Millî Eğitim Bakanı’ndan “öğretmenlere yüksek lisans” şartı getirildi.
Kötü mü?
Hayır.
Burada sorun iyi veya kötü olmak değil.
Ne istediğini bilmektir.
Siz aslında ne istiyorsunuz?
Nitelikli öğretmen mi, nitelikli eğitim mi?
Her ikisini de diyecekseniz, önce eğitimin standartlarını ve niteliklerini belirlemelisiniz.
Mesela Sayın bakanın Talim Terbiye Kurulu Başkanı olduğu dönemde çıkarılan özünde ilerlemeci felsefeye dayalı, öğrenci merkezli, yapılandırmacı eğitimi anlayan kaç kişi var?
Bu programın merkezinde sorun çözme, araştırma ve inceleme yoluyla öğrenme, iş birliğine dayalı öğrenme modeli var. Öyle değil mi?
Evet..
Söyler misiniz hangi öğretmen bunu tam olarak anladı ve uygulamada başarıya ulaştı?
Belli değil.
Peki, öğretmen yetiştiren kurumlar bu modelin felsefesini, niteliğini, nasıl ve ne şekilde işlediğini örnekleriyle, yine yaparak ve yaşayarak ve bizzat modele uygun olarak yeni yetişmekte olan öğretmen adaylarına öğretebildi mi?
Hiç sanmam.
Niye sanmam?
Çünkü bunun öğretimini yapan fakültelerin eğitim kadrolarıyla uygulamaları, realizmden mülhem esasici (ezberci, öğretmen merkezci, ders ve konu merkezli) felsefeye dayalı da ondan.
Eee?
E’si şu: Ezberci, disipliner, konu merkezli bir model uygulayan eğitim fakülteleri, öğrenci merkezli, araştırmacı ve sorgulamacı, eleştirel düşünmeye odaklı öğretim yapacak öğretmeni nasıl yetiştirecek?
Siz bu sorunun ve çelişkinin üstesinden gelmeden; değil yüksek lisans, öğretmenlerin tümünü doktoralı da yapsanız sonuç değişmez. Tabii amacınız bakanlık önünde yığılanları geçici süre ile filtrelemek değilse. Bu görevi de üniversitelere yüklemek değilse.
Öyle değil de aranılan nitelikse, böyle bir yaklaşımla bulamazsınız.
Üstü takım elbise ve kravat, altına şort giyinen adam gibi bizim öğretmen yetiştirme düzenimiz.
Bu durumda önce durum tespiti yapmak şart değil mi?
Sonra eldeki verilere bakarak olması gerekeni ve ne yapabileceğimizi ortaya koymak gerekmez mi?
Gerekir..
Önce ihtiyaçlar, sonra eldeki durum, ardından var olanla olması gerekenin karşılaştırılması ve ihtiyacı tespit. Ardından bu ihtiyaca uygun eğitim ve okul ile öğretimi başaracak nitelikli öğretmen yetiştirmek değilse yönteminiz, hayal kurmuşsunuz demektir.
Türkiye’de sosyal, siyasal, kültürel, dinî ve ahlaki yüzlerce sorun var.
Peki, hani sorun çözmeye dayalı öğretim programı?
Yok..
Biz de soruyoruz: niye yok?
Sorunları görmezden gelen bir eğitim anlayışı benim ülkemde ne işe yarıyor?
Türkiye’nin terör sorunu var..
Okullarda tek satır cümle okunmuyor, incelenmiyor, irdelenmiyor.
Türkiye’de dinî sapmalar var.
Okullardaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde öğrencilerde erken uyarı niteliğinde öğretilen işe yarayacak tek bir cümle gene yok.
Ahlak sorunu var…
Değerler sorunu var…
Adalet sorunu var…
Bakanlık sorun yokmuş gibi davranıyor.. Hâlbuki bunlar toplumsal ihtiyaçlardır. Toplumsal arazlardır. Eğitim yoluyla düzeltilmesi, onarılması gerekir.
Kim yapacak?..
Herkes işin kolayında. Öğretmenleri yüksek lisanslı yapalım. Tamam yapalım. Peki, sorunlar çözülecek mi?
Kesinlikle hayır..
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.