Hayatın Anlamını Biliyor musunuz?

58dccb477af5072c0c798c2b

” Hayatın anlamı nedir? ” bu soruyu hiç kendinize sordunuz mu? Ben bu soruyu uzun zamandır kendime soruyorum. Fakat bu zamana kadar kendimi tatmin edecek bir cevaba varamadım. O yüzden sorgulamaya ve felsefe yolunda ilerlerken bu en önemli sorunun cevabını aramaya devam ediyorum. Çünkü hakikatin temelinde bu soru var. Bu sorunun cevabına ulaşırsak, hakikatin de ne olduğunu anlayacağız.

Yaşamın anlamı sorusu; hayatın ya da varlığın önemine ve yapısına dair aslında felsefi bir sorudur. ” Hayatın anlamı nedir? ” demek; ” Hayat nedir? ” , ” Yaşamak nedir? ” , ” Yaşam ne hakkındadır? ” ve ” Varlığın amacı nedir? ” sorularını sormaktır aslında.

Düşünen her insanın çıktığı felsefe yolunda belki de en önemli uğrak noktası ” varolmanın manası” nı aramak olmuştur. Konuyu daha iyi özümsemek için bazı kavramların anlamlarını bilmemiz gerekiyor.

Hayat nedir?

 

En basit tanımı ile biz canlılar için doğumdan ölüme kadar geçen zamandır.

Anlam nedir?

 

Bir sözcüğün, bir cümlenin ya da bir sözün anlattığı düşünce, zihnimiz de canlandırdığı şeye denir.

Hayatın Anlamı Nedir?

 

Hayatın anlamını aramamız demek; doğumumuzdan ölümümüze değin geçen sürenin bize ne ifade ettiğini, neyi düşündürttüğünü ya da zihnimizde neyi canlandırdığını bulmak demektir.

İnsan nedir? Ben neyin nesiyim? Bu dünyada ne işim var? Ölünce nereye gidiyorum? Bu gibi sorular ” Hayatın anlamı nedir? ” sorusunun altında yer alan temel varoluş sorularıdır.

İnsanın en önemli özelliği kendine dönük düşünmeye yetenekli olmasıdır. İnsan dışında hiçbir canlının böyle bir özelliği yoktur. İnsan kendi kendisine düşünebilir, kendisi için meraklanır, kendi yaşamının anlamını sorar. Bu sorgulamayı ancak; düşünmeyi seven, düşünmeye vakit ayıran insanlar yapabilir.

Öleceğinin açıkça bilincin de olan tek canlı insandır. Sonluluğun özellikle ölümün bilincindedir. Sonluluk ve ölüm bir arada; insanın trajik bir bilmece gibi görünmesine yol açan gerginliklere sebep olur. Ulaşamayacağı birşey için varolmuş gibidir insan. Bir yanı ölümdür, bir yanı hayattır. Bunlardan biri varken diğeri yoktur.

Ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum.  EPİKTETOS 

 

Öyleyse insanın anlamı, yaşamın anlamı nedir? Şüphesiz bu sorunun cevabı bir yaşam ve arayış sürecindedir.

Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez.  SOKRATES

 

Felsefi sorgulama sayesinde insan bir şeylerin farkına varabilir. Ve böylece yaşamını anlamlandırabilir.

İnsanın en temel ihtiyacı hakikati bilme ihtiyacıdır.  HEGEL

 

Filozoflara Göre Hayatın Anlamı Nedir?

 

Platon’a göre; hayatın manası üstadı Sokrates’in de dediği gibi ” Erdemli olmak” tır. Erdemli olmak için  bilgili olmak gerekir. Bilginin en yüksek biçimine ulaşarak erdemli olabiliriz. Bu da ” iyi ideası ” dır. Çünkü bütün iyi şeyler değerini iyi ideasından alır.

Aristo’ya göre ise insanı diğer varlıklardan ayıran bir etik yaklaşımı olmalıydı, çünkü Aristo’nun öğretisinde insan “mantıklı (rasyonel) ” bir varlıktı. Aristo bu etik değerlerin de insanı iyi olmaya yönlendireceğine inanıyordu. Aristo’ya göre insan hayatının nihai amacının ” iyi olmak ” olduğunu söyleyebiliriz.

Kinik öğretiye göre, insanın nihai amacı, ” basit bir yaşam ” sürdürebilmektir. Bu basit yaşam da, kişi toplumda ki bireylerin çoğunu güdüleyen zenginlik, ün, güç ve cinsellik gibi amaçları bir kenara bırakıp, kendi kendine yetebildiği şatafatsız bir hayat sürdürmeye çalışır.

Belki de çoğu kişinin en aşina olduğu öğretilerden biri olan Hedonizm”e göre, insan hayatının amacı zevki olabildiğince yüksek tutup, acıyı azaltmaktır. Yine Sokrat’ın öğrencilerinden biri olan Aristippus’un önderliğini ettiği bu düşünce ekolüne göre, her insanın keyfinin, acısının üstünde olması gerektiğini savunur. Hedonizm’e göre hayatın anlamı: ” Hemen, şimdi, zevk ” olarak açıklayabiliriz.

Günümüz de en fazla rağbet gören düşünme tarzı Hedonizm’dir. İnsanlara empoze edilen hayat şekli budur. Her şeyden keyif al, her anın tadını çıkar. Burada ki tat bir ruhsal doyum değildir. Burada ki tat bir bedeni tatmindir. Lüks evler de yaşa, lüks otomobillere sahip ol… Tabi bütün bunları yaparken, senin sistemli bir şekilde borçlanıp, yine sistem için köle gibi çalıştığından söz etmez.

Stoacılığa göre insan mutsuzluğa düşer, çünkü hayata dair yanlış çıkarımlar yapmıştır. Dolayısıyla, insan doğanın işleyiş mantığını iyi tanımalı ve ona göre hareket etmelidir. Stoacılıkta bir insanın söylediklerinden ziyade, yaptıkları önemlidir.  En önemli temsilcisi Spinoza’dır.

Doğayı koru, canın yanmasın.

 

Kantian anlayış, Alman filozof İmmanuel Kant’ın zihin ve etik üzerine kurguladığı düşüncelerinden kök salmıştır. Bu anlayışa göre kâinatı bir arada tutan ilkeler vardır. Bu ilkeler geçerlilikleri ve uygulanabilirliklerine göre değişir. Örneğin, ” Seni sinir eden herkesi öldür. ” gibi bir ilkeyi evrensel bir biçimde geçerli kılmak imkansızdır. Çünkü bu ilke uygulandığında dünyada kimsenin kalmaması ihtimali vardır. Dolayısıyla, Kant’ın anlayışı toplumu bir arada tutan ve optimal düzeyde geçinmeyi sağlayan bir ahlaki anlayışa dayanır.

Schopenhouer için hayat boş bir şeydir. Schopanhouer’a göre dünya, bedenimizde yer almakla birlikte kökeni aşkın bir alanda yatan ” iradenin ” eseridir. Gerçeklik, bu iradenin fenomenlerinden biri olan beynimizin ” tasarımlarından” ibarettir. Biricik amacı türü koruyup sürdürmek olan ” irade “, bireyi aldatarak onu kendi hedefinin hizmetine koşar. Öyleyse yapılması gereken iradeye ‘ hayır ‘ demek, hayatı ” olumsuzlamaktır “. Azizce, keşişce bir hayat sürmek, iradenin esaretinden kurtulmak olacaktır.

Hayat aslında bir katlanmadır. Acılarla doludur ve mümkün olan en hafif şekilde geçirmek gerekir. Bunun için iştahı yok etmeli ki acı da yok olsun der. Yani varoluş istencini reddeder.

Nihilizm’e göre hayatın bir anlamı yoktur. Nietzsche hayatın objektif bir anlamı olamadığını söyler. Onun için hayat, sonsuz tekrar edilen bir hiçliktir. Ancak insan hiçliği kabul edemezken, sonsuz hiçliği nasıl tasavvur eder ki? Nietzsche ” amor fati ” yani ” yazgını sev ” diyerek bütün bu hiçliğe rağmen yaşamanın, yaşadığın anın keyfini çıkar diyerek herşeyi ” an ” da odaklar. Anın farkına vararak yaşamak gerekir.

Benim İçin ” Hayatın Anlamı ” Nedir?

 

İnsanın, hayatın anlamını bulabilmesi için önce kendisini tanıması gerekir. Kendisini bilmeyen insan, hayatı ve kâinatı nasıl bilebilir ki?

İnsan önce mikro evreni yani kendisini keşfetmelidir. Bu da düşünmeye fırsat bulduğu zamanlar da bükümlü düşünme dediğimiz tarzda, yani kendi üzerine düşünerek olur.

Önce geçmişimizi sonra bu ana kadar neler yaptığımızı düşünürüz. Ömrümüzün geçen her dakikası bizi   yetkinleştirdi mi? Yoksa taş üstüne taş koymadan, olanı da tükettik mi? Tabi ki yetkinleştirmekten kastım bilgi ve ahlak manasında gelişip, gelişmediğimizdir. Ve şimdi ne yapıyorum? Nereye gidiyorum? Amacım nedir? Bu sorulara tatmin edici cevaplar verebildiysek eğer, kendimizi tanıyoruz demektir.

İnsan mutsuz yaşayamaz. İlla ki hayata tutunmak için bir umut arar. İnsan hayatı boyunca mutluluğu arar. Yani hayatın manası mutlu olmaktır. Bazen insan bunu dillendiremez. Hatta ” Benim mutlu olmak gibi bir derdim yok. ” der. Ancak farkına varmasa da içten içe mutlu olmayı ister. Yegane amacı mutluluktur. Asıl soru işte tamda bura da sorulmalıdır. Ben ne ile mutlu olabilirim?

Bu soruya benim cevabım, ” erdemli olmak ” olacaktır. Buradan bir öte dünya beklentisi ile bunu istediğim düşünülmesin. Her hangi bir tanrı inancı üzerinden, karşılık bekleyerek erdemli olmaktan bahsetmiyorum. İnsan tasavvuf ehlinin ulaşmak istediği insanı kâmil olarak yücelere erişebilir.

Az olsun, öz olsun, benim emeğim olsun.

 

İrademiz bizim elimizdedir. Fizik dünyasında ki yasaları biz belirlemiyoruz, sosyal hayatta son söz bizimkisi değil. Ancak kendi evrenimizde yani iç dünyamızda, son söz bizim. Kimse oraya karışamaz ve müdahale edemez. Kendimizi kaygılarla ve başkaları ne der diyerek sınırlamak yerine, içimizden geldiği gibi,  ancak kimseyi üzmeden, yaralamadan yaşayabiliriz.

Ayrıca biz mutlu olurken başkalarının da mutlu olmasını sağlayabiliriz. Bu benim ilkemdir. Giriştiğim bir eylem de yalnızca ben mutlu olacaksam bunu bencilce sayarım. Ancak başka insanların mutluluğuna katkım varsa, o zaman tam manasıyla mutlu olurum. Mutluluğum, başkalarının mutluluğu ile katmerlenir.

Hayatın manası bana göre çok fazla şeye sahip olmak değil, az şeye sahip olmaktır. Azla yetinmek, öz olmak demektir. Spinoza hep az eşyasının olması ile övünürdü. ” Bir yatağım, bir çalışma masam, bir kutuda kitaplarım var. ” derdi.

Arkadaşlar doğayı hissederek, doğayı anlayarak mutlu olabiliriz. Dünyanın sadece bize ait değil, tüm canlı, cansız herkesin evi olduğunu  bilerek davranmak ve onlara saygı duyarak yaşamak en güzelidir.

Varolmuş, varolan ve varolacak herşeyi düşünerek, varolmanın bir şans olduğunun bilincin de olarak yaşayın. Bir sonra ki felsefe yolculuğumuz da görüşmek üzere.

Exit mobile version