ASGARİ ÜCRET KOMİSYONU ZAMANINDA TOPLANACAK

IMG_E8FD93-D4E29E-9CFF84-07DBDD-5FB7AD-F550C7

Toplantıda Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu ile Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz tarafından sunumların yapıldığını belirten Çelik, bu sunumlar çerçevesinde gelecek dönemde parti politikasıyla ilgili atılacak adımları dinlediklerini ve bununla ilgili kararlar alındığını ifade etti.

“İsimlerle ilgili her şey şu aşamada spekülasyondur”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Çelik, AK Parti’nin İstanbul, Ankara ve İzmir’de yerel seçimlerde göstereceği adayların isimlerinin belirlendiğine yönelik haberlerin hatırlatılması üzerine, “İsimlerle ilgili her şey şu aşamada spekülasyondur. Ne zaman kesinleşir? AK Parti bunları açıkladığı zaman kesinleşir. Her seçim öncesi böyledir, pek çok isim konuşulur, pek çok konuda listeler yayınlanır, bunların çoğu da doğru çıkmaz.” karşılığını verdi.

Gelinen aşamada Yerel Yönetimler Başkanlığı’nın ve diğer birimlerin kendi hazırlıklarını sürdürdüğünü anlatan Çelik, takvimin nasıl işleyeceğini, başvuruların nasıl olacağını cuma günü MKYK toplantısından sonra açıklayacağını bildirdi.

Henüz takvimin de açıklanmadığını anımsatan Çelik, “Çoğu kulis olarak yazılıyor ama bu kulislerin çoğu da gerçek kulis değil, çoğu spekülasyon olarak gündeme geliyor. Dolayısıyla benim doğrulayacağım bir konu değildir bu.” dedi. 

Türk-İş ve DİSK’in asgari ücret komisyonunun erken toplanmasına ilişkin taleplerinin hatırlatılması üzerine ise Çelik, “Haberlerle ilgili Bakanımızla konuşmuştum. Asgari ücret komisyonu zamanında toplanacak, herhangi bir şekilde takvimde bir oynama yok.” yanıtını verdi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ekonomik saldırıların Avrupa’dan bir başkentten yapıldığını söylediği belirtilerek, buna ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, “Ekonomik saldırının dış kaynaklı olduğuna dair çok uzun bir süre çeşitli açıklamalar dinledik. Dolayısıyla bu saklı, gizli bir mesele değil. Bunun dışarıda sistematik bir şekilde belli açıklamalarla tırmandırılmak istenen bir süreç olduğu görülüyor. Bunun ileride konuşulacak tarafları vardır, şimdi konuşulacak tarafları vardır. Şimdi konuşacağımız kısımları bu kadardır. Dolayısıyla size herhangi bir başkenti işaret edecek durumda değilim.” dedi. 

“Benim bu konudaki suskunluğumdan bile siz bir sonuç çıkarırsınız.” ifadesini kullanan Çelik, “Saldırıların o gün kimlerin söylemleriyle gerçekleştiği nasıl ortaya çıktığı her şekilde ortadadır. Burada önemli olan şudur, Türkiye bu kadar sistematik ve vahşi bir saldırıyı kendi imkan ve kapasitesiyle atlatmayı başarmıştır. Tarihimizin hiçbir döneminde belki de hiçbir devlete karşı yapılmamış bir saldırı gerçekleşti. Kurumlarımızın hükümetimizin sağlam duruşuyla Cumhurbaşkanımızın verdiği talimatların zamanlı, hızlı ve tam olarak yerine getirilmesiyle bu saldırıya gereken cevap verildi. Bir kere daha kurumsal kapasitemiz, gücümüz test edilmiş oldu, bu testten başarıyla çıktığımızı düşünüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile ilgili bir soru üzerine verdiği yanıt hatırlatılarak Gökçek’in tekrar AK Parti’den aday olma durumu ve MHP’nin İstanbul adayının Bedrettin Dalan olabileceğine ilişkin iddialara yönelik değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, “Bunlar tabiidir her parti adaylarını açıklayacak, herkes kendi ismi altında bu seçime giriyor, herkesin kendi gündemi, kendi siyasi ajandası var. Bu çerçevede her parti kendi planlamasını yapmıştır, seçim takvimini yapmıştır. Çeşitli siyasi aktörlerle görüşüyorlardır, dolayısıyla bu tartışmaları tabi karşılamak lazım. Siyasetin doğası gereği olan tartışmalardır.” dedi. 

Erdoğan’ın, Gökçek ile ilgili dava arkadaşlığına ve kardeşliğine vurgu yaptığını anımsatarak, “Bu Sayın Gökçek’in AK Parti ailesinin içerisinde kardeşlikle, dava arkadaşlığıyla nitelenen bir siyasi şahsiyet olduğuna dönük bir vurgudur.” diye konuştu. 

Gökçek’in tanıdıkları bir şahsiyet olduğuna değinen Çelik, “Bulunduğu konum ne olursa olsun bu değişmez, dava arkadaşlığı, kardeşlik, AK Parti ailesinin bir mensubu olma konumu değişmez. Sizlerin sorduğu şekilde bu açıklamalar kimlerin aktif olarak hangi ilde adayımız olacağı ya da olup olmayacağı şeklinde bir sonuca bizi şu aşamada götürmez. Bu partinin yetkili kurullarının Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımız başkanlığında vereceği kararla ilgilidir.” değerlendirmesinde bulundu. 

“Kati Piri’yi ciddiye almayın”
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri’nin İstanbul Havalimanı’na ilişkin yaptığı paylaşımların hatırlatılması üzerine Çelik, “Kati Piri’yi ciddiye almayın, onun anlayacağı işler değil bu. Türkiye Raportörü olmasına rağmen maalesef Türkiye’yi tanımamış birisidir. Türkiye’de hangi gelişme olsa en son havalimanıyla gelişmede de benzer bir rahatsızlık duyduğunu belli ediyor. Duygusal olarak Türkiye karşıtlığına angaje olmuş, dolayısıyla o duygusal angajmanı politik bir tutum olarak değerlendirmek doğru değil.” dedi. 

Kendi görevi ve pozisyonu gereği politik tutumlara baktığını belirten Çelik, “Ciddiye alınacak bir şey değil ama Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili raportörünün bu duruma düşmesi, Avrupa Parlamentosu’nun kurumsal kapasitesinin bu duruma düşmesi de hepimizin üzerinde ciddiyetle düşünmesi gereken bir mesele.” diye konuştu. 

Doğu Akdeniz’de gerilimin yaşandığı ve Fatih Gemisinin sondaj çalışmalarına başladığı hatırlatılarak, Yunanistan’ın karasularını genişletme çabalarına yönelik değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, Fatih Gemisi’nin sondaj çalışmalarına başlamasıyla Doğu Akdeniz’deki meselenin yeniden gündeme geldiğini bildirdi. 

Konuyu yakın bir şekilde takip ettiklerini belirten Çelik, “Dışişleri Bakanı Kocias ayrılmadan evvel ve şimdiki Başbakan Çipras’ın sözleri olmuştu, Yunan karasularının kademeli olarak artırılacağına dair. Tabi Türkiye buna müsade etmeyecektir. Yani Yunanistan’dan sık sık kendi kendilerine bir hukuk üretiyorlar, bu hukuku evrensel hukuk olarak tanımlıyorlar ondan sonra da Türkiye buna uysun diyorlar. Net bir şey söyleyeceğim bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır, kendilerine yüce Meclis’in 1995 yılında aldığı karardaki ikazı hatırlatıyorum. Türkiye’nin bunu nasıl değerlendireceği 95 yılındaki kararda mündemiçtir. Bu şekilde karasularının kademeli olarak artırılmasıyla ilgili en ufak bir çabaya Türkiye tarafından en sert cevap verilecektir.” ifadesini kullandı.

“7. parsel çok net koordinatlara sahip”
Son zamanlarda da bunlara cevap verme konusunda Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenliğin yüksek bir performans gösterdiğini anlatan Çelik, şöyle devam etti:

“Burada 2 tane tabloyla karşı karşıyayız bu sondaj çalışmaları sırasında, bir tanesi Rum Kesiminin tek taraflı olarak attığı adımlar ikincisi de üçlü olarak atılan adımlar. üçlü adımlar da Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve Mısır işbirliği ile gerçekleşiyor. En son 7. parselde hak iddiasında bulunuyorlar, ya kıta sahanlığımız içindeki bölgelerde ya da münhasır ekonomik bölgelerde hak iddiasında bulunuyorlar. Bu bahsettikleri 7. parsel çok net koordinatlara sahip. Burası Birleşmiş Milletler tarafından koordinatları tespit edilmiş Türkiye’nin kıta sahanlığının dış sınırları içinde kalan bir bölge. Dolayısıyla burada herhangi bir şekilde hak iddiasında bulunmamaları gerekir. Bildiğimiz Rum tarafı, Kıbrıs’ın tamamına hakim olmak istiyor, Türk tarafını yok saymak istiyor, zenginlikleri tek taraflı olarak kullanmak istiyor.”

Rum tarafınının daha önceki görüşmelerde olduğu gibi herhangi bir çözümden yana olduklarını göstermeleri halinde bugün bunların konuşulmayacağını dile getiren Çelik, “Şunu her zaman yapıyorlar tek taraflı bir girişimde bulunuyorlar, buna bir hukuki kılıf uyduruyorlar, daha sonra da bu kılıf doğrultusunda bir adım atmaya çalışıyorlar. Bunu bilsinler 7. parsel dedikleri bölge bizim kıta sahanlığımız içindedir, Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından gereken cevap verilir, Fatih Gemisi de yine Silahlı Kuvvetlerimiz tarafından güçlü bir şekilde korunmaktadır. Yunan ve Rum tarafına herhangi bir girişimde bulunmamalarını tavsiye ederiz. Daha yapıcı olmalarını tavsiye ederiz.” dedi. 

AK Parti olarak, silahlı kuvvetlerin kıta sahanlığı ve karasuların korunması konusunda gösterdiği çalışmalar konusunda her zaman destek açıklaması yaptıklarını vurgulayan Çelik, “Yunan tarafı 1995’teki yüce Meclis’in ikazını unutmasın, Türkiye Cumhuriyeti unutmaz, gereğini yerine getirme konusunda da tereddüt etmez. Bundan haberdar olsunlar, bir kere daha altını çiziyoruz bunun.” diye konuştu. 

Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Türkiye’nin beklentilerinin karşılanması adına bundan sonra atılacak adımların neler olabileceğine ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cinayete ilişkin ifadelerine ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine Çelik, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun son yaptığı grup konuşmasında ortaya koyduğu sözler, yaklaşımı utanç vericidir. Bir şeyin altını çizmek isterim, kendisi bu askerlikle ilgili meselelerden bahsederken, yani siyasette bir kural vardır hangi siyasi tutumu savunursan savun aileyi işin içine karıştırmayacaksın, aileleri bunun dışında tutacaksın. Fakat utanç verici bir şekilde kendi oğlunun askerliğinden bahsederken Cumhurbaşkanımızın oğullarının askerlik konusunu gündeme getiriyor. Çok basit bir şekilde girse, elinde akıllı telefon var, bu konuya baksa kendi söylediğinin yalan olduğunu görecek.” yanıtını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğullarından birinin askerlik görevini yurt dışında okurken ilgili kanuni düzenleme çerçevesinde icra ettiğini, diğer oğlunun ise sağlık sorunları sebebiyle icra edemediğini vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

“Bunu gündeme getirmek bir genel başkana yakışıyor mu? Şöyle bir şey vardır, şahsiyetli siyasetçiler aileleriyle ilgili bir konu olduğu zaman kendilerini öne atarlar, aileleri zarar görmesin diye. Şahsiyetli siyasetçilerin yaptığı budur. Kılıçdaroğlu ne yapıyor? Kendisiyle ilgili bir konu gündeme getirildiğinde cevap vermek için hem kendi ailesini işin içine karıştırıyor hem Cumhurbaşkanımızın ailesini işin içine karıştırıyor. Aile meselesinin müstesna tutulması gerekir. Burada Kılıçdaroğlu’nun iki şey yapması gerekiyor, birincisi Cumhurbaşkanımızın ailesinden özür dilemesi gerekiyor, ikincisi de yine işin içine karıştırdığı için kendi ailesinden de özür dilemesi gerekiyor çünkü kendi ailesini de işin içine karıştırıyor. Bir kere bu saygın olmayan, hakikaten güçlü siyasi şahsiyetlere siyasi şahsiyet olmanın vasıflarına yakışmayan durumu açık ve net bir şekilde kınıyoruz.”

“Adil, şeffaf bir yargılama dünyanın gözü önünde olmalıdır”
Çelik’e, Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamaları hatırlatılarak, Türkiye’nin beklentilerinin karşılanması için bundan sonra atılacak adımların ne olacağı soruldu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya ilişkin takvimin nasıl işlediğini açıkladığını ve beklentilerin ne olduğunu sıraladığını hatırlatan Çelik, “Bir, Kaşıkçı’nın cesedi nerededir? Bunu açıklaması gereken yetkililer, bu işi yapanlar Suudi Arabistan makamlarının elindedir. Olayın üzerinden bu kadar zaman geçmiştir. Bunu öğrenememeleri diye bir şeyin söz konusu olmadığını düşünüyoruz. Çünkü olayın gerçekleştiği sırada binada bulunan başkonsolos da ülkesine dönmüştür. Başkonsolostan bu bilginin rahatlıkla alınabileceğini biliyoruz.” dedi.

Çelik, şöyle devam etti:

“İkinci olarak, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı tarafından söylenen, Türkiye’deki yerli iş birlikçi kimdir? Üçüncüsü, bütün uluslararası kamuoyunun dikkat ettiği şey şu; bu talimatı kim vermiştir? Bu yüksek düzeyden bir talimat verilmeden gerçekleştirilecek bir eylem değildir. Eylemin organizasyonu, önceden planlanmış olması ki önceden planlandığını Suudi Başsavcısı da söylüyor. Bu kadar hunharca bir şekilde, girer girmez öldürülmüş ve daha sonra parçalara ayrılmış. Bu kadar vahşi, bu kadar alçakça bir eylem ne kadar zamanda organize edildi ve bunlar kimler, bu talimatı verenler kimler? Bunu net bir şekilde görmek durumundayız. Baştan beri söylüyoruz, kimseyi peşinen suçlamıyoruz ama hiçbir şeyin örtülmesine de müsaade etmeyeceğiz.” 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “olayı bizzat takip ettiği ve bu olayın örtülmesine müsaade etmeyeceği” yönündeki açıklamalarına değinen Çelik, “Bir, cesedin yerini öğrenmek istiyoruz, iki, bunu yapanlar Suud makamların elindedir, bunların ifadelerinin bizim adli makamlarımızla paylaşılmasını istiyoruz. Üç, yerli iş birlikçinin kim olduğunun makamlarımıza iletilmesini bekliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde gerçekleşmiştir bu eylem. Dolayısıyla bu şahısların adil ve şeffaf şekilde yargılanması için bu yargılamanın İstanbul’da yapılması gerekir.” diye konuştu.

Suudi Arabistan’dan yapılan açıklamaları hatırlatan Çelik, “Durum ortadadır. Bu, sadece şekli unsurları gündeme getirilerek konuşulacak bir konu değil. Burada çok vahim, çok komplike bir olay var. Dolayısıyla şöyle bir şey olması gerekir. İstanbul’da yargılanmalıdır. Adil, şeffaf bir yargılama bütün dünyanın gözü önünde olmalıdır. BM, AB’nin insan haklarıyla ilgili kurumları da gelir, izlerler. Bütün dünya, bunu çok net bir şekilde görür. BM’den de sık sık çağrı yapılıyor. Adil ve şeffaf bir yargılamanın ortaya konulması için. Bütün deliller, kanıtlar ortaya dökülür ve dünya bu konudaki soru işaretlerinin ortadan kaldırılması yönünde bu süreci izlemiş olur. Bunlar yapılmadığı müddetçe bu spekülasyonlar artacak. Bu mesele gündemden düşmeyecek hiçbir şekilde.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye burada en güçlü sınavı vermektedir”
Fransız Dışişleri Bakanının, “Bu soruşturma, Sayın Erdoğan’ın baskısı, dirayeti ve uluslararası baskıyla yürüyor.” yönündeki açıklamaları ile New York Times’ta çıkan makaleye işaret eden Çelik, bütün dünyada bunun örtbas edilmemesi, olayın açığa çıkarılması için bu kadar yüksek performans ortaya konulmasının arkasındaki iradenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunun yazılıp çizildiğine dikkati çekti.

Çelik, “Burada, bu konuda hukuktan yana olmaksa mesele, mesele bir gazetecinin bir hayat hakkını savunmaksa, ifade hürriyetini savunmaksa Türkiye burada en güçlü sınavı vermektedir. Dünyanın pek çok tarafında geçerli olabilecek siyasi rüşvetlerin Türkiye’de söz konusu olmadığını pek çok kimse yazıyor, net bir şekilde bunu ortaya koyuyor. Hatta Cumhurbaşkanımız, ‘bu talimatı kim vermiştir?’ dediğinde Başkan (Donald) Trump çıktı, ‘Erdoğan, çok sert bir açıklama yaptı’ dedi, Suud makamlarına karşı. Halbuki ortada sert bir açıklama yok. Birileri geri durduğu zaman biz hukuktan, haktan yana bu duruşumuzu sürdürüyoruz.” ifadelerini kullandı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu kronolojiyi hiç takip etmediğini dile getiren Çelik, şöyle konuştu:

“Önüne ne koyulursa onu okuyan, herhangi bir siyasi tasarrufta bulunmayan bir genel başkan ile karşı karşıyayız. Bu kronolojiyi hiç takip etmediği, olayın nasıl olduğuna dair en temel bilgilerden yoksun olduğu görülüyor. Dünyada herkes bu şekilde takdir ederken bir tek Kılıçdaroğlu utanmadan ‘Sayın Erdoğan cinayetten haberdardı, cinayeti bilen birisiydi’ diyor. Dünyada herkes tam tersini söylerken, hatta Türkiye’nin azılı düşmanları, azılı muhalifleri bile bu soruşturmada Cumhurbaşkanımızın tavrını, Türkiye’nin tutumunu takdir ederken, dünyada bir tek Kılıçdaroğlu’ndan böyle bir kara propaganda unsuru gündeme geliyor. Bu cümleyi söylemiştir, bu cümleyi söyleyen birisi Kaşıkçı cinayetini örtbas etmek istiyordur. Bu söylemin başka bir izahı olamaz. Bu kadar mesele varken, bu kadar gayret gösterilirken, tutup da kendi ülkesinin Cumhurbaşkanını, kendi ülkesini bütün dünya, Türkiye’nin tamamı, başka türlü düşünürken bu şekilde itham etmek ancak örtbas etmek isteyenin birisinin tavrıdır. Kılıçdaroğlu’nun bu meseleyi örtbas etmek gibi bir gayret içerisinde olduğu açık ve nettir.”

Kılıçdaroğlu’nun “Bize bu kasetler niye dinletilmiyor?” dediğini aktaran Çelik, burada devletler arası münasebetlerdeki paylaşımlardan söz edildiğini vurguladı. 

Çelik, “Diyelim ki paylaşılacak olsa Sayın Kılıçdaroğlu ile bu şekilde kendi devletini, kendi Cumhurbaşkanını suçlamak için duygusal angajmana girmiş, bunu takıntı haline getirmiş birisiyle bunu nasıl paylaşacaksınız? Bu bir espiyonaj faaliyetidir. Kendi ülkesi değil, dış ülkelere ihbar etmek için kendi ülkesine ‘çadır devleti’ diyen bu. ‘Bu cinayetin bilindiğini’ söyleyen bu.” değerlendirmesinde bulundu. 

Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerinin hiçbir şekilde itibarının olmadığını belirten Çelik, “Eğer bu kişi Türkiye’nin ikinci partisinin genel başkanı olarak ciddi alınsaydı bu sözlerden sonra yer gök inlerdi, ‘bu kadar yalan üst üste nasıl söylenebiliyor, kendi ülkesini nasıl bu şekilde itham edebiliyor’ diye ama net bir durum var ortada, kimse ciddiye almadığı için hiç kimse bu sözlere itibar etmediği için gündem bile olmuyor.” ifadesini kullandı. 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Suud Kralı bize para vermez diye bu mesele örtbas edildi. Bu kişilerin gitmesine izin verildi” şeklindeki sözlerine ilişkin Çelik, “Bu ruh hali iyi bir ruh hali değil, bu şahsiyetli bir ruh hali değil, bu ahlaklı bir ruh hali değil. Bu kendi ülkesinin onurunu ve haysiyetini düşünen bir insanın ruh hali değil. Bu, çok tehlikeli bir ruh hali. Kendi ülkesini sürekli olarak zor duruma düşürmek isteyen, kendi ülkesine karşı artık duygusal angajmana girmiş birisinin ruh hali.” dedi. 

Çelik, Kılıçdaroğlu’nun “Gitmelerine niye izin verdiniz?” sözlerini dile getirirken, “Bu olayla ilgili bir ihbarda bulunulmuş değil. Olayla ilgili bir şüphe yok, bir arama kararı yok. Hukuk, emniyet ve istihbarat birimleri adli otoritenin talimatlarıyla çalışıyorlar.” diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu’nun örnek verdiği 1942’de Irak Konsolosluğu ile ilgili bir olayı örnek gösterdiğini bu olayda konsolosluk içinden dışarıya doğru ateş edildiğini, olayda bir kişinin vefat ettiğini ve otoritelerin de “bu ateş edeni verin” diyerek aldığını aktaran Çelik, “Ortada açık ve görünen bir saldırı var.” dedi. 

Ömer Çelik, “İkincisi de Alman Konsolosu’na suikast düzenlemek isteyen birisi, daha sonra bir grup Rus Konsolosluğuna sığınıyor, etrafı sarılıyor ve ‘bunlar bize teslim edilsin’ diyor. Ortada açık bir eylem var. Zaten açık bir eylem olduğu zaman bu açık eyleme bilinen ve görünen bir eyleme, ispat edilebilen bir eyleme dönük olarak müdahale hakkında Viyana Sözleşmesi cevaz veriyor ama ortada böyle bir durum yok. Son derece komplike, istihbarat, emniyet birimlerinin çok yoğun çalışmasıyla bir sürü kamerayı bir sürü delili tekrar tekrar gözden geçirmesiyle ortaya çıkarılmış bir durum var. Ta baştan Türkiye’yi suçlamak için angaje olmuş ve bu şekilde bu meseleyi yönetmeye çalışıyor.” değerlendirmesini yaptı.

Hukuki kurallar belli
Kılıçdaroğlu’nun “niçin geç girildi” dediğini de aktaran Çelik, “Nasıl gireceksiniz? Hukuki kurallar belli. Suud yetkililerine ilk andan itibaren başvurulmuş. Ne zaman buna izin vermişlerse, tabii baskı yapılmış, yoğun bir diplomatik çaba gösterilmiş, en sonunda girilmiş. Burada Türkiye’nin eksik yaptığı bir iş yoktur.” dedi. 

Kılıçdaroğlu’nun “Suudi Arabistan’dan çıkar elde etmek için bu meseleyi örtbas ediyorsunuz” sözlerini de aktaran Çelik, “Kendi zihnindekini bize yansıtıyor. Kendi zihnindeki birtakım alışkanlıkları, Cumhurbaşkanımıza, Türkiye’ye, AK Parti’ye yansıtmaya çalışıyor.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilişkin açıklamalarını dile getiren Çelik, “Bu kadar net. Bununla gurur duyacağına, Türkiye’nin yaptığı iyi işlerle gurur duyma kapasitesini kaybetmiş, gurur duyma duygusunu kaybetmiş bir genel başkanla karşı karşıyayız. Türkiye ile ilgili gurur duymuyor. Türkiye ile Suriye arasında bir mesele olduğu zaman Esad’la gurur duyuyor Türkiye ile gurur duyamıyor.” ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik, şunları kaydetti:

“Ne zaman Türkiye’nin başka bir dış odakla bir problemi olsa CHP Genel Başkanının durduğu yer otomatikman hiç tartışmaksızın Türkiye’nin karşısındaki odak oluyor. Dolayısıyla çok ağır bir problemle karşı karşıyadır CHP Genel Başkanlığı. Bu problem, kendilerinin çözmeleri gereken bir problemdir. Biz her zeminde cevap veririz ama bu Kaşıkçı olayı ile ilgili yaptığı ithamlar baştan aşağı yalandır. Dünyada hiç kimse, bu iddialarda bulunmamıştır, tam tersine Cumhurbaşkanımızın bu iradesiyle ortaya koyduğu dirayetle oluşturduğu bu soruşturmanın gittiği Batı basınında yazılıyor, Batılı liderler tarafından ifade ediliyor. En son dörtlü zirvede de bu ifade edildi ve Türkiye’ye teşekkür edildi. Ne olursa olsun Kaşıkçı meselesinde hep beraber göreceğiz, ne varsa Türkiye ortaya çıkaracaktır. Başkaları, başka saiklerle unutturmaya çalışabilirler, hafifletmeye çalışabilirler, örtbas etmeye çalışabilirler ama Cumhurbaşkanımızın iradesi, kurumlarımızın iradesi sayesinde bunu yapanların kim olduğu bilindiği gibi bu eylemi nasıl yapıp nasıl organize oldukları ve buna talimat verenin kim olduğu net bir şekilde ortaya çıkarılacaktır.”

“Kılıçdaroğlu’ndan istismar değil, sağ duyu bekliyoruz”
Tunceli’de hava şartları nedeniyle 2 askerin şehit olmasına ilişkin açıklamalarda bulunan Çelik, şehit askerlere Allah’tan rahmet ailelerine de başsağlığı diledi. 

Çelik, ilk gelen bilgilere göre donanım teçhizat konusunda zaten bir problem olmadığı gibi hava şartlarının aniden değişmesiyle askerlere ulaşamama problemi yaşandığını, 12 kişilik timden 2 askerin şehit olduğunu aktardı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısındaki açıklamalarına atıfta bulunan Çelik, Kılıçdaroğlu’ndan istismar değil, sağ duyu beklediklerini bildirdi. Çelik, “Burada donanım, teçhizat yoktur demek için Sayın Kılıçdaroğlu nasıl bir bilgiye sahip?” sorularını yöneltti. 

Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarına binaen “ben bunları gündeme getirmeyeyim mi?” dediğini aktaran Çelik, “Biz gündeme getirmeyin demiyoruz. Doğru bilgi ile gündeme getirin. Yalan söylemeyin, hele şehitler söz konusu olduğunda ise azami hassasiyet gösterin diyoruz.” dedi. 

Sosyal medyada dolaşan bilgilerin Kılıçdaroğlu’nun önüne “bilimsel bilgi” diye konduğunu belirten Ömer Çelik, çok basit bir şekilde öğrenebilecek bilgiyi, bilmeyen biriyle karşı karşıya olduklarını belirtti.

Burada Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği şekilde bir eksikliğin söz konusu olmadığını vurgulayan Çelik, gözden kaçan bir şey olmaması için de hem adli hem de idari soruşturmanın sürdüğünü, sonuçlarının da açıklanacağını bildirdi.

Kılıçdaroğlu’nun bu konuyu anlatırken, sık sık Mehmetçik ile bir araya geldiğini söylediğini de hatırlatan Çelik, Kılıçdaroğlu’nun bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile herhangi bir yarışa girmemesi tavsiyesinde bulundu. 

Çelik, “Buradaki mesele şu, basit bir bilgiyle doğruya ulaşabilecekken neden spekülasyona giriyor ve neyi suçlamaya çalışıyor. Neden şehitlik meselesini bir siyasi istismar meselesi haline getiriyor? Bir başkası yapsa şaşırırsınız ama artık Sayın Kılıçdaroğlu yaptığı için kimse şaşırmıyor, maalesef huy edinmiş durumda.” dedi. 

AİHM’in Hz. Muhammed ile ilgili kararı
AİHM’in Hazreti Muhammed’e hakaretin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği yönündeki kararının sorulması üzerine Çelik, bir Avusturya vatandaşının haddini aşarak Peygamber Efendimize yönelik hakarette bulunduğunu hatırlattı. 

Bu şahsa önce yerel mahkemenin bir ceza verdiğini, ardından yüksek mahkemenin cezayı onadığını belirten Çelik, son zamanlarda Avrupa’da İslam düşmanlığının çok yükseldiği bir dönemde bu kararları takdirle karşıladıklarını vurguladı.

Şahsın bununla yetinmeyerek konuyu AİHM’e taşıdığını bildiren Çelik, AİHM’in de yerel mahkemeyi haklı bulduğunu aktardı. 

Çelik, “Bunu çok önemli buluyoruz. Çünkü Peygamberimize ve peygamberlere hakaretin ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilemeyeceğini düşünüyoruz.” dedi. 

AİHM’in verdiği kararın ve gerekçelerin önemli olduğunu ve içtihat haline gelmesi gerektiğine işaret eden Çelik, bunun sağlanması ile Avrupa’da İslam düşmanlığına karşı bir mevzi kazanılacağını bildirdi. 

İstanbul’daki dörtlü zirve
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in katılımıyla 27 Ekim’de İstanbul’da gerçekleştirilen dörtlü zirveye ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Ömer Çelik, bu buluşmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uzun zamandır Suriye konusunda yürüttüğü kapsamlı diplomasini zirve noktalarından biri olduğunu kaydetti.

Türkiye’nin Suriye’deki varlığı ile ilgili bazı ülkelerin “siz işgal peşinde mi koşuyorsunuz?” gibi geçmiş yıllarda hezeyanları olduğunu anlatan Çelik, Batı’nın ve bazı Arap ülkelerinin Türkiye’nin orada tamamen insani bir şekilde bulunduğunu gördüğünü vurguladı.

Bu zirve kararlarında Türkiye’nin önemli tezi olan Fırat’ın Doğu ile ilgili Suriye merkezli ve Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı yapılara karşı tutum alınacağı tavrının destek gördüğünü belirten Çelik, bunun Türkiye’nin hassasiyeti bakımından önemli olduğuna değindi. 

Burada “DEAŞ’la mücadele” adı altında birtakım ayrılıkçı faaliyetlere destek verildiğini kaydeden Çelik, “Şu net şekilde görülmüştür, bunlara müsade edilmesi Suriye’deki siyasi çözümü zorlaştıran bir şeydir.” dedi. 

Bildiride yer alan Anayasa komitesinin kurulması, seçimlerin yapılmasının Suriye halkının geleceğine kendisinin karar vermesi noktasındaki en önemli aşamalardan bir tanesi olduğuna değinen Çelik, rejimin Suriye’nin dışındaki diaspora denilen Suriyelileri ülkeye sokmayarak demografik yapıyla oynamaya çalıştığını aktardı. 

Buna karşı önemli bir maddenin bildiriye girdiğini ifade eden Çelik, “Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde yapılan ve bütün liderler tarafından bu ev sahipliğine teşekkür edilen zirvede, Türkiye’nin bu bölgede ve dünya meselelerinde, Suriye meselesindeki kilit, uluslararası aktör olmasının altının çizildiğini düşünüyoruz. Fırat’ın doğusundaki ayrılıkçı yapılara vurgu yapılarak Türkiye’nin YPG ile PYD ile ilgili tezinin desteklendiğini değerlendiriyoruz. Nitekim İdlib’te aldığımız inisiyatif herkes tarafından takdir görmüştür. Mültecilerin ülkelerine dönerek Suriye’nin geleceğinde rol oynamalarının altı çizilmiştir. Bu çok önemlidir. Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü, Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi noktasında Türkiye’nin öteden beri dillendirdiği tezler, net bir şekilde ortaya koyulmuştur. Bu bakımdan bu zirvenin bir dönüm noktası olduğunu değerlendiriyoruz.” 

Harran Üniversitesi Rektörüne tepki 
Harran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ramazan Taşaltın’ın pazar günü bir televizyon kanalında yayınlanan programda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a itaat etmenin farz olduğunu, karşı çıkmanın ise haram sayılacağı yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Çelik, “Bu tip ifadeleri sorunlu buluyoruz ve bu tip ifadelere katılmıyoruz. Bildiğimiz kadarıyla YÖK de konuyla ilgilenmektedir, bu ifadeleri incelemektedir, dolayısıyla YÖK tarafından bu konuyla ilgili bir değerlendirme yapılacaktır.” dedi. 

AK Parti olarak her zaman bu tür ifadeleri sorunlu bulduklarını yineleyen Çelik, bunlara kesinlikle katılmadıklarını da vurguladı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında yeni havalimanı ile ilgili birtakım iddialar ortaya attığını anımsatan Çelik, havalimanının jeolojik ve diğer etütlerinin kapsamlı bir şekilde yapıldığını bildirdi. 

Çelik, şöyle devam etti:

“Biz iddia ediyoruz ki bu raporlar iyi okunduğunda dünyanın en büyük çevre projelerinden birisidir. Orada madenler tarafından delik deşik edilmiş, topoğrafyası ve niteliği bozulmuş bir arazinin yeniden ihya edilmesidir bu. Nitekim bundan sonrasıyla ilgili de oradaki, yukardaki göllerin ihya edilmesiyle ilgili de Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları olmuştur. Çevre ile ilgili konu burada devam edecektir. Sadece çevreyle ilgili değil, dünyanın en büyük yeşil binasıdır bu. Dolayısıyla bu bakımdan da herkesin gıpta ile bakacağı bir çevre projesi olarak kayıtlara geçmiştir.”

Havalimanının yatırım bedelinin 10 milyar 247 milyon avro olduğunu belirten Çelik, “Sözleşme sürecinde devlete ödenecek kira bedeli ise 22 milyar 152 milyon avro.” dedi. 

Çelik, “Toplamda 32,4 milyar avro, vergiler hariç böyle bir ekonomik büyüklük Türkiye’ye kazandırılmıştır. Dolayısıyla fizibilite ile ilgili bahsettikleri bilgilerin tamamı yanlıştır.” ifadesini kullandı.

Projenin yap-işlet-devret kapsamında yapıldığına ve projede herhangi bir hazine garantisi bulunmadığına işaret eden Çelik, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği iddiaların hiçbir geçerliliğinin olmadığını ve yapılan işin tamamen sözleşmeye uygun gerçekleştirildiğini anlattı. 

Ömer Çelik, Berlin Havalimanı’nın yıllardır yapılamadığını vurgulayarak, “Bu kadar kısa zamanda böylesine büyük bir eser kazandırılmıştır. Uçuş güzergahlarını değiştirecek bir zafer atını oraya dikilmiştir. Bütün dünyanın gıpta ettiği bir eserdir. Keşke isminde cumhuriyet, isminde halk olan partinin genel başkanı da ogün orada olsaydı Türkiye Cumhuriyeti’nin bu gurur gününde, 29 Ekim’de, cumhuriyetin kazanımlarıyla elde ettiğimiz bu eserin sevincine, coşkuya ortak olsaydı. Fakat sadece cumhuriyet, halk demekle olmuyor. ” diye konuştu.

 

Exit mobile version