‘Vuslat’ dizisiyle başlayalım… Canlandırdığınız Salih Baba kanaat önderi, aileniz ve arkadaşlarınız sizden fikir isterler mi?
Sadece şimdilerde değil, uzunca bir zamandan beri fikir veren, akıl danışılan bir enerji yaydığım doğrudur… Ailem, dostlarım ve arkadaşlarım bu enerjimden sık sık faydalanırlar. Ben de bu sorumluluktan hiç şikayetçi değilim, faydalı olmak yaşama anlam katıyor.
Sizin akıl danıştığınız biri var mı?
Tecrübesine inandığım büyüklerimin, dostlarımın ve tabii ki ailemin sık sık fikirlerini alır, sonrasında iyice tartar ve eyleme geçerim. Sektörel anlamda da menajerlerimden fikir alarak harekete geçmeyi tercih ediyorum.
50’li yaşlara geldiniz. 40’lar nasıl geçti?
Tüm yaşlarım gibi 40’lar da muhteşem geçti… Aldığınız nefesin ne kadar kıymetli olduğunun farkındaysanız, her gün düğün bayramdır insana… Zaten bence bir erkek oyuncunun en kıymetli yaşları, 40 ve sonrası, çünkü mesleki olarak deme geçmiştir. Kalfalık süreci başlamıştır ki, ustalığa giden uzun yolun neredeyse başlangıcıdır.
Kardeşleriniz, eşiniz ve neredeyse bütün aileniz oyunculuk yapıyor… Bu durumun avantajını yaşıyor musunuz?
Şu ana kadar bir dezavantajını görmedim. Aile fertlerinin aynı işi yapması oldukça fayda sağlayıcı bir durum. Çünkü senaryolar, oyunlar ve oyunculuklar üzerine tarafsız yorum, sohbetlere dahil olabiliyorsunuz. Bu bence gelişim açısından bakıldığında önemli bir avantaj da sağlıyor.
Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmenliği’ni görevini üstleniyorsunuz. Hem dizi, hem tiyatro zor olmuyor mu?
Zaman açısından ara ara zorlansam da her ikisini birlikte yürütmekten mutluyum. Tiyatro yapmak, oyuncuyu besler, geliştirir ve ustalaştırır. Kamera önü ise oyunculuğu eksilten bir performans şekildir. Birbirini dengelemek için tiyatrodan uzak kalmamalı oyuncu… Zamanı doğru şekilde planlarsanız, ki ben öyle yapıyorum, bir sıkıntı olmadan süreç işler.
Antalya’da yaşıyorsunuz, set İstanbul’da… Bu durum yorucu değil mi?
Aksine daha kolay oluyor, neredeyse her saat uçak var. Çoğu zaman İstanbul’da yaşayan arkadaşlarımdan daha kolay ulaşıyorum sete…
İstanbul’a taşınmayı düşünmüyor musunuz?
Burada ikametimiz var, ihtiyaç duyunca kalıyorum. Yorucu bir şehir ama Antalya çok güzel, aşığıyım. Bu yüzden insan doyduğu şehirde değil, mutluluk duyduğu yerde yaşamalı diyorum.
Kariyerinizin başında olsaydınız, bu şartlarda oyunculuğa sıcak bakar mıydınız?
Oyunculuk benim yaşama şeklim, yani nefes almak için sahneye çıkıyorum, keyif aldığım için oynuyorum, sağlıklı kalabilmek için derinleşiyorum. Daha içsel bakacak olursam, şu dönemde genç biriyim ve oyunculuk yaptığım sürece yaşlanmayacağım (gülüyor).
‘Mutfakta olmayı severim’
Onlarca fenomen projede başrol olarak yer aldınız. Bu sorumluluk ağır bir yük mü?
Her projeye aynı sorumluluk duygusuyla yaklaşan bir oyunculuk disiplinine sahibim. Yakaladığım karakter başarılarını bir sonrakinde daha da yukarıya çekebilmem için çok çalışmaya, sektörel beklentileri karşılamak adına fazla zamana ihtiyaç duyuyorum.
Eğer yeterli zaman bulamayacaksam projede olmamayı tercih ediyorum. Oyuncunun yükü hep ağır olmak zorundadır. Hafifletilmiş yük oyunculuk değil, rol kesmektir. Bu da benim için mümkün değil.
Ailenizde aşçılıkla uğraşanlar da olmuş. Siz ileride işletmecilik yapmayı düşünür müsünüz?
Neden olmasın? Bununla ilgili uçuşan fikirlerim var ama henüz bir plana dönüşmüş değil. Yemek yapmayı, mutfakta olmayı severim. Bir gün düşüncelerim plana dönüşür, hayat bulursa sıradan bir proje olamayacağını söyleyebilirim.