan Amerika çekildiğini açıkladı. Ardından Rusya çekildiğini açıkladı. Biz bu gelişmeyi kaygı verici buluyoruz. Böylece Avrupa’ya bu füzelerin girmesi engellenmiş oluyordu. Şimdi bu anlaşmanın iptaliyle birlikte soğuk Savaş’tan beri elde edilen kazanımdan geriye düşülmüş oluyor. Kaygı verici buluyoruz. Karşılıklı restleşmelerin krizi artıran tabloyu ortaya çıkardığını değerlendiriyoruz.

CHP’DE İSTİFALAR… 

CHP’de istifalar oluyor, bununla ilgili görüşlerimizi soruyorlar. CHP’nin iç işleri bizi ilgilendirmez. Ama şöyle bir durum var. Kapalı kapılar ardında, hangi değerlere rastlandığı belli olmayan aday belirleme süreçleri ortaya çıkıyor deniyor. CHP’de siyaset yapanların ortak noktası şu; Kılıçdaroğlu’nun CHP’de bir tek adam yönetimi kurduğu şeklindedir. Sayın Kılıçdaroğlu’nun geldiği noktada yol arkadaşları tarafından bugün kendisinin tek adamlıkla eleştirilmesi ibretlik bir durum olarak değerlendiriyoruz.

İŞ BANKASI HİSSELERİ

Cumhurbaşkanımız grup konuşmasında İş Bankası hisselerinin devriyle ilgili konuyu gündeme getirdi. CHP tarafından bazı eleştiriler yöneltiyor. Buna daha önce de cevap vermiştik. Burada aslında CHP’de bu hisselerin olmaması gerekiyor. Geçmişte devlet ve CHP arasında özdeşlik söz konusu iken 5 Eylül 1938’de TDK’nın gelirlerini garanti altına almak için bu hisseler bu şekilde miras bırakılmıştır. Dolayısıyla bugünkü tablo içerisinde herhangi bir partinin bu ödevi üstlenmesi düşünülemez. Atatürk’e saygı gereği CHP’nin bu tutumdan uzak durması gerekirdi. Ve esas olan burada, devletin garantisi altında TDK’ya sağlanan gelirlerin garanti altına alınmasıdır. Peki CHP Atatürk’ün vasiyetine uymuş mudur? Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na gelirleri aktarmış mıdır? Tam tersine mirası çiğnemiştir. Bu geliri aktarmama durumu 1966’da ortaya çıkmıştır. Arkasından mahkemeye gidilmiştir ve mahkeme CHP’ye miras hükümlerine uy, vasiyete uy ve ödemeni yap demiştir. Arkasından 1973’te sonra 1977’de 1978’de ve 1993 yıllarında aynı şekilde ödemeleri geciktirmişlerdir. Bu meblaları ödememek için; Türk Tarih Kurumu ve TDK Atatürk’ün kurduğu kurumlardan çıkmıştır diyor. Tüm davalar CHP aleyhine sonuçlanmıştır.

Exit mobile version