Emre Dayıoğlu, okuldan artan zamanlarında, Anadolu’da köy köy gezerek halk müzikleri kaydeden bir müzik öğretmeni. Cem Yılmaz’ın desteğiyle kamuoyunca tanınan Dayıoğlu, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a da cura çalmıştı. Elinde üç telli sazı, heybesinde türkülerle Anadolu’da yüzlerce köy gezen Dayıoğlu, çok sayıda eseri kayda alarak Türkiye’nin kültür mirasına kazandırıyor. 2012 yılından beri başta kendi memleketi Teke Yöresi olmak üzere Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgesinde yüzlerce köyde, curadan defe farklı aletleri çalan kişilerle bir araya geliyor. Görev yaptığı Kaş yöresi başta olmak üzere Ege ve Akdeniz bölgesindeki halk müziklerinin tarihe meydan okuması için uğraşan Dayıoğlu’nun, “Torosların Susmayan Türküleri” isimli belgeseli, Japonya’daki Uluslararası Kogurebito Film Festivali’nde Türkiye adına yarışacak. Belgeselin yönetmenliğini Özgür Mercan yaptı. Dayıoğlu, müzik yolculuğuna ilişkin sorularımızı yanıtladı. Mercan da belgeselin ortaya çıkışını ve çekimlerine ilişkin merak edilenleri anlattı.
ÖZÜMDEN KOPAMIYORUM
Toroslar’ın Susmayan Türküleri adlı çalışmayla uzun bir yolculuğa çıkmış görünüyorsunuz. Bu yolda hedefiniz nedir? Gerçekten ne arıyorsunuz?
Emre Dayıoğlu: Torosların mis gibi kekik ve ardıç kokulu müziklerini öğrenmek, o müziklerden beslenebilmek ve halk müziğimize ilgi duyan herkesle paylaşabilmek bu yola çıkış amaçlarımdan bazıları. Doğayı, doğal olanı çok seviyorum. Özümden kopamıyorum.
Antalya / Kaş’ta müzik öğretmenisiniz. Bu toprağın sesini, kokusunu yansıtıyorsunuz. Müzik öğretmeni olarak Türk kültürünün gençlerimize daha iyi öğretilmesi için neler yapılabilir? Anadolu kültürünü tanıma ve tanıtma konusundaki önerileriniz nelerdir?
Emre Dayıoğlu: Öncelikle çocuklarımıza ve gençlerimize nitelikli müzik dinleme alışkanlıkları kazandırmalıyız. Çünkü müzik, sadece seslerden, notalardan ya da çok iyi çalgı çalabilmekten oluşan bir olgu değil. Altında yatan doğal ve kültürel nitelikleri de çocuklara ve gençlere öğretebilmeliyiz ki onlar da ilgi duysun. ‘’Gençler halk müziği dinlemiyor’’ demek yerine, bir müzik öğretmeni olarak, onları halk müziğine, çalgılarına yönlendirmek için neler yapılmalı, bunları irdeliyorum. Öğrencilerimin her müzik türüne ilgisi olduğu gibi, artık halk müziğine de ilgilerinin ortaya çıktığını gözlemlemek beni ayrıca gururlandırıyor.
‘YAŞADIĞIM TOPRAKLARA MANEVİ BİR BORÇ’
Torosların Susmayan Türküleri isimli belgeseliniz, Japonya’daki Uluslararası Kogurebito Film Festivalinde Türkiye adına yarışacak. Türk kamuoyuna bir mesajınız var mı?
Emre Dayıoğlu: Eşsiz kültürel ve müzikal değerlerimizi aslında tüm dünya tanıyor ve saygı duyuyor. Biz Türkiye olarak kendi müziğimizi ve kültürümüzü yeni baştan tanımalıyız. Bu düşüncem doğrultusunda ben Türkiye’de köy köy gezerek kaybolmaya yüz tutmuş halk müziklerimizi kaydediyorum. Bu kayıtlarımı da sosyal medya adreslerimde herkese paylaşıyorum. Merak edenler, videolara göz gezdirirlerse memnun olurum. Arşiv yapıp insanlarla paylaşmadıktan sonra böyle bir arşivin, tüm insanlara fayda sağladığını görmedikten sonra ben mutlu olamam. Bu nedenle köylerde yaptığım kayıtları insanlarla paylaşmayı, yaşadığım topraklara olan manevi bir borç olarak görmekteyim.
‘GÖRSEL OLARAK ANLATMA FİKRİ OLUŞTU’
Özgür Bey, Torosların Susmayan Türküleri belgeseli nasıl ortaya çıktı?
Bize belgeselin serüvenini anlatır mısınız?
Özgür Mercan: Emre hocayı ve çalışmalarını 2016 yılında takip etmeye başladım. Yaptığı şeyi görsel olarak anlatma fikri oluştu kafamda. Sonrasında hoca (Emre Dayıoğlu) ile buluştuk. Müzik yolculuğunu ve hocanın hikayesini anlatan bir belgesel yapmak istediğimi anlattım kendisine. O da sağolsun çok sıcak baktı projeye fikir aşamasındayken. Haziran 2017’de çekimlere başladık. Yaklaşık bir hafta sürdü çekimler. Sonrasında Ekim 2017’de mevsimsel olarak farklı görüntüler yakalamak için 1 hafta daha çekim yaptık. Daha sonra festival süreci başladı. Yurtdışında farklı ülkelerde (Amerika, İspanya, Romanya, Hindistan, Lübnan) festivallerde yarıştı. Festival süreci sona erdiğinde ise Emre hocanın Youtube kanalına yükledik herkesin izleyebilmesi için.
YÖRÜK ÇADIRLARINDAN KRAL MEZARINA
Belgeseli çekerken bir çok yer gezmiş olmalısınız. Türküleri görüntüye dökerken nasıl bir yöntem izlediniz? Yöresel ezgilerin görsel karşılığını bulmak zor olmadı mı?
Özgür Mercan: Çekimler sabah erken saatlerde başlayıp hava kararana kadar sürmüştü. Yoğun ve yorucu bir süreç oldu bizim için. Kaş, Fethiye, Elmalı, Finike ve Demre’nin tüm köylerini karış karış gezdik diyebilirim. Sonradan hesapladığımda üç bin kilometreden fazla yol yaptığımızı fark ettim. O bölge kültürel açıdan çok zengin bir bölge. Yörükler, Tahtacılar, Çingeneler ve daha bir çok kültüre ait ezgiler belgesele zenginlik kattı. Bu zenginliği daha iyi aktarabilmek için birçok farklı mekanda çekim yaptık. İki bin metre yükseltideki yörük çadırlarına, Patara plajı, Xanthos Antik Kenti, Kaş’taki Kral mezarı gibi yerlere gittik. Coğrafya’nın eşsiz güzelliklerini anlatabilmek için hava çekimlerini sıkça kullandılk. Hocayla beraber ziyaret ettiğimiz halk sanatçılarının müziğe bakış açısını ve yaşadığı yerle yaptığı müzik arasındaki uyumu yerinde kaydederek seyirciye geçeceğini düşündüm.
Kamuoyuna söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Özgür Mercan: Öncelikle bu belgeselin ortaya çıkmasına olanak sağlayan Emre hocama ve özveri ile çalışan teknik ekibime çok teşekkür ederim. İzleyecilerden aldığım geri dönüşler bana iyi ki böyle bir belgesel yapmışım dedirtti. Hocanın yıllardır yaptığı bu kültür hizmetini insanlara aktatabildiysek ne mutlu bize. Bu topraklar hikaye bakımından çok zengin. Ciddi bir kültür birikimi var. Bu hikayeleri bundan sonra yapacağım projelerde de anlatmak, gün yüzüne çıkarmak istiyorum.
İlgili Halk müziği kaşifinin yolculuğu: ‘Torosların susmayan Türküleri’ Japonya’da yarışacak haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.