KAFAMDAKİ SİNİR BOZUCU SORULAR

Kafamdaki Sinir Bozucu Sorular

Abdullah AĞAR

ABD’nin geliştirdiği ve uygulamaya koyduğu bu saha stratejisiyle, var olan-ortaya çıkan kararlılıkları ve etkiyi istikrarsızlaştırmayı başarmıştır. Trump’ın kurnaz bir strateji ve bir twitter mesajıyla inisiyatifi ele almayı ortalığı karıştırıp, ortalığı kendince toparlamayı başarmıştır.

Türkiye harekâtla ilgili bir irade ortaya koymuştu.

Peki 85 bin olduğu ifade edilen bir yığınak nasıl bloke edilecekti?

ABD;

– Suriye’den çekilme ve güvenli bölge kartlarıyla başta Türkiye oyuna dahil olanları oyaladı.

– Ortaklıklarını ve alt oyuncularını test etti.

– Avrupalı oyuncuların bölgede kalma konusundaki kararsızlığını ortadan kaldırdı. Avrupalılar ‘Sen kaçacaksan biz de kaçacağız’ diyorlardı. Böylece Avrupalıların kaçmasına engel oldu.

– Güvenli bölge çıkışı ve bu çıkışın neden olduğu cazibe ve menfaat heveslerini kullanmaya başladı.

– Güvenli bölgenin inşasına dair sorumluluğunu kendisiyle beraber hareket eden ülkelere ve yerel oyunculara yükledi.

– Bir diğer tarafıyla da Arap ülkelerinden bu projeyle ilgili finansman desteği peşine düştü, imtiyaz elde etti, bağlayıcı sözler aldı.

– İsrail’in Fırat’ın doğusuyla ilgili beklentilerini görmezden gelmediğini ispat etti.

– PYG/DSG’nin Rusya/Rejim kucağına oturmasını engelledi.

Başka?

Münbiç’tekine benzer bir fotoğraf ortaya çıktı. ABD ilk önce bağımsız, sonra müşterek devriyeler ve eğitim programlarıyla Türkiye’yi yaklaşık 9 aydır oyalıyor.

***

ABD’nin sizin istediğiniz gibi davranabilmesi, sizin inisiyatifinizde şekillenecek bir şey. Temelde Güç Muvazenesine(dengesine), gücü ve aklı nerede ve nasıl kullandığınıza ve bunu nasıl kabul ettirebildiğinize bağlı.

ABD, var olan gerçeğe göre siyaset ve strateji üretme kabiliyeti olan ve bunu seven pragmatist bir ülke. Gücünün güvencini taşıyan, yığınağını ve savaş gücünü ona göre yönlendirebilen bir ülke. Caydırıcılığına ve tekno savaş gücüne çok güveniyor. Siz onu bu gerçek içerisinde kendi stratejinize veya hedeflerinize dâhil etmek zorundasınız. Bu yüzden de etki üretmek gerekiyordu. ABD’nin kararsızlık güncesinde etki üretemeyince de buraya doğru gitmesi gayet normal ve artık yeni bir şeyler yapmak zamanı.

Yakın zamanda Fırat’ın doğusuna operasyon olur mu?

Burada en önemli kriter Milli Savunma Bakanı ile Genelkurmay Başkanı’nın ABD’de yaptığı görüşmeler.

Bu ziyarette yapılan görüşme ve müzakerelerden nasıl bir sonuç çıktı?

Buna bağlı pek çok gelişme yaşanacak.

Bundan başka birbiriyle ilintili ve birbirini etkileyen bazı gündemler var.

Sonuçta Harekat seçeneği, kendi başına bağımsız bir süreç değil.

İdlib’le, Rusya ile ilişkilerle, seçimle, ekonomiyle ilgili süreç. Bir diğer tarafıyla da ABD’nin Suriye ve Irak stratejisiyle ilgili bir süreç var. Arada bir değil, sıklıkla İsrail’e, İran’a, Kıta Avrupa’sına ve Körfez’e konuyla ilgili bakmak gerekiyor. Ayrıca konuya müdahil olanlar sadece IŞİD ve PKK yada PKK içindeki eksenleşme değil. Diğer etnik, mezhebi, meşrebi ve ideolojik radikalleri de unutmamak gerekiyor. Ötesi küresel bir gerginlik ve soğuk savaş rüzgarları var. Bunların birleşimi olarak ortaya çıkan bir durumdan bahsediyoruz. Fırat’ın doğusuna yapılacak hakaret ve olası diğer etkilerle ilgili ortada böyle bir denklem var.

***

Küçük Grupla Astana’nın Suriye’de didiştiği, ABD’yle Rusya’nın Soğuk Savaşa giriştiği bir konjonktürde:

Erdoğan’ın; “Batılılara İdlib’te İş birliği” çağrısı ve Lavrov’un; “Rusların Güvenli Bölge’de rol alabileceği” açıklaması…

ABD-Türkiye-Rusya “İdlib/GüvenliBölge” İŞ BİRLİĞİ üzerinden

– Suriye kör düğümünün nihayet çözülmesi,

– Terörle ve Terör Örgütlerle GERÇEKÇİ ve KALICI mücadele,

– Suriye’nin üniter yapısının devamlılığı,

– Suriye’de siyasi çözüm,

– Suriye’nin yeniden inşası

ve

-KÜRESEL GERİLİMİN DÜŞMESİ adına

Bir ÜMİT IŞIĞI olabilir.

Sonuçta Fırat’ın doğusundaki küresel ve bölgesellerle, Fırat’ın batısındaki küresel ve bölgeseller kendi taraflarına çekiştirdikçe, Suriye Fırat çizgisinden cart diye en az ikiye ayrılacak.

Ve bu türbülans, IŞİD’in neden olduğu istikrarsızlık ve tehditten çok daha büyüğüne ve küresel risklere neden olacak.

Türkiye, Fırat’ın doğusuyla batısı, ABD-Rusya eksenlerinde neden bir köprü olmasın?

 

***

Şarm el Şeyh’teki Arap Birliği ve Avrupa Birliği arasındaki zirve oldukça ilgi çekiciydi.

Hele hele Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebul Geyt’in; “İran ve Türkiye’nin faaliyetleri bölgedeki krizleri körüklüyor” mealindeki iddiası, çok daha ilgi çekiciydi.

Bu açıklama temelde İran’la Türkiye’yi aynı eksene oturtmak isteyen ve karşısında ‘ABD-İsrail-AB destekli’ Arap etnik ve mezhep içi ideolojik bir eksen oluşturma çabası olarak okunabilir.

“Mezhebi fitnenin engellenmesi adına iyi bir fırsat olabilir.”

Küçük Grup içindeki Arap eksenle-Kıta Avrupası ekseninin genişlemeye yönelik bir stratejisini de içine alan bir oluşum olarak ortaya çıkan bu zirve, Mısır’ın Arap dünyasındaki liderlik ve küresel inisiyatif arayışlarına adına Mısır’a bir katkı sağlayabilir. Hele ki MBS’nin hali ortadayken. Sonuçta Mısır, “Paran kadar konuş” denilemeyecek kadar demografisi güçlü, ama içten ideolojik eksenleşmiş ve baskılanmış bir ülkedir.

Şarm el Şeyh’teki zirvede AB’nin temsili oldukça üst seviyede gerçekleşti. 28 katılımcıdan biri (Romanya) cumhurbaşkanı düzeyinde, 20 ülke başbakanla temsil edildi. Arapların ise bu denli yüksek düzeyde bir katılım üretmediklerini de vurgulamak gerek.

Patronajlar, başkaları kapar endişesiyle, koltuklarını bırakamamış olmalılar.

Şaka bir yana; Güvenli Bölgenin inşası, ABD’nin neden olabileceği olası boşluğun nasıl doldurulacağı, güvenlik sorunları, olası ve var olan ekonomik türbülanslar ana gündem olarak kendini gösterdi.

Bu zirveyi bir başka açıdan; Avrupa Birliğinin Arap Birliği ile bu şekilde aracısız bir bağ kurması, ABD ve İsrail inisiyatifleri ile ilgili bir by-pass hamlesi olarak da okumak mümkün.

Merkel’in Arap Devletlerine; “Suriye lideri Beşar Esad’ı ülkedeki iç savaşın galibi olarak görmemeleri” çağrısında bulunması, Araplar üzerinden yeni bir Suriye stratejisi ve meşruiyet üretmeye çalışan ABD ve İsrail politikalarına tezat üretiyordu.

Aklıma şu soru geldi?

Avrupa bundan sonra istikrarcı mı oynayacak, yoksa kaosçu mu?

Totaliter rejimlere ve liderlere verilen destek ve girilen angajmanlar, çıkarları-pazarları doğrultusunda istikrara oynayacaklarını gösteriyor.

Ama bir soru.

İstikrar, istikrarsızlığın ve ihtirasların üzerine inşa edilebilir mi?

***

Kafamdaki sinir bozucu sorular:

PKK içindeki İran ve ABD eksenleri, örgütü böler mi, yoksa daha da mı güçlendirir?

PYD’yi hedef alan Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yapacağı harekât karşısında PKK zil takıp oynar mı?

PKK, PYD’li Eşbaşkan İlham Ahmet’in ABD ziyaretinden rahatsız olmuş mudur?

PKK, İlham Ahmet’i görevden almaya kalkmış mıdır?

İlham Ahmet buna karşı çıkmış mıdır?

“Beni ancak kongre görevden alabilir, sizin buna hakkınız yok!” diyebilmiş midir?

PYD, PKK’ya rağmen ‘ABD’nin emriyle’ Suriye’deki PKK paçavralarını ve Öcalan resimleri indirebilir mi?

 

 

Exit mobile version