Sanatçı toplumun kanayan yaralarını dile getirmeli

Sanatçı toplumun kanayan yaralarını dile getirmeli

“İyi ki geldin” isimli yeni şarkısıyla müzik piyasasında dikkat çeken ve en son Nazım Hikmet’in hayatını konu alan ‘Nazımca’ isimli oyunda, Nazım Hikmet’in son eşi Vera’yı başarı ile canlandıran Tuğba Özay’la, sanat ve siyaset üzerine konuştuk. Herkes mankenlikten oyunculuğa geçiyor ama Özay’ın oyunculuktan mankenliğe geçtiğini çok kişi bilmez…

■ Nazım Hikmet desem?

Nazım Hikmet bana göre bu yüzyılın ve bundan önceki yüzyılın, gelecekteki yıllarında çok büyük şairi, ozanı, düşünürü, siyaset bilimcisi, vatanseveri ve isyankâr, asi, âşık, sevdalı çocuğudur ve o hep çocuk kalacaktır. Nazım Hikmet bir aşk adamıdır ama o aşk sadece karşı cinse duyulan bir aşk değildir. Her şeyi aşk olarak yaşamıştır. Vatan aşkını, çocuk aşkını, çiçek aşkını, doğa aşkını, toprak aşkını ve tabii ki kadınlarına olan aşkını çok güzel bir dille hep ifade etmiştir ve bu insanların gönlünde hep bir çocukluk vardır, hep bir özlem vardır ve istediği, düşlediği bir dünya vardır onların yüreklerinde.

■ Medya sana hâlâ eski manken diyor. Bu seni rahatsız ediyor mu?

Tabii rahatsız ediyor. Çünkü sanatla hiç ilgisi olmayan, hiçbir şey üretmeyen insanlara sanatçı titri veriyorlar ama Tuğba Özay şiir kitapları yazıyor, şarkılar besteliyor, şarkı sözleri yazıyor, albümler çıkarıyor, oyunculuk yapıyor, tiyatrolarda oynuyor ve bu kadar çok yönlü bir insana hâlâ eski manken yazmaları çelişkili bir durum. Geçmişte ‘Belediye Başkanı’ olan insan bugün ‘Cumhurbaşkanı’ ise sen hâlâ ona Belediye Başkanı mı yazıyorsun?

‘TOPLUMLA HEP İÇ İÇEYİM’

■ Bir oyuncu olarak beslendiğin noktalar neler?

İyi bir gözlemciyim. Türkiye’nin dört bir yanına gidiyorum işim gereği. Toplumla hep iç içeyim. Onların sorunlarını dinliyorum ve dertlerine ortak olmaya çalışıyorum. O insanlardan çok besleniyorum. Yaşadığımız dünyadan besleniyorum. Ben duyguları ile yaşayan bir insanım, duyarsız kalamıyorum hiçbir şeye ve tüm bunlar beni acısıyla tatlısıyla besliyor.

■ Sanatçı muhalif olmalı mı?

Sanatçı muhalif olmak durumundadır. İsterse aynı ideolojiden, aynı görüşten olsun karşısındaki güç ama bence her zaman toplumun kanayan yaralarını dile getirmeli, duyarlılık gösterilmesi gereken konuları dillendirmeli, bunları masaya yatırmalı, bunlara çözüm aramalıdır.

■Üretirken ne kadar özgürsün?

Fiziksel olarak hapsedilebilirsiniz ama düşünsel olarak asla. O yüzden ben düşüncelerime kimsenin ket vurmasına izin vermem. Alabildiğince özgürdür benim düşüncelerim ve üretkenliğim.

‘CHP’DE DEĞİŞİM RÜZGÂRLARI ESMELİDİR’

■ 2015 yılında CHP İstanbul 1’inci Bölge’den milletvekili aday adayı olmuştunuz. Önümüzde yerel seçimler var ve CHP ile ilgili düşüncen nedir?

Cumhuriyet Halk Partisi’nin içinde artık değişim rüzgârları esmelidir. Başarısızlıkla sonuçlanan art arda seçimler varsa eğer bir yenilik olmalıdır, bir özeleştiri yapılmalıdır. Bunu düşmanlıkla, kinle, öfkeyle değil, anlayışla, hoşgörüyle, empatiyle ve sempatiyle yapabilmelidir insanlar. Gençlerin yolu açılmalıdır. Kadınların yolu açılmalıdır. Ben gençlerin ve kadınların siyasette daha aktif olmasını istiyorum.

■ Siyasete devam edecek misin?

Aktif siyaset için çok istiyorlar ve şu anda da talepler var. Şu an için ben zaten duruşumla, söylemlerimle, halkın içinde olmamla bir şekilde insanlara dokunuyorum. Siyaset bana göre insanlara dokunabilmek, insanların derdine çare olabilmektir. Belki dört, beş sene sonra aktif siyasetin içinde olurum ve bence olmalıyım. Çünkü parlamentoda güzel insanların var olması gerekiyor. Bundan dört sene önce milletvekilliği seçimlerini kazanmış olsaydım, benim gibi bir kısa sürekli dünya basınında olurdu sanırım.

 

Exit mobile version