Yüz binlerin sokaklara caddelere ve meydanlara dolduğu daha doğrusu “çaresiz kalan” kalabalıkların, can havliyle dinlediği liderlerin iddialı ve sert sözlerinden sonra dün yapılan seçimin sonuçları aslında ülkeye büyük yükler getiriyor.
Her şeyden önce yıllardan beri oluşan, bazı kuşkuların giderilmesi için, özveri ve sağduyu icap ediyor.
Yazının kaleme alındığı sırada, henüz seçim sonuçları kesin olarak alınmamışken, “elektronik güç, oyların dağılımına etkide bulundu” görüşünü öne sürmemek sadece “hatırlamak” gerekiyor.
“Elektronik güç” unsurunun, seçimlerin neticelerini, dolayısıyla iktidarı belirleyebileceği de çoğu kişilerin belleğinden hâlâ çıkmıyor.
Kim ne derse desin; dünyamız hem fiziki, hem siyasi kabuk değiştirirken, elektronik güç, seçim sonuçları dahil her sahada kendini rahatlıkla gösteriyor.
Çünkü böylelikle, bir “kuşku” her seçimde kamuoyunu etkiliyor.
Üstelik; “elektronik güç” organizasyonunda, çoğu kez “yabancı parmağı” aranıyor.
İster “elektronik güç” ile ister “milletin iradesi” ile olsun seçimi kazanan dolayısıyla iktidar olacak parti veya partileri, çok çetrefilli, çok tehlikeli sorunların beklediği gerçeği şimdiden “endişe” uyandırıyor.
Oldukça karmakarışık bir hâl alan ekonomiyi bir kenara bırakırsak, başlı başına Suriye sorunu bile iktidarı zor durumda bırakacak ağırlık taşıyor.
Sayıları 4 milyonu bulan ve 30 bininin oy kullandığı Suriyeli konukların artık evlerimize kadar taşınan dertleri bir yana, soydaşlarımız Türkmenlerin trajedisi, utanç hududunu aşıyor.
Dış politikamız hemen değişmeli
Soydaşlarımızla ilgili “acil” durumların yanı sıra, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının tamamen değişmesi iktidarı zorluyor.
Özellikle ilişkilerin, Mısır, Suriye ile düzeltilmesi, Irak ve Birleşik Arap Emirlikleri ile rayına oturtulması öncelikli yer alıyor.
Hatta, İsrail ile önce diyalog kurulması sonra da normal ilişkilere geçilmesinin zamanı geliyor.
Avrupa Birliği ile görüşmelerin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi önemli dış ilişkiler arasında sayılıyor.
ABD, Almanya, Rusya, Çin, Yunanistan ve İran gibi ülkelerle ilişkilerin yeniden elden geçirilmesi zaten gözlerden kaçmıyor.
Sadece dış problemlerle ilgili sorunları sayarken, aslında Türkiye’nin politik, ekonomik ve sosyal alanlarda da hamle üstüne hamle yapması zorunluluğu bulunuyor.
Yeni politikacılarımıza ülkemizde gerçekten de, büyük ve cesur atılımlar atmaları görevi düşüyor.
Ne var ki, seçim sonuçlarının Türkiye’ye bir “can simidi” olması bekleniyor.
En azından, demokrasiyi yeniden getirmesini, özellikle basın özgürlüğünden bahsedilmesini artık Türk halkı arzuluyor.
Seçim meydanlarında vaat edilenlerin unutulmaması birinci koşul olarak görülüyor.
Halk, verilen sözlerin yerine getirilmesini sabırsızlıkla istiyor.
Aslında, bu “istem” her seçimle beraber halkımızın beynine ve gönlüne işleniyor ancak ne yazık ki yerine getirilemiyor.
Tabii ki, çok stratejik bir konumu olan Türkiye’nin aynı zamanda Orta Doğu ülkesi sayıldığı da daima hafızalarda çalkalanıyor.
Zaten, Türkiye’nin “için için” yanan bir Orta Doğu ülkesi olma kıskacından kurtulması beklentilerin başını çekiyor.
Çok zor ve sert bir seçim atmosferi yaşayan Türkiye’yi yeni çetrefilli sorunlar bekliyor.
Her şeye ve bütün sıkıntılarına rağmen, Türkiye’nin bu seçimlerden sonra, dimdik ayağa kalkmasını, uygun adımlarla yürümesini ve sonra da koşmasını başarmak, “yediden yetmişe” tek beklenti oluyor.
Sonuç olarak; çok zor geçen bir seçim maratonundan sonra, neticeler ne olursa olsun politikacıların kendilerini daha sorumlu saymaları ve bu zor şartlar altında rejimin ve Türkiye’nin “beka”sı için her türlü özveriyi yapmaları kaçınılmaz bir koşul gözüküyor.
Şimdi binlerce, daha doğrusu milyonlarca vatansever “yaşasın yeni seçim” diye, içinden de olsa, sessiz de olsa bağırıyor.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.