Hepimiz Mısra Sel’iz!

5213_b-11

Bu ülkede, hepimiz, birçok şey olduk bugüne kadar; bir tek “topyekûn vicdan” olamadık.

Orada duvara tosladık; bir kesim “mahalle“sinin, bir kesim sırtını dayadığı, nemalandığı “iktidar”ın, bir kesim “patron“larının/ “işsiz kalma belası”nın, bir kesim başımızın üzerinde sallandırılan “balyoz”ların, “pranga”ların, “esaretin bir gece ansızın kapımızı çalma ihtimali”nin, bir kesim “körleştirilmenin, sağırlaştırılmanın, alıştırılmanın” ördüğü duvarlara…

Yoksa, bu milletin mayası buna imkân tanırdı; o duvarları aşabilmiş olsaydık, bugün hepimiz Mısra Sel olurduk aslında!

***

Olurduk ve, güle oynaya uğurladığı, güle oynaya kavuşmayı beklediği eşi ve oğlu, bir anda, aklının ucundan geçmeyecek bir şekilde “yok” olan bir kadının, bu trajediyi “fıtrat” deyip, “susup oturarak” karşılamasını beklemezdik.

Bir “anne”ye;

Hayatının bundan sonrasında bir daha ASLA oğluna sarılamayacağı için çektiği acıyı…

Hayatının bundan sonrasında bir daha ASLA oğlunun kokusunu duyamayacağı için sancıyı…

Hayatının bundan sonrasında bir daha ASLA oğlunun sesini duyamayacağı için içini kemiren delirtici çaresizliği…

Bunu ona ve ailesine yapanlara -çünkü kurgulanmış raporlar ne derse desin ortada çıplak gözle bile görülebilir bir ihmal olduğu açıkken- karşı öfkelenme hakkını;

Hesap sorma hakkını…

Sergilenen insanlık dışı umarsızlık karşısında sahip olduğu bağırma, çağırma, sayma hatta sövme hakkını çok görmezdik.

***

Bugün, çok basit bir şey isteyeceğim sizden;

O dünyalar güzeli çocuğun, Oğuz Arda‘nın fotoğrafına bakın bir kere…

“Kadere ve kazaya” biz de iman ediyoruz da, elinizi vicdanınıza koyun ve kimseye değilse kendi kendinize itiraf edin:

Çorlu’daki o tren faciası “kaza” mı sahiden de?

Ve “Allah aşkına“, TCDD yetkililerine, en çok da, eşini ve oğlunu kaybetmiş bir kadının çok haklı, çok insani tepkisine dahi tahammül edemeyen o beyefendiye seslenin:

Sizin göreviniz eşini ve oğlunu kaybetmiş bir kadının tepkisini değil, o kadını eşinden ve oğlundan ayıran “kaza(!)”nın olmasını engellemekti!

Ha bir de şunu sorun lütfen kendisine:

Sosyal medyadan engelleyince duymamayı becerebiliyor musunuz gerçekten de giden 25 canın vebalini?

***

Hangi zokanın iğnesi daha fazla

 

İktidara yakın köşe yazarı, “Atatürk ilah değildir’ tivitini en çok paylaşan hesap Floridalı çıktı n’aber?” diye üstten üstten soruyor:

“Zokayı neden bu kadar kolay yutuyoruz?”

***

İlahi…

Yargıdan emniyete, akademiden orduya kadar… Siyasete kadar… “Devlet“in en mahrem köşelerine, kozmik odalarına kadar… Devleti yönetenlerin burunlarının dibine kadar sızanlar…

İstanbul’un, Ankara’nın en kıymetli arsalarına, Boğaz’a nazır tarihi yalılara “tahsis yoluyla” konanlar…

En ballı-kaymaklı ihaleleri alanlar…

“Ne istedilerse” verilenler…

17/25 Aralık’ta iktidarın siyasi sahiplerini cepleriyle, kasalarıyla, kutularıyla, banka hesaplarıyla, 15 Temmuz’da da ülkenin bütün yerleşik geleneklerini, sosyal-psikolojisini, “devlet” algısını tankla-topla vuranlar da “Pensilvanyalı” değil miydi?

Sosyal medyadaki çoluk çocuğun zekâsıyla dalga geçene kadar sorunuzu iktidar sahiplerine sorsaydınız ya;

Onlar neden bu kadar kolay yutmuş “zokayı” acaba?

Boğazımızı asıl yaralayan hangi zoka?

***

SORU-YORUM

 

Hemen her Cuma, camilerin miting meydanına çevrilmesine, hutbelerde siyasi propaganda yapılmasına şaşırmıyorsunuz da, imamın adaylığını ilanına mı şaşırıyorsunuz? Ya ne olacağıdı?

***

Dua…

 

Allah’ım…

Danıştay’ın Andımız kararını bozması için yazdığı temyiz dilekçesinde Türklerin “ulus bilincine geç ulaştığını” savunan MEB Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün bütün ilgililerinin rüyalarından Dede Korkut’u eksik etme ya Rabbim.

Baktıkları her şey “Orhun Abidesi”ne dönüşsün; günde çok vakit gaipten Bilge Kağan’ın sesini duysunlar ki bir titresinler, düşünsünler, kendilerine gelsinler.

Amin!

***

Onu “fesli”ye anlat

 

Diyanet İşleri Başkanı, “Yapmış olduğumuz her sohbetimizde, konuşmamızda değinmeden geçemediğimiz en önemli hususlardan birisi ‘aman ha kul hakkında dikkat edelim’ ifadesidir. Bu meyanda farklı mülahazalarla ve beklentilerle kişileri itibarsızlaştırmak kul hakkını ihlal etmektir” demiş. “Her sohbetimizde” diye vurguladığına göre, bu büyük günahı Atatürk‘ü itibarsızlaştırabileceği sanrısıyla bir milletin hakkını yiyen “fesli”ye de hatırlatmıştır herhalde!

 

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version