Diyanet İşleri Başkanlığında, Kayıtlı İstihdamın Desteklenmesi Projesi (KİDEP) kapsamında SGK ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile ortaklaşa yürütülen “Ankara Din Görevlileri Bilgilendirme Faaliyeti Toplantısı” düzenlendi.
Selçuk, buradaki konuşmasında, Sosyal Güvenlik Kurumunun himayesindeki “Kayıtlı İstihdamın Desteklenmesi Projesi” kapsamında toplumun her kesiminden çalışanlara yönelik verimli toplantılar, faaliyetler gerçekleştirildiğini, projenin asıl kahramanlarının din görevlileri olduğunu belirtti.
Dinin toplumun en esaslı bağlarından biri, bıraktığı tesirler bakımından en önemlisi olduğuna dikkati çeken Selçuk, din görevlilerinin sadece dini konulara değil, sosyal problemlere de çözüm üreterek toplumsal barışa katkıda bulunduğunu ifade etti.
Kayıt dışı istihdamın işverenlere haksız bir kazanç sağladığını, işçinin hastalık, emeklilik gibi sosyal güvenlik haklarının elinden alınmasına sebep olduğunu vurgulayan Selçuk, bu durumun, İslam ve kadim kültür ile asla bağdaşmayacağını, toplumsal yapıyı temelinden sarsan bir vahamet niteliğinde olduğunu söyledi.
Selçuk, şöyle konuştu:
“Rabbimizin tüm günahların üzerinde tuttuğu ve Kur’an-ı Kerim’de bizleri sıklıkla uyardığı bu konunun kul hakkından başka bir şey olmadığına inanıyoruz. İşte bu aşamada, insanlara inancımızı, hakkı ve adaleti, güzel ahlakı anlatan sizlerin devreye girmesi hayati bir öneme sahiptir. Gerek sohbetlerinizde, vaazlarınızda vatandaşlarımızı bu konuda aydınlatmanız, işçi ve işverenlerimizi bilinçlendirmeniz toplumsal ve manevi bir sorumluluktur. Kayıt dışı istihdam ile mücadelemizde bizlere destek vereceğinize yürekten inanıyoruz. Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getireceğinizden şüphemiz yok.”
“Sosyal devlet anlayışının ikame edilmesinde mesafe katedildi”
Çalışmanın, günü kurtarmak için yapılmadığını, insanın hayatı boyunca karşılaşılabileceği zor ve kötü günler için alınacak bir tedbir olduğunu hatırlatan Selçuk, Türkiye’de son 16 yılda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde sosyal devlet anlayışının ikame edilmesinde ciddi mesafeler katedildiğini kaydetti.
Selçuk, 81 milyonluk ülke nüfusunun yüzde 99’unun sosyal güvenceye sahip olduğunu vurgulayarak, çalışanların, işverenlerin ve devletin sağladığı mali katkılarla finanse edilen sosyal güvenlik sisteminin, çalışma hayatının yanı sıra tüm sosyal ve ekonomik hayat açısından vazgeçilmez olduğunun altını çizdi.
Sistemin temel işlevinin çalışanları ve yakınlarını karşılaşabilecekleri çeşitli risklere karşı korumak ve ortaya çıkacak mağduriyeti gidermek olduğuna işaret eden Selçuk, “Ama bu sistemin en temelinde, düzgün işleyen, yasalara uygun, çalışanın hakkının korunduğu, işverenin kendini güvende hissettiği kayıtlı bir istihdam sisteminin var olması gerekiyor. Hiç kuşkusuz, sistemin düzenli bir şekilde işleyebilmesi ve sürdürülebilir olmasında en önemli unsur, sigortalı çalışan sayısının arttırılmasıdır.” dedi.
“İşverenler üzerindeki yükü azaltmak için sigorta prim teşvikleri sağladık”
Kayıt dışı istihdamın ne kadar önemli bir problem olduğunun farkına varılması gerektiğini belirten Selçuk, hükümetlerinin göreve geldiği günden bu yana üzerinde hassasiyetle durduğu ve çalışmalar yaptığı alanların başında kayıt dışı istihdamla mücadelenin geldiğini söyledi.
Bakan Selçuk, “Çalışmalar sayesinde 2002 yılında yüzde 50’leri aşan kayıt dışı istihdam oranlarımızı yüzde 34’lerin altına çekmiş durumdayız. Sizlerin gayretleri, özverileriyle bu rakamı daha da aşağı indireceğiz. Bu azalmada hükümetimizin uyguladığı teşviklerin, yapılan denetim ve rehberlik faaliyetlerinin ve sigortalılık noktasında yapılan bilinçlendirme, toplantı ve seminerlerinin büyük etkisi var.” değerlendirmesinde bulundu.
Selçuk, Sosyal Güvenlik Kurumunun, kayıt dışı istihdamla mücadelede yaptığı çalışmalara ilişkin de bilgi verdi. Kayıt dışı istihdama sebep olan faktörlerin başında, işverenlerin sosyal güvenlik primleri ve vergiler gibi iş gücü maliyetlerinden kaçınarak üretim maliyetlerini düşürmek istemeleri geldiğine işaret eden Selçuk, ilgili kurumlar eliyle, işverenler üzerindeki mali yükü azaltmak için çeşitli sigorta prim teşvikleri sağladıklarını belirtti.
“Kayıt dışı çalışmaya izin vermeyeceğiz”
Selçuk, “Sadece 2018 yılının ilk 7 ayında 672 milyon liralık prim teşviki uyguladık. 2016 yılı sonundan günümüze kadar ise Bağ-Kur sigortalılarımızın 2 milyar liralık borcu Hazinece karşılandı.” dedi.
Kayıt dışı istihdama ilişkin bilincin ve farkındalığın eksik olduğuna vurgu yapan Selçuk, “Biz inanıyoruz ki çalışanlar başta olmak üzere vatandaşlarımız sosyal güvencenin ne kadar önemli olduğunu anladıkça ve bunun vazgeçilemez bir hak olduğunun bilincine vardıkça kayıt dışı istihdamın da daha fazla önüne geçmiş olacağız. Bu nedenle cezalandırmayı değil rehberlik etmeye yönelik bir anlayış geliştirmeyi sağlıyoruz.” diye konuştu.
Kayıt dışı istihdamın, 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefini koyan Türkiye için ayak bağı olmaması gerektiğini söyleyen Selçuk, vatandaşın geleceğini güvenceye almak için her türlü teşvik ve denetimi uygulayarak, kayıtlı istihdam düzeyini yükseltmekte kararlı olduklarını ifade etti.
Selçuk, “Sosyal güvenliğimiz için, ekonomimiz için, topyekun refahımız ve çocuklarımız, gençlerimiz için kayıt dışı çalışmaya izin vermeyeceğiz. Bunu birlikte başaracağımıza inanıyoruz.” dedi.
“İnsanın bütün varlıkla ilişkisinin temelini hak kavramı oluşturuyor”
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ise her insanın hayatını devam ettirebilmesi için yeme-içme, giyinme, barınma, korunma gibi temel ihtiyaçları olduğunu belirterek, ahlaka, hukuka, iktisada, yönetime, güvenliğe dair ilimler, teşkilatlar ve sistemlerin insanın söz konusu temel gereksinimlerinden doğduğunu ve geliştiğini anlattı.
İslam’ın getirdiği prensiplerin de insanın can, akıl, inanç, mal ve nesil dokunulmazlığını temin etmek ve koruma altına almak için olduğunu vurgulayan Erbaş, ilmihal kitaplarında bu hususlara dikkat çekildiğini söyledi.
İslam’ın müminlere ve insanlığa kazandırdığı en önemli değerlerden birisinin de hak duyarlılığı olduğunu belirten Erbaş, insanın bütün varlıkla ilişkisinin temel eksenini hak kavramının oluşturduğunu dile getirdi.
Erbaş, Allah hakkı ve bu düzlemde ortaya çıkan hukuki hükümler bulunduğuna değinerek, şöyle devam etti:
“Hepimizin bildiği ve ahlaktan iktisada, hukuktan beşeri ilişkilere bütün alanda var olan ve en büyük hassasiyeti gerektiren de kul hakkıdır. Her sohbetimizde, konferansımızda değinmeden geçemediğimiz en önemli hususlardan biri ‘Aman ha kul hakkına dikkat edelim’ ifadesidir. Bu meyanda farklı mülahazalarla ve beklentilerle kişileri itibarsızlaştırmak kul hakkını ihlal etmektir. Kişisel ihtiraslarla bireylerin ve toplumun geleceğine zarar vermek kul hakkını ihlal etmektir. Buna toplum, millet, insanlık olarak dikkat etmeliyiz. En açık şekliyle emeğin gasbedilmesi kul hakkı ihlalidir. Hiç kimse hiç kimsenin emeğini gasbetmeyecek. Kur’an-ı Kerim’de bu konuya çeşitli ayetlerde dikkat çekilmekte ve özellikle insanın insanı sömürmesine yönelik vasıtaların ortadan kaldırılması için mücadele teşvik edilmektedir. Çünkü arada gasbedilen kul hakkı vardır.”
Dünyanın aslında bugün gasbın ızdırabını yaşadığına işaret eden Erbaş, “Dünyada her 3,5 saniyede bir insan açlıktan ölüyor, her 3,5 saniyede bir insan da fazla yemekten ölüyor. İşte İslam bunu önlemeye çalışıyor. Zekat, infak, sadaka, yardımlaşma, karz-ı hasen bunun içindir. Olanın olmayana vermesi. Sömürgecilik bunu daha da artırmıştır. Birilerinin Cenabıhakk’ın onlar için yarattığı rızka el uzatması ve bunu gasbetmesi. Bugün dünya bu gasp hareketinin sancısını yaşamaktadır.” dedi.
“Herkes işini dürüstçe yapacak”
Bugün yeryüzündeki sefalet ve yoksulluğun ana sebeplerinden birinin de emeğin karşılığının gasbedilmesi olduğunu vurgulayan Erbaş, Allah’ın çeşitli kulları için yarattığı rızka el uzatmak ve emeğin karşılığının verilmemesinin de gasp olduğunu söyledi.
Erbaş, Müslümanlar hangi imkanlara, statülere ve farklılıklara sahip olurlarsa olsun aradaki ilişkinin kardeşlik ahlakı ve hukukuna uygun olması gerektiğini aktardı.
Huzurun, mutluluğun, barışın ve kardeşliğin yolunun, iş ve çalışma hayatında da İslam’ın üzerinde hassasiyetle durduğu hukuki ve ahlaki kuralların çalışan ve çalıştıran taraflarca bilinmesi ve uygulanmasından geçtiğini belirten Erbaş, bunun için gerekli ilkelerin samimiyet, dürüstlük, adalet, ahde ve akde vefa olduğunu ifade etti.
İslam’ın çalıştırdığı kişileri ezen, onların hak ve hukukunu ihlal eden bir tutumu tasvip etmediği gibi yaptığı işin gereklerini yerine getirmeyen çalışanı da tasvip etmediğini dile getiren Erbaş, şöyle konuştu:
“Herkes işini dürüstçe yapacak. Sosyal Güvenlik Sistemi ve kayıtlı istihdam politikaları, çalışanı korumayı hedeflemektedir. Bu alanda farkındalığı artırmak ve vatandaşlarımızı bilinçlendirmek için Bakanlığımız ile ortak bir eğitim çalışması yürütüyoruz. Türkiye’de şehirlerin, kasabaların, köylerin en ücra köşesinde ülkemizi temsil eden ve her köyde olan resmi görevli olarak sadece imamlarımız vardır. Diyanet İşleri Başkanlığı dışında hiçbir kurumun her yerde görevlisi yoktur. O açıdan bu projenin başkanlığımızın mensupları aracılığı ile milletimize ulaştırılması önem arz etmektedir. Sorumluluk duygusunun, hak bilincinin ve bütün erdemlerin kazanılması noktasında en önemli alanlardan birinin aile olduğu da açıktır. Dolayısıyla bugün Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ile imzaladığımız, ailenin sağlıklı şekilde kurulması, yürütülmesi ve güçlendirilmesine yönelik iş birliği protokolü de büyük önem taşımaktadır.”
Programa, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Mehmet Selim Bağlı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Sigorta Primleri Genel Müdürü Savaş Alıç da katıldı.