HDP’li vekillerin Apo’yu kullanarak yürüyüş düzenlemesine değinen Abdullah Ağar, “Bu, Batı dünyasının desteği doğrultusunda ‘Ülkeyi nasıl parçalarız?’ projesinin bir safhasıdır.” dedi.
TM Dijital ve Habertürk’e konuşan ve şu an için Türkiye’nin en büyük sorununun terör örgütü PKK/YPG’nin fizikî varlığı olmadığını söyleyen Ağar, “En büyük sorun, bu örgütü himaye eden ABD, Kıta Avrupası, Körfez ve İsrail varlığıdır. Bugün Suriye’de PKK’ya yönelik operasyon yapamıyorsunuz, çünkü bu harekâtı sadece PKK’ya değil, ABD’ye de yapmış oluyorsunuz.” dedi.
Türkiye’nin bu tür denklemleri ilerleyen süreçte çok iyi kuruyor olması gerektiğinin altını çizen Ağar, “Türkiye’nin belki de en büyük sorunu, PKK/YPG’ye karşı ürettiği hassasiyetlerin bir şekilde Türkiye’ye karşı koz olarak kullanılmasıdır. Türkiye’den bir şey almak ve koparmak isteyenler, PKK üzerinden Türkiye’yi manipüle ediyorlar.” diye konuştu.
Türkiye’nin terörle mücadele yalnız olduğunu anlatan Abdullah Ağar, “Biz kendimiz terörü bitirmek zorundayız. Batı dünyası veya bölgesel bazı aktörlerin PKK ile mücadele noktasında Türkiye’ye karşı sergilediği refleks samimi olmadı. Öcalan da bu denklemin içerisinde konumlandırılmalıdır. Türkiye ortaya bir baskı koydu, uluslararası arenada bir takip oldu ve Öcalan Türkiye’ye getirildi.” ifadelerini kullandı.
Bu süreçten sonra Öcalan’ın hem örgüt tarafından hem de örgüt sempatizanları tarafından bir idole dönüştürüldüğünü anlatan Ağar, “Türkiye’nin kamu diplomasisini, psikolojik harekâtı ve sosyolojik harekâtı iyi yönetmesi gerekiyor. Türkiye’nin terörün sadece fizikî varlığıyla veya sadece terörün kaynağını kurutmakla değil, terörü Türkiye’ye karşı kullanan ülke ve iradelerle de kendine has metotlarla mücadele etmesi gerekiyor.” sözlerini kullandı.
Bunun Türkiye açısından çok önemli bir konu olduğunu ifade eden Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar, “Apo gider, yerine Murat Karayılan gelir; Karayılan gider, yerine Cemil Bayık gelir; Bayık gider, yerine Duran Kalkan gelir. Bu da Türkiye’nin çok farklı denklemlerle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.” diye konuştu.
Kadınlar da askerlik yapmalı
Yeni askerlik sistemini de yorumlaayan Ağar, kadınların da askerlik yapması gerektiğini söyleyerek, “Hatun; bizde han’ın ifadesi. Türk milletinde kadınlara biçilen askeri bir ruh ve misyon var” ifadelerini kullandı.
Kadınların da askere alınması gerektiğini ifade eden Ağar, “Her Türk evladı, hatta her Türk kadının asker ocağından geçmesine inanıyorum. Bugün coğrafyamızdaki pek çok etkin ülke bunu uyguluyor; örneğin İsrail, İran… Bunun çok önemli katkıları var” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şifrelerini verdiği yeni askerlik sistemini yorumlaayan Ağar, “Bedelli askerliğin kalıcı hale getirilmesi: 1999’da depremden sonra çıkarılmıştı bedelli askerlik. Son 9 yıl içerisinde de 3 kez daha uygulandı. Bunun neden olduğu nakısa söz konusuydu. Hem dönemleri kapsamaması, beklemeye ve yığılmaya sebep vermesi ve bir takım vicdani sebepler pek çok tartışmayı ortaya çıkarmıştı. Temel saik, silahlı kuvvetlerin profesyonelleşmeyle birlikte bir asker ihtiyacı var, bir de fazla veriyor. Sonuçta olası bir sefer durumunda, harbe hazırlık gündeme geldiğinde eğitimini yapmış kişilerin askere alınması, mücadele alanları için büyük bir değer taşıyor. Çok kırılgan bir coğrafyada yaşıyoruz. Diğer taraftan bunun üreteceği caydırıcılık. Moral değerler, güven değerler açısından çok önemli. Biz sadece bedelli askerlik açısından bakıyoruz. Devlet, ihtiyaçları ve ortaya çıkan bir potansiyel var. Bir de ekonomik boyutu var. Çok büyük rakamlardan bahsediyoruz. Bedellinin ödediği bedelle askerliğini yapanın maaşı ödenecek. Böyle bir denge oluşturulmaya çalışıldığı görülüyor.” dedi.
Ağar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Askerlik artık 6 ay. İsterse bunu maaşlı olarak 1 yıla çıkarabiliyor. Daha sonra da kapı açık isterse sözleşmeli olarak görev yapabilecek. Yedek subay ve yedek astsubaylar için süre 1 sene. 2 aylık eğitim, 10 ay görev süresi. Eğitim süresinde harçlık alacak, görev süresinde maaş alacaklar. Bedelliye bir standardizasyon getiriyor. Devlet böylece maaş ödemede denklem üretmeye çalışıyor. Silahlı kuvvetlerin böylesi bir dönemde caydırıcılığına dair çok mesele var. Gelecekte olası riskleri ve reaksiyon sürelerini en aza indirmek için hazırlık var. Ordu ile millet arasında bağın kopartılmaması adına bir düşünce var.”
“Ordu-millet uyumu: Anadolu’ya ait bir söz var ‘Askerliğini yapmayana kız vermezler’. Bu hamaset olarak görülebilir. Ama ortak değerler adına bir hizmet vermesi ve bunu canla ödemesi çok farklı katkılar var. Kişiliğine sağladığı katkı vs. askerlik mesleği millet adına amatörce icra edilmesi çok önemli. Her Türk evladı, hatta her Türk kadının asker ocağından geçmesine inanıyorum. Bugün coğrafyamızdaki pek çok etkin ülke bunu uyguluyor; örneğin İsrail, İran… Bunun çok önemli katkıları var.Kadınlardan oluşan birlikler, müfrezeler, seferberlik yapılanmaları böylesine bir coğrafyada önem taşıdığını düşünüyorum. Hatun; bizde han’ın ifadesi. Türk milletinde kadınlara biçilen askeri bir ruh ve misyon var. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Savaşçı bir ırk ve toplum olmak, savaşın engellenmesi için bir önem taşıyor.”