Elimdeki ağır poşetlerle durağa koştum. Benimkinin gelmesine on dakika falan vardı. Duraktaki bank doluydu zaten, üç kişilik oluyor nedense. Sanki üç kişi yorgun üç kişi yaşlı üç kişi otursun gibisinden. Neyse üç kişilik kadro, otobüsleri gelince koşarak kalktılar. Noldu az önce yapışmış gibi oturduğunuz o bankı hemen nasıl da terk ettiniz. Şaka canım ben de aynıyım. Bazen de oturmak istemiyorsun buz gibi oluyor popişin donuyor yahu. Bende sıramı gözetip hemen yayıldım banka, yanıma da poşetlerimi koydum ama birisi gelince kaldırmak üzere. Yaşlı bir emice geldi. Manidar manidar baktı bana lakin üstüme alınmadım. Bana öyle gelmiştir canım deyip sanımı aklayıp durağın levhasına astım. Susadım, şişemi çıkarıp suyumu yudumlarken beti benzi atmış bir abla yalpalayarak geldi. Niyetim kadına sorup poşetlerimi yere koymaktı. Emme velakin emice kalktı hemencecik. Ben bu sefer emiceye sordum “Amca oturacaksan poşetleri alayım mı” Çünkü amca benden dinç ve zinde görünüyor hop oturuyor hop kalkıyor maşaallah. Bazen ısrar ediyorsun oturmuyorlar. Gözlerini belertip hoşsuz bir ses tonuyla birde nasıl dolduysa bana iki dakika da “o poşetleri yere koysan noluyo, bak kadının tansiyonu düşmüş ayakta duramıyor, öyle oraya koymuşsun “dedi. Ben şaşkına döndüm. Dedim ki “amca sen benim içimi nerden biliyorsun. Niyetimi nerden biliyorsun. Ben su içiyordum gördüm teyzeyi, sen yer verdin . Nasılda seviyorsun ön yargılı olmayı. Neden günahımı alıyorsun” Hiçbir şey diyemedi yandaki banka doğru uzadı. Haklıydım. Teyzeye belirttim şaşkınlığımı. Kadın da “hemen bir iyilik yapıyor başa kalkıyorlar” dedi. Gerçekten de öyleydi. Bana dese ki “kızım şu poşetleri al ben de oturtuyum mabadımı” .”Yok” demezdim. Babamın oturağı mı? Ki öyle olsa bile yapmam. Azıcık sinirim zıpladı. Neyse bende sıkı sıkıya yapışıp kiraladığım bankı, otobüsümü görünce hemen bırakıp kaçtım. Ama otobüs hıncahınç dolu değildi. Lakin oturacak koltuk da yoktu. Bazılarının koltukları çok oluyor. Koltuk çok olunca sanırım daha az yolcu alıyorlar o yüzden de koltukları az sayıda tutuyorlar. Yorulmuşum, içimden “bana biri yer verse de otursam” diyorum. Çok ilerlemedim ikinci koltuğun orada ümitle bekliyorum çünkü adamın yanında az dolu iki poşet var. A bu şey değil mi ya benim az önce yaşadığım durum :) Bazıları da adama verip veriştiriyor” koltuğu tutmak ne ya”? Adam da “parasını verdim kardeşim sana ne. Oturtmam kimseyi buraya” dedi. İnanmıyorlar adamın bir kart daha bastığına. Baktı susmayacaklar “o zaman bende bu bayan otursun ona yer veririm ” dedi. Geçtim oturdum zaten poşetler ağır elimi belimi ağrıttı. Merak ettim ve sordum” gerçekten iki poşet için kart mı bastınız” “oğlumu alacağım diğer durakta onun için bastım” dedi. Ondan sonra da başladı sohbet etmeye. Bende arada karşılık veriyorum. Milletvekillerinin atmış bin küsur maaş aldıklarını söyledi. dedim ki” herkes kendi hesabını kendi verecek. O atmış binin hesabını sen on binin hesabını. Kalkıp onlar bu maaşı ne yapıyor diye düşünmek yerine kendimizi düşünelim. Çok malın çok hesabı var. Ama bu onun meselesi. Herkes kendine bakmalı. Hem herkes ortak olarak diyor ” şu kadar yemiş, bu kadar kayırmış, yolsuzluk bilmem ne yapmış” Sen de çıksan oraya aynısı olacak. Sende mal para yığacaksın sen de eş dost akraba kayıracaksın. Kimse Hz Ömer değil ki. Ve kimse de sınanmadığı günahın masumu değil. Artık konuların yönü beni kahveden arkadaşıymış gibi hissettirince sustum. Yol da bitmişti. Karşımdaki teyzeler de gözlerini hiç ayırmadı benden. Memleketi konuştuk be anam ne konuşacağız sanki. Ama kurtaramadık hiç kimseyi…