Milliyetçilerin son durağı burası mı?

13_b-11

İlk defa Amerikalı Sosyolog Daniel Bell, 1960 yılında yayınlanan “İdeolojinin Sonu” adlı kitabıyla bilim dünyasına yeni bir bakış açısı sunmuştu. Bell, bu kitabında, insanlığın post-endüstriyel denilen yeni bir döneme girdiğini ve bu dönemde insanların artık etik ve ideolojik kavramlara değer vermediğini, siyasi sorunların insanlar için önemini yitirdiğini, bunun yerine insanların önceliğini iktisadi sorunların aldığını ve insanların etik ve ideolojik değerler yerine bireysel ve maddi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini iddia etmişti.

Hayret!

İçinde yaşadığımız çalkantılı Türkiye manzarasına ne kadar da benziyor.

İşte bakın..

Ülkücü Milliyetçi ideolojinin siyasal aygıtı olduğu iddia edilen bir partinin, 2015’ten sonra o köşeden bu köşeye nasıl da siyasal savrulmalar yaşadığını hep birlikte gözlemliyoruz.. İster istemez aklımıza Daniel Bell’in “İdeolojinin Sonu” kitabı geliyor…

Şimdi biri bana söyleyebilir mi?

Ülkücülerin partisi olduğunu söyleyen siyasi kurum, şu an şu saat neyin peşinde?

Birincisi, büyük şehir belediyeleri ülkücülerin desteği ile başkasına vermenin.

İkincisi, yeni kurulan Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yaşatılması peşinde.

Üçüncüsü de, içinde, katillerin, torbacıların, hırsızların, bir kısım katillerin bulunduğu büyük bir af peşinde..

O halde soralım:

1- Arkadaş, bizim kutlu ve yüce davamız tam da bu amaçları gerçekleştirmek için mi vardı?

2- Kaç yıldır ‘Rahşan Affı’ndan sonra bütün kalbimizle beklediğimiz bu muydu?

3- Bütün ömrümüz boyunca, onca badirelere göğüs germemizin sonunda gele gele varacağımız yer burası mıydı?

4- Binlerce ülkücü-milliyetçinin hapislere düşüp şehadet şerbetini içmesinin yegâne hedefi, büyük şehirleri rakip partiye vermek ve Türkiye’de Partili Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kurulmasını sağlayarak, karşıt siyasal güçlere teslim ettikten sonra var gücümüzle koruyup kollamak mıydı?

Soruyorum:

Rahmetli Türkeş, 12 Eylül zindanlarında bu sonuca ulaşmak için mi yatmıştı?

Hani “kavgamız vurguncu düzene” idi?

Bu düzeni yıkacak adalet toplumunu kuracaktık hani?

Vurgun düzenini onların başına yıkacaktık hani?

Hani “Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlâk ve fazileti”ne sahip büyük Türkiye’yi kuracaktık?

Hani, 9 Işıkçıydık?

Hani, “Ahlakçıydık?”

Hani, “Şahsiyetçilik” temel prensibimizdi?

Gele gele torbacıların affı ile, büyük şehir belediyelerini nasıl teslim etsek iyi olur noktasına geldik..

Ve ister istemez gene sormak zorundayım: Daniel Bell haklı mı yoksa?

İdeolojilerin sonundayız da benim gibi safların dünyadan haberi mi yok?

Galiba sosyolog Bell, büsbütün yanılmıyor. Haklı gözlemlerini aklımızda tutmamız lazım.

İçinde bulunduğumuz ağır tablo diyor ki: Türk milliyetçiliği fikir sistemi, değerler bunalımı. Hatta krizi yaşıyor. Siyasal çamurun içine düşürüldük. En kısa zamanda ayağa kalkmalıyız..

Bizi kim kurtaracak?

Lider aramayacağız..

Her birimiz zaten lider değil miyiz? Aydınlar, sanatçılar, düşünen insanlar, fikrinde samimi olanlar. İşte buyurun. Herkese büyük görev düşüyor..

Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version