Mahfilden muhite Ankara edebiyatı

Mahfilden muhite Ankara edebiyatı

MELEK GEDİK / İSTANBUL

Necati Tonga’nın ‘Bir Edebi Muhit Olarak Ankara’ kitabı 10 yıllık bir çabanın ürünü. Ankara’nın ağır siyasi ortamından sıyrılarak hazırlanan kitabın en temel özelliği; şair-yazarların mekanlarla kurdukları ilişkiye ışık tutması. Edebi muhitler ya da edebiyat mahfilleri olarak adlandırılan bu mekanlar arasında neler yok ki: Kahvehaneler, pastaneler, lokantalar, kitabevleri ya da yazar evleri…  Ankara’nın edebiyat haritasını çizen Tonga ile son kitabını konuştuk.

Bir Edebi Muhit Olarak Ankara, titiz bir çalışmanın ürünü. Kitabınızın temel özelliği; edebiyat mahfillerine odaklanması ve Başkent’in edebiyat haritasını çıkarması. Ankara’daki mahfiller, edebiyat dünyamızı nasıl şekillendirdi?

İnsan, mekânla var olan, mekânla şekillenen bir varlıktır. Yaşarken farkında olmasak da içinde konumlandığımız çevreler, yaşadığımız ülkeler/şehirler/evler, okuduğumuz okullar, oturup sohbet ettiğimiz mekânlar ruh halimizi derinden etkilerler. Edip Cansever’in “İnsan yaşadığı yere benzer / O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer” mısraları bu bakımdan çok anlamlıdır. 

Mekânın edebiyat hayatıyla başka bir yönden ilişkisi vardır ki bu ilişki sonucunda ortaya çıkan geniş çevreye ‘edebî muhit’ diyoruz. Şüphesiz ki asırlarca Osmanlı devletine payitahtlık yapan İstanbul, edebiyat tarihimize damga vuran en önemli edebî muhit olmuştur. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte ise Ankara, önemli bir edebî muhite dönüşmüştür. Kitabımda Ankara’nın bu yönünü ele almaya çalıştım. Bu bağlamda 1923-80 yılları arasında Ankara’da şair ve yazarlara edebiyat ortamı olan mekânları inceledim. Ankara’yı geniş bir edebiyat atmosferi olarak ele aldığım çalışmamın temel kaynakları; hatıralar, mektuplar ve günlükler oldu. Yıllar süren süreli yayın taramaları yaptım, pek çok şair ve yazarla mülakatlar yaptım, tek tek mahfillerin fotoğraflarına ulaşmaya ve mahfillerin edebî eserlerdeki yansımalarını tespit etmeye çalıştım ve şu sonuca ulaştım: Millî Mücadele Dönemi’nden itibaren Türk tarihinin odağına yerleşen Ankara, Cumhuriyet döneminde edebiyatımızın kalbinin attığı merkezlerden biri olmuştur. Ele aldığım mahfiller, şehirde ortaya çıkan edebiyat toplulukları ve neşredilen süreli yayınlar; Ankara’nın 1923-1980 yılları arasında edebiyatımıza yön veren edebî muhit olduğunu göstermektedir.

Kitapta edebiyat mahfillerinin ‘kanon’ veya ‘karşı kanon’ oluşturma güçlerinden bahsediyorsunuz. Bunu biraz açıklayabilir misiniz?

Edebiyat mahfilleri, edebiyat hayatının en canlı şekilde gözlemlendiği ‘dar mekânlar’ olarak dikkat çekmektedir. Bu ortamlarda konumlanan şair ve yazarlar, birbirlerini etkileyebildiği gibi üstat kabul ettikleri kişilerden de etkilenebilirler. Mahfiller çeşitli edebiyat hareketlerine de ev sahipliği yapabilirler yahut edebî eserlerde de mahfillerin çeşitli şekilde yansımaları görülebilir. Bu bağlamda mahfiller, edebiyat hayatına yön veren, kanon oluşturma gücü olan ‘etkili’ mekânlar olarak dikkat çeker. Sabahattin Kudret Aksal’ın ‘edebiyat cumhuriyeti’ne girmek için mahfillerine dâhil olmak gerektiğini belirtmesi, mahfillerin kanonik gücünü göstermektedir.

3-Ankara’nın edebi muhit olarak gelişmesine etki eden faktörler nelerdir?

İktidarın ve iktidar muhitinin, genelde sanatın özelde ise edebiyatın gelişmesinde tartışılmaz bir etkisi vardır. Yahya Kemal bu durumu “Bir devrin edebiyatını o devrin iktidar muhitinde bulunanlar vücuda getirirler” sözleriyle özetler. Ankara’nın başkent oluşu, TBMM’nin bu şehirde bulunması, Türk Ocağı, Ankara Halkevi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi kültür ve sanata yön veren kurumların Başkent’te yer alması Ankara’nın edebî muhit olmasını etkilemiştir. Bir de Ankara’da yer alan okullar yetiştirdikleri öğrencilerle ve bu okullarda görev yapan edebiyatçı hocalarla Başkent’in muhit yönünü beslemişlerdir. Taş Mektep, Gazi Üniversitesi, DTCF, Ankara Hukuk Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Hasanoğlan Köy Enstitüsü; birer eğitim kurumu olmalarının yanı sıra çeşitli edebiyat faaliyetlerine ev sahipliği yapan mekânlar olarak da dikkat çekmektedir.

Ankara’nın edebiyat mahfilleri arasında Neler yok ki: Kahvehaneler, pastaneler, lokantalar, kitabevleri ya da şair-yazar evleri… Bu mahfillerden günümüzde de görebileceğimiz mekânlar var mıdır? 

Önemli olduğu kadar hüzün veren bir soru bu. Önemli, çünkü başka ülkelerde yaygın olan ‘edebiyat/kültür/kültürel miras turizmi’ ne yazık ki ülkemizde henüz istenilen seviyede değil. Ahmet Haşim’in ‘Faust’un Mürekkep Lekeleri’ yazısı ve şairin Goethe’nin evindeki gözlemlerini hatırlıyorum. Ülkemizde edebiyatçılar için açılan birkaç müze istisna tutulursa edebiyat/kültürel miras turizmine ne yazık ki gerekli ilgiyi göstermiyoruz. İstanbul’da olduğu gibi Ankara’da da edebiyat mahfilleri neredeyse bir bütün hâlinde yok olup gitmiş, yıkılmış, yerlerine başka mekânlar açılmış. Ankara’da Taceddin Dergâhı günümüze kalan mahfillerden biri olarak dikkat çekiyor. Elbette Taceddin Dergâhı’nın günümüze kalmasında millî marşımızın yazıldığı mekân olmasının etkisi var. Aynı zamanda birer edebiyat mahfili olarak karşımıza çıkan Çankaya Köşkü ile Başkent’in okulları ve Kızılay’da Tavukçu Meyhanesi ayakta kalan diğer mahfiller olarak sayılabilir. Fakat sayıları ne yazık ki çok az… Kültürel değerlerini koruyup saklayamamakta mahir bir milletiz vesselam…

“Ankara ya Cumhuriyet seçkinleri tarafından sadece ve sadece Cumhuriyet’in yoktan var ettiği bir model şehre indirgenmekte ya da devleti ve resmiyeti temsil eden gri bir şehir olarak tanımlanmak suretiyle tarihsizleştirilmektedir” sözleri yer alıyor kitapta. Siz bu yorum için neler söylersiniz?

Frig, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerini yaşayan Ankara, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın tespitiyle uzun tarihinin terkipleri ile dolu bir şehirdir. Buna rağmen ne yazık ki Ankara’yı ele alan çalışmalarda toptan bir övgüyle yahut da yok sayışla karşılaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ne Başkent olması ve Osmanlı devletine asırlarca payitahtlık yapan İstanbul gibi bir şehirle kıyaslanması farklı bakış açılarının oluşmasında etkili oluyor. Bu çalışmayı hazırlama sebeplerimden biri de bu oldu. Başkent’in kültür ve edebiyat tarihine eldeki verilerden hareketle objektif bir bakış açısıyla eğilmeye çalıştım. Umarım beni yetiştiren şehrin kültür tarihine ve edebiyat hayatımıza ufak bir katkı sağlayabilmişimdir. 

Exit mobile version