“Bana ”Ata’yı sen öldürdün” diyorlar. Biz senin geçmişini biliyoruz diyorlar, geçmişle ne alakası var?
Ata ile ilgili vicdanım rahat. Yarışma bittikten 3 yıl sonra rahmetli oldu. Oradaki duygu gerçekti. Bana kimse ‘şöyle davran böyle davran’ demedi. Ama o kavgaları göstermeyebilirlerdi, montaj onların ellerindeydi… 2 dakika kavga ediyorduk sanki bütün gün kavga etmişiz gibi gösteriliyordu.
Ata’ya çok üzülüyordum. Annesi sürekli ‘sen sus’ diyordu. Ben çok aşık olsam Semra onun önüne geçemezdi, ben evlenirdim zaten. Yarışmanın sonunda Ebru Akel sordu ‘Evlenmek istiyor musun?’ diye, ‘Hayır’ dedim. Herkes kendi yoluna gitti.
Ata’nın ölüm haberini aldığımızda annem hüngür hüngür ağlayarak beni aradı. Annem ‘Ben beddua etmedim, sadece Allah bildiği gibi yapsın’ dedim dedi.
Ata’nın cenazesine gittim. Hakkımı helal ettim… Semra Hanım’ı görmek istemiyorum.
20 yaşında bir genç kızdım. Ben edebimi hiç bozmadım. Beni kimse yönlendirmedi ama onu yönlendirdiler mi bilmiyorum. Ebru Akel, sürekli onu yükseltecek sorular soruyordu.
Ata ölmeden 1 yıl önce bir şeyler kullandığını duymaya başlamıştım. Ata’nın öldüğü otelde çantası varmış. İçinden bana yazdığı mektuplar çıkmış. ‘Ata hala seviyormuş’ dediler. Ben sevdiğini de düşünmüyorum. Seven adam çekip alırdı.”