Türkiye ekonomisinin son dönemdeki dalgalı görünümü, yabancı kredi derecelendirme kuruluşlarını harekete geçirdi. Fakat, verilere göre her şey bittikten sonra not indirimleri gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) beklenti anketine göre, TÜFE yüzde 16.68’den yüzde 15.85’e, yıl sonu dolar/TL beklentisi 6.43’ten 6.30’a revize edildi. 2020 yılına ilişkin büyüme beklentisi ise yüzde 2.8’den yüzde 2.7’ye düştü. Yılın ilk çeyreğinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, GSYH tahmini, zincirlenmiş hacim endeksi olarak, bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2.6 azaldı. Endekslerdeki bu düşüş ekonomideki daralma gerçeğini de ortaya koyuyor.
Öte yandan işsizlik rakamlarına bakacak olursak, Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Ocak döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 259 bin kişi artarak 4 milyon 668 bin kişi oldu. Cari işlemler açığı nisan ayında, geçen yılın aynı ayına göre 4 milyar 263 milyon dolar azalarak 1 milyar 334 milyon dolara indi ve 12 aylık cari işlemler açığı 8 milyar 634 milyon dolar oldu. Cari açıktaki bu düşüş iç talebin oldukça düşüş olması nedeniyle gerçekleşti. Böylece gelecek aylarda açığın daha fazla düşmesi hatta artıya geçmesi bekleniyor. 2019’un ilk 5 ayında hazine 361.1 milyar lira gelir elde ederken, 428.8 milyar lira gideri oldu. İlk 5 ayda Hazine’nin edindiği dış borç 2017 ve 2018 yılı boyunca edinilen dış borcu yakaladı. Tüm bu koşullar göz önüne alındığında kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s not indirimi için biraz geç kaldı. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu Ba3’ten B1’e düşürdü, görünümü ise negatif olarak belirledi. Açıklamada “Not indirimi ödemeler dengesi krizinin artmaya devam etmesini yansıtıyor. Türkiye uzun süreli ekonomik ve finansal oynaklık dönemine karşı kırılgan olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi. Döviz rezervlerinde düşüşün TCMB’nin şeffaflığı ve bağımsızlığı konusunda daha fazla endişeyi ortaya çıkarttığını belirten Moody’s’in açıklamasında “Türkiye’nin döviz rezervi tamponları zayıf ve bunların gelecek 2 yılda ekonomi genelindeki kısa vadeli yükümlülüklere göre daha da zayıflaması bekleniyor. Döviz rezervlerindeki düşüş TCMB’nin uzun süredir devam ettiği kurda serbest dalgalanmaya izin verme politikasına ters görünüyor” denildi. ABD ile yaşanan S-400 krizine de dikkat çeken kurum “ABD Kongresi’nin değerlendirmeye alacağı olası yaptırımlar da Türkiye ekonomisi ve finansal sistemi üzerinde baskı oluşturuyor. ABD ile yaptırım boyutunda bir kötüleşme, kredi notu üzerinde aşağı yönlü baskıya neden olur” değerlendirmesini yaptı.
‘TEMEL GÖSTERGELERİMİZLE BAĞDAŞMIYOR’
Hazine ve Maliye Bakanlığınca, Türkiye hakkında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından verilen not indirim kararının, Türkiye ekonomisinin temel göstergeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek “Bu nedenle kuruluşun analizlerinin nesnelliği ve tarafsızlığı açısından soru işaretleri yaratmaktadır” ifadesi kullanıldı. Türkiye’nin borçlarının rezervlerinden 2,6 kat fazla olduğunun vurgulandığına işaret edilen açıklamada, “Bu oran, Moody’s’in bizden daha yukarıda notlandırdığı bazı gelişmekte olan ülkelerde dahi bizim çok üzerimizdedir. Ayrıca, kısa vadeli dış borcun yaklaşık yarısı da bankacılık sektörüne ait olup Türk bankaları ve Türk reel sektörü, Türkiye’ye ilişkin algının oldukça kötü olduğu, CDS spreadlerinin çok yükseldiği Ağustos-Eylül 2018’de dahi borçlarını yenileyebilmişlerdi.” ifadelerine yer verildi.
‘GELİŞMEKTE OLAN AVRUPA ÜLKELERİNE YAKINIZ’
Dünya Bankası verilerine göre son 5 yıllık ortalamalara bakıldığında Türkiye’nin ithalat üzerinden ölçülen rezerv yeterliliğinin Türkiye ile benzer olarak tanımlanabilecek gelişmekte olan Avrupa ülkelerine yakın seyrettiği vurgulandı. Merkez Bankası bağımsızlığına ve Merkez Bankasının izlediği politikalara ilişkin olarak Türkiye’nin, sabit kur rejiminin ve bağımsız olmayan para politikasının olumsuz sonuçlarını 2001 kriziyle çok ağır bir şekilde deneyimlediği belirtilerek, 2003’ten beri uygulanan ekonomi politikalarındaki temel unsurun, her koşulda serbest piyasa ekonomisinin gerekleriyle uyumlu hareket etmek olduğu vurgulandı.