Önceleri evimdeyken herhangi bir ağırlık, kötü hissiyat yaşamazdım.(negatiflerden bahsediyorum) Tabii o zamanlar sosyal medya hayatımızda bu kadar yaygın değildi. Yeni yeni öğreniyorduk, deniyorduk. Farklı bir dünyaydı orası. İlk facebook girdi hayatımıza. Geçmişten bir kapı aralamak istedik ve arkadaşlarımızı aradık sayfalarda. Kimimiz buldu, kaldığı yerden devam etti, buluştu hasret giderdi. Kimimiz de hiç kimseyi bulamadı benim gibi. Aklımıza geleni, o an ne hissettiğimizi paylaşıyor aramızda konuşuyor kah eğlenip kah üzülüyorduk. Daha ziyade eğlence stres atma yeriydi bizim için. Bizi derinden sarsacak konulardan da şiddetle kaçıyorduk. Bilgileniyorduk, öğreniyorduk bazen de yanlış bildiğimiz çok şeyi. Bazen de doğru sandığımız yalanlarla yanlışlarla yüzleşiyorduk. Büyülü bir ütopyaydı sosyal medya. Sonra başkaları da girdi ellerimizde ki telefonlardan hayatımıza. Bir tane daha bir tane daha derken gerçek hayattan kopma noktasına geldik. Öyle ki zaten kafi derecede her anımızı sarmışken yan yana olduğumuz zamanlarda bile elimizden düşmez oldu. Oraların ağzıyla aforizmalar yapıyor, felsefesiyle bakar olduk her şeye. Doğru yönde kullanınca sana doğru hizmet eden bir nimet aslında. Benim hayatıma sayamayacağım kadar güzellik kattı bu internet. Önceden telefonla akıl danıştığım insanların yerini aldı. Hem de yüzlerce danışmanım oldu. Her şeye hemen inanmayan araştırmacı sorgulayan bir insanım ben. Gözümle görsem dahi altında farklı birçok sebebin olduğunu düşünürüm ve bilirim. Görünenin arkasındakini görmeye çalışırım. Geçtiğimiz yıllarda insanların körü körüne biat edip acayip tırstığı bazı olaylara geniş yelpazeden bakarken bazılarından yafta yedim delisin sen diye. İnsan kendini bile sorgulamalı ben kimim, ne diyorum, bunu niye yapıyorum, hayat amacım ne, nerden geldim nereye gidiyorum gibi. Ve bu soruları sadece kendine soracaksın başkasına değil. Çünkü bu hayatta bir tek sen varsın senin dışında her şey koca bir simülasyon. Varmış gibi gerçekmiş gibi hissettiriyor fakat akledince işin iç yüzünü görebiliyorsun. Öğrenmek farklı bilmek çok farklı amma algılamak çok başka bir boyut. Hem varsın hem yoksun, hem herkesle aynısın birsin hem herkesten ayrısın ve teksin. Herkes senin yansıman, aynadaki aksin. Şimdi bunları beynine tam olarak oturtunca neşen kaçıyor, nasıl yani bunların hepsi bir oyun mu diyorsun. Ben baş karakter ve tüm oyun beynimin içinde mi? Ben hem yazıp hem oynuyor muyum yani? Kaderimin sorumlusu ağzımdan çıkanlar mı, aklımdan geçenler mi? Yaşadıklarımın tek sorumlusu ben miyim yani? Yaradan benim kaderimi böyle yazmamış ben mi yön vermişim gibisinden sorularla boğuşmaysa başlıyorsun. ilk önceleri dünya hayatı ve içindekiler o kadar boş geliyor ki. Zaten birde dünyayla uyumlanamamış hep bir kenarda hisseden biriysen sana pespaye görünüyor her şey, olanlar bitenler, olaylar, insanlar artık eskisi gibi seni üzemiyor, şaşırtmıyor, kızdırmıyor. Ama inan ki kızgınlığa bile muhtaçsın dünya da olduğunu ve çer çeşit insanla mücadele ederken öfkenin gerektiğini. Çünkü öyle yumoş bir dünya yok karşında. Senin dışında dost da çok düşmanda. Bunları ayırt etmek için çok iyi bir gözlemci olman gerekiyor. Ve sakin kalmalısın ki analiz edebilesin kim iyi kim kötü. Truman Show’u izlediğimde gerçek mesajının ne olduğunu pek fehmedemedim aslında daha doğrusu farklı bir film gibisinden izleyip beynimde ki arşivime kaldırmıştım. Aradan geçen üç yıl orada anlatılan mesajın ne olduğunu hatırlattı. Evet hatırlattı. Çünkü, ben de biliyorum fakat zigotluktan bu yana gelen evrim yıllarımda unuttum. Aslında hepimiz biliyoruz anlatılanları. Zamanla yalanı gerçek gibi yaşayıp esas gayeyi ve verdiğimiz sözü unutunca bu konuları da unuttuk. Ama illa ki hatırlıyoruz. Belki geç belki erken. Hatırlamayan için geçmiş olsun diyelim. Bu da nasip işi. Konumun ana başlığına gelecek olursam şöyle ki, günlük işlerimi yapmışım iyi bir insan profilimi korumuşum. Dinlenirken ya da sevdiğim bir şeyi yapıyorum ve keyif alırken birden dünyanın bir ucunda ki insanları hatırlayıp iyi hissetmeye hakkım olmadığını hatırlıyorum. Suçlu hissediyorum bayağı. Kaçımız böyle bilemem lakin keyfi yerindeyken insani tarafıyla dürtülüp rahatsız hissedenlere selam olsun. Uzattım ama belki size de bir kıvılcım sıçratmışımdır.
İyi hissederken gelen suçluluk hissi
Gerçeklere uyanmak mı uyuyarak gerçeklerden kaçmak mı istiyorsun? Ninnilerle uyuduğun yetmez mi?