Bizde televizyon programında, Müslüm Baba filmini, galasına gelen ünlüleri, Muhterem hanımın bayılmasını konuştuk.
Gençliğini Şahin Kendirci oynamış.
Annesini Ayça Tekindor oynamış.
Müslüm babanın, baba olma yıllarını Timuçin Esen oynamış.
Muhterem Nur’u, sevgili arkadaşım Zerrin Tekindor oynamış.
Ben televizyonda, Timuçin Esen’in, oynadığı filmleri yakalayamadım, oyunculuk anlamında, son dizisinde de beğenmedim demiştim.
Cumartesi sabahı, uyandık, koşa koşa ilk seansa gittik.
Film başladı.
Müslüm babanın hayatında büyük dram var..
Her gece içen, çalışmayan, üstelik çok kötü bir baba var. Dayak var, babanın inanılmaz şiddeti var, çamaşır yıkayarak para kazanan, zavallı bir annesi var, iki küçük kardeşi var.
Doğduğu evde çekmediği kalmamış.
Sonunda bir gece babası, annesini bıçaklayarak, delik deşik ederek, öldürüyor. O sırada yeni doğmuş beşikteki, henüz bebek olan kız kardeşini de öldürüyor.
O nedenle, çocukluğu, gençliği felaket dram içinde geçiyor.
Hatta filmin bir yerinde, “herkes cennette doğar ama bazı insanlar cehennemde büyür” diyor.
Müslüm gençliğinden itibaren, şarkı söyleme tutkunu, hep şarkı söylemek istiyor.
Filmin, Şahin Kendirci’nin oynadığı sahnelerde, Timuçin Esen’in oynadığı sahnelerde, şarkılar Müslüm babanın sesinden değil.
Oyuncuların kendi sesinden söylüyor.
Filmi izlerken diyorum ki, gençken Müslüm babanın o yaşlarda okuduğu, kendi sesinden bir dolu albümü var.
Niye? Şahin kendi sesinden okuyorki diyorum.
Sonra Müslüm baba büyüyor, Müslüm baba oluyor ve Timuçin Esen tüm şarkıları kendi sesinden okuyor.
Yine Müslüm babanın sesi yok.
Allah Allah diyorum, koca Müslüm babanın kocaman hayatını 2.5 saate sığdırmışken, belli ki bunun için çok uğraşmışken, adamın tek satır sesi yok.
Neden, diyorum neden?
Filmden böylece çıkıyorum.
Hemen Zerrin Tekindor’a, mesaj çekiyorum, “olağanüstü oyunculuğun nefes kesti, sen ne kadar büyük bir oyuncusun” yazıyorum.
Her zamanki gibi mahcup oluyor.
Oyunculuk mahcup insanın intikamıdır… Benim Zerrin’im çok kocaman intikam almış diyorum.
Kendime diyorum ki.
Timuçin Esen’den, özür dile.
İnanılmaz oynamış, bir oyuncu bir aktör bundan daha fazla Müslüm baba olamaz ki, inanılmaz diyorum.
Timuçin’in gözleri Müslüm baba bakıyor, vücut dili nefes kesiyor.
Bence dünya çapında bir oyuncusun sen, diye diye eve doğru yola çıkıyorum.
Yapımcı Mustafa Uslu’yu telefon ile arıyorum.
Ve neden Müslüm babanın sesi yok, tek satır şarkı söylememiş diyorum.
Mustafa diyor ki.
O eski zaman filmlerinde kaldı.
Timuçin Esen gibi, Erkan Can gibi, Zerrin Tekindor gibi büyük oyuncular dudak kımıldatacaklar, Müslüm babanın sesini playback mi yapacaktık?
Olamaz, dünyada böyle bir şey yok diyor.
Bütün oyuncular, kendi sesi ile Müslüm babanın şarkılarını okudular, aslında zor olan şeyi yaptık biz.
Diğeri çok kolaya kaçmaktı olmazdı, diyor.
Amerika’da Ray Charles’in filmini çektiler, o filmde oynayan oyuncular kendi sesi ile söylediler diyor.
Tamam diyorum.
İkna oluyorum.
Ama ben hala! son sahnede bile olsa iki kuple Müslüm baba duysaydık, o ses ile sinemadan çıksaydık, ne iyi olurdu diyorum.
Filmin yolu açık olsun.
Funda’nın aklındakiler…
… Türk Plastik ve Estetik derneği, 6 ilde araştırma yapmış.
Sonuçlar şahane.
Araştırma gönüllülerle yüz yüze yapılmış.
Her 100 kişiden 94′ ü estetik uygulamaya benim hiç ihtiyacım yok demiş.
Yüzde 88.7’i kendisinden çok memnunmuş.
Kendini en çok beğenenler, Trabzon’da imiş.
100 kişiden 98’i, kendime bayılıyorum, güzelim, yakışıklıyım demiş.
Beğenmeyenler, sadece kilomu beğenmiyorum demiş.
İnanılmaz gibi geliyor değil mi?
İnsan bu istatistiklere bakınca, sokaklarda bunca suratsız, bunca ekşi suratlı, bunca mutsuz insan niye dolaşıyor diye kendine soruyor.
Bence bizim ülkede istatistik yapmasınlar.
İstatistikler, ister yüz yüze, ister göz göze, ister diz dize.
Kimse doğru cevap vermiyor bence.
Dış görünüşümüzden çok memnunmuşuz.
İlahi güzel insanlar.
… İçişleri Bakanlığı, 81ilin valisine genelge yollamış.
Valilikler, nişan, düğün gibi etkinliklere izin vermeden önce, düğün sahiplerinden, organizasyon sahiplerinden, silah kullanılmamasını, havaya ateş açılmamasını, bu konuda taahhütname imzalamalarını isteyecekmiş..
Yani ellerinden imzalı kağıt alacaklar.
Silah varsa, düğün yok artık diyorlar, anlayacağınız.
“Mutluluğa kurşun sıkma, geleceğini karartma” yazılı pankartlar bütün davetlilerin göreceği yere mecburi asılacakmış.
Muhtarlara da ihbar görevi vermişler.
Genelge şahane olmuş, tebrik ederim.
Magandalar, sıkıysa, kurşun sıkın bakalım.
Funda ÖZKALYONCU 28 Eki 2018
Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.
Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.