Kurtuluş Savaşı öncesi Mustafa Kemal bir osmanlı paşasına hazırlıklarını anlatır.
Paşa sorar: “Savaş için ordu lazım Kemal”
Mustafa Kemal: “Kurarız paşam”
“Hadi kurdun Kemal para gerek”
Mustafa Kemal: “Buluruz paşam”
“Kemal parayı tut ki buldun, karşında güçlü bir ordu var”
Mustafa Kemal: “Yeneriz Paşam”
Mustafa Kemal’e, Kurtuluş Savaşı öncesi İsmet Paşa ve birkaç silah arkadaşı dışında hiç kimse inanmıyordu, hele hele Osmanlı ordusundaki askerlerin hiçbirinin bu savaşın kazanılacağına akılları yatmıyordu. Ne var ki ülkelerini kurtarmaya kararlı bir halkın tüm eli silah tutanları, tıbbiye, yüksek denizcilik okulu öğrencileri başta bütün gençler, kadınlar, Mustafa Kemal’in yanına koşmuşlardı. Halkın inancı Mustafa Kemal’in dehasıyla birleşince Kurtuluş Savaşı kazanılmıştı. Akıllara sığmaz bu destanı yaratanların başında Parti Pehlivan, Topal Osman, İpsiz Recep, Yahya Kaptan, Halime Çavuş, Halide Onbaşı, Kara Fatma ve diğerleri geliyordu. Türk tiyatrosu yüz yıla varan bu süreç içinde Kurtuluş Savaşı’nı omuzlayan kahramanları ramp ışıklarına taşımamıştı.
Kocaeli Büyükşehir Tiyatrosu 2018-2019 tiyatro sezonunda “Kara Fatma” oyunu ile 1922’den günümüze bu eksikliğe öncü bir oyunla perde açtı. Prof. Dr. Türel Ezici’nin yazdığı oyun yanılmıyorsam bir ilk. Oyunu Doç. Dr. Mustafa Sekmen yönetmiş. Yazar da yönetmen de kendi dallarında “Kara Fatma”ya gelene dek saygın işler yapmışlar. “Kara Fatma” oyununa da ciddi emek harcanmış. Reji, savaşın o çok bilinen dehşetini anlatan görselliği ön plana almış. Ne ki “Kara Fatma”yı “Kara Fatma” yapan savaşın kazanılmasında binlerce isimsiz Kara Fatmaların bu Kurtuluş Savaşı’nda ortaya koyduğu inanç işlenmemiş. Oyun Darülaceze’de başlıyor. Sahnede bir karyola, karyolanın üstünde Kara Fatma (Azer Şiltler): “Ben Erzurum nüfusuna MAHİ adıyla kayıtlı Fatma Seher. Namı değer Kara Fatma. İbrahim Yahya kızı, Ayşe’den doğma. Doğumum miladi 1888. Hicri 1305. Ayı günü belirsiz. Ölümüm 2 Temmuz 1955. İstanbul’da Darülaceze’de. Bu oda da. Yoksulluktan değil, hastalıktan. Bakacak kimsem olmadığından” Kurtuluş Savaşı’mızın İstiklal madalyalı bir simgesi, kahramanı olan Kara Fatma, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkan, Birinci Dünya Savaşlarının içinde yer alır. Eşi Binbaşı Erdeş Beyi savaşta kaybeder.
Kara Fatma, Kurtuluş Savaşı için Mustafa Kemal’in ordu topladığını duyar. Koşar Sivas’a, Mustafa Kemal’e ulaşır. Görev ister. Bu buluşma son derece önemlidir. Zannımca önemi kadar da oyunda işlenmemiş. Mustafa Kemal duygu yüklü ve zarif bir kumandandır. Ayaküstü, savuşturma gibi eğreti bir kabulü asla yaşamaz. Kara Fatma ile buluşmasının yeterince işlenmediği yazardan ve de rejiden gelen bir eksiklik, altını çizmek isterim. Hatta derim ki oyun Darülaceze yerine o buluşma ile başlayabilirdi, başlamalıydı. Mustafa Kemal, Kara Fatma buluşması da bu denli amacın özüne aykırı olmazdı.
Sivas’a koşup gelen bir vatan sevdalısının Mustafa Kemal ile ayaküstü konuşması işin özüne uygun düşmemiş. “Kara Fatma” Mustafa Kemal’den bu konuşmada Kurtuluş Savaşı için Milis görevi alır. Kadınları örgütler. Yaralanır, esir düşer, İnönü Savaşlarında, Kocaeli’nde, Sakarya ve Dumlupınar’da, Bursa İznik’te çete savaşlarına katılır. Çavuş, Teğmen, Üsteğmen rütbelerini alır. Ve savaş sonrası bizzat Mustafa Kemal tarafından madalya ile onurlandırılır.
NEDEN DARÜLACEZE?
Darülaceze kimsesizlerin sığındığı bir yer. Kara Fatma’nın oyundaki repliği ile “yoksulluktan değil kimsesizlikten” oradadır ve orada ölmüştür. Kara Fatma kurtardığı ülkede yaşayan herkesin anasıdır, kahramanıdır. Öldüğü yıl 1955. İktidarda Demokrat Parti var. Celal Bayar Cumhurbaşkanı. İstiklal Madalyası taşıyan bir kahramana devler bir ev bir bakıcı bulamamış mı? Bu ayıbı “parasızlıktan değil kimsesizlikten” repliği örter, ortadan kaldırır mı? Oyun bana sorarsanız buna da vurgu yapmalı, Menderes devrinin bu ayıbını örtmek değil altını çizmeliydi. “Kara Fatma’nın iki kardeşinden biri çeteci Mehmet Çavuş, Tophane’nin namlı kabadayılarından biri” olduğunu oyunun program dergisinden öğreniyoruz. Rejisörde oyunda bu külhanbeyliğine vurgu yapmış. Kara Fatma’nın oğlu Seyfettin, yeğeni Gülsüm yeterli değil hiç işlenmemiş. Kara Fatma’yı oynayan Azer Şilter’in perde açıldığında başlayan ve oyunun içerisinde süren birçok repliği hiç anlaşılmıyor.
Bu denli büyük prodüksiyonların metin yazımı geniş bir tarih perspektifi donanımlı, dramaturklarla sonuçlandırılması gerekmiyor mu? Bütün bu eksiklikleri bir kenara bırakarak Kocaeli Büyükşehir Tiyatro yönetimini kutluyorum. Bu yapıt tiyatromuz için geç kalmış, öncü bir çalışmadır. Ve tiyatromuz açılan bu yolu, yılların eksikliğini hızla kapatmalıdır.