Birçoğunuz gibi bende, öğrencisi tarafından öldürülünceye kadar dünya üzerinde Ceren Damar isminde bir Araştırma Görevlisinin yaşadığını bilmiyordum. Öldürüldüğü zaman, Ceren Damar adında bir Araştırma Görevlisi ve katili olan Hukuk Fakültesi öğrencisinin olduğunu öğrendim.
Türkiye halkına büyük acı yaşatan her iki gencin de birer ailesi, sevdikleri, sevmedikleri, ileriye dönük hayalleri umutları vardı. Bu iki genç insan dünyaya geldikleri zaman, anne ve babaları kim bilir ne kadar sevinmişler, onlarla ilgili ne güzel hayaller kurmuşlardır.
Hiçbir şeylerini eksik etmeden, üzerlerine titreyerek büyütmeye çalıştıkları, evlatlarının günün birinde kendilerine böyle bir acı yaşatabileceklerini akıllarının ucundan dahi geçirmemişlerdir. Her iki aile içinde zor ve acı bir durum.
Ceren Damar’ın öldürülmesi, ateşin düştüğü yeri yakmasıyla kalmadı. Toplumumuzun sağduyulu insanlarının yüreğini de çok acıttı. Bir çok insanımız da biz nerelerde hatalar yaptık ki gençlerimiz böyle saldırgan ve tahammülsüz bireyler oldular diye düşünmeden edemedi.
Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olan katil böyle bir olay yaşamamış olsaydı, okulunu bitirdiğinde, toplumda, Avukat, Hakim, Savcı gibi adalet için çok önemli unvanlar ile karşımıza çıkacaktı.
Kopya çekmeyi kendinde hak gören, buna engel olan hocasını da öldürebilecek kadar sorunlu, adalet duygusu oluşmamış bir bireyin adalet dağıtan karar mevkiin de olmasının ne gibi sonuçlar doğura bileceğini düşünmek dahi insanı ister istemez korkutuyor.
Sağduyulu insanlarımız ailenin acısını paylaşmaya çalışırken, bazıları da suçu ve suçluyu övme gayreti içinde paylaşımlar yapması, olayın daha sıcaklığı unutulmadan Sabancı Üniversitesinden başka bir öğrencinin de derse geç kaldığı için sınıfa almayan hocasının burnunu kırması gibi birçok olayın peş peşe gelmesi, “Eylem Gençliği” yetiştirilmesi projesinde ipin uçunun kaçırılmış olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Dikkatimi çeken başka bir konu ise, Üniversite Öğretim Görevlileri Derneğinin yaptığı açıklama oldu.
…
Bu Cinayetin sorumlusu kimlerdir:
Öğrencisini müşteri hocasını bu müşterinin hizmetkârı haline getiren sistemi yaratanlardır.
Siyaseten yandaş öğrencilerin yaptıkları şiddet olaylarını görmezden gelen işlem yapmayan, üniversiteye bıçak, sopa, tabanca demir sokmalarına göz yuman yöneticilerdir.
Üniversiteleri siyasetin arka bahçesi konumuna getiren zihniyettir.
Üniversitelerde Bilimin, liyakatin göz ardı edilmesidir.
Üniversite Etik Kurallarını yok sayanlardır.
Üniversiteleri Siyasetin/Dinin vesayeti altına alanlardır.
Bugüne kadar Üniversite Giriş Sınavlarında yapılan hırsızlıklara göz yumanlardır.
KPSS sınav hırsızlıklarını yok sayanlardır.
Akademik Yükseltmeler için gerekli Yabancı Dil Sınavı’nda yapılan hırsızlıklar bildirilmesine rağmen bu yüz kızartıcı olay hakkında hiçbir İşlem yapmayanlardır.
Akademisyen Ceren Damar’ı görevi başında vahşice katleden kişiye hukuk sistemi içinde gereken cezanın verileceğini umut ediyoruz.
Diye bir bildiri yayınladılar. Bazı basın yayın organları da bildiriyi zehir zemberek açıklama diye okurlarına duyurdu.
Dallarında ihtisas sahibi olabilmek için, yıllarca dirsek çürütmüş emek vermiş, sonucunda da, Prof. Doç. Dr. Gibi unvanlar almış bilim adamlarının yayınlamış olduğu bildiriyi, her satırının bir emek ve gözlem karşılığında yazılmış olduğu düşünülerek, şahıslarına olmasa da akademik unvanlarına saygının gereği (Dinin vesayeti ibaresine katılmıyorum ve saçma buluyorum.) olarak önemsemek zorundayız.
Ancak bildiride bir satırda olsa, “ Bin bir emek ve çaba ile bize geleceğe hazırlanması için teslim ettiğiniz gençlerimize ve Araştırma Görevlilerine sahip çıkamadık. Maddeler halinde sıraladığımız mazeretlerimiz olsa da gençliğimizin bu hale gelmesinde bizimde sorumluluk ve ihmalimiz var” demelerini beklerdim.
Konu ile ilgili gençlere en güzel ve en iyi öğüt ise, Ceren Damar adına konuşuyorum” diyen eşi genç diplomattan geldi:
“iyi bir mühendis, iyi bir hukukçu, iyi bir doktor değil iyi bir insan olmaya çalışın. En önemlisi insanları sevin ve kötülüğe kötülükle cevap vermeyin.”
Diye en acılı gününde bile gençliğin istikbalini düşünerek manifesto mahiyetindeki söyleri söyleyebilecek kadar, sorumluluk sahibi ve Ülkesini seven, Ülke gençliğini düşünen, gençleri eylem figürü olarak tasarlamayan insanlara çooooooooook ihtiyacımız var.