Gül, TRT Haber televizyonundaki canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Cemal Kaşıkçı cinayetindeki son duruma ilişkin soru üzerine Gül, cesedin nerede olduğunun hala belirlenemediğine dikkati çekerek cinayetin tüm failleri ve azmettirenleri ortaya çıkıncaya kadar Türkiye’nin bu konudaki mücadelesini sürdüreceğini belirtti.
Gül, Türkiye’nin cinayetle ilgili yargılama yetkisinin olduğunu vurgulayarak “Türkiye’de işlenen bir suç, Türk yargı mercileri tarafından soruşturulur ve savcılık makamı takdir ettiği zaman, verileri değerlendirdiği zaman, dava açma hususunu takdir eder. Dolayısıyla Türkiye yetkilidir.” ifadelerini kullandı.
“Yargıda Hedef Süre” uygulaması
Bakan Gül, “Yargıda Hedef Süre” uygulaması hakkındaki soru üzerine, vatandaşların yargıya yönelik beklentileri üzerine uygulamanın hayata geçirildiğini kaydetti.
Davaların gecikmesinin nedenleri ve makul sürelerinin ne olduğu konusunda Bakanlığın uzun yıllar çalıştığını söyleyen Gül, bu kapsamda yüzlerce soruşturma türüyle ilgili hedef sürelerin belirlendiğini belirtti.
Gül, “Yargıda Hedef Süre” uygulamasıyla davaların uzamasının nedenlerini gözler önüne seren bir sistemin oluşturulmasının da amaçlandığını bildirdi.
Bilirkişilere yönelik düzenlemelerin neler içerdiğine ilişkin soru üzerine Gül, duruşmalarda, bilirkişi raporlarında yaşanan gecikmelerin önüne geçmek için birtakım uygulamaları hayatı geçirdiklerini dile getirdi.
Abdulhamit Gül, 18 Ocak’ta hayata geçirilen uygulamayla bilirkişilerin kendi raporlarını mahkemeye vermeden yeni dosya alamayacaklarına işaret etti.
“FETÖ’cüler yargıya güveni yerlere düşürdü”
Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında “Güven veren adalet” sloganıyla önemli adımların atılacağına dikkati çeken Gül, “Yargı içine nüfuz etmiş FETÖ’cüler yargıya güveni yerlere düşürdü. Kendisi gibi düşünmeyen, öteki olan herkese, askeri hiyerarşiyi bile, yargıyı ele geçirerek ülkeyi yönetme çabası ve ajandası vardı. Bu yargıya güveni çok azalttı.” değerlendirmesinde bulundu.
Bakan Gül, yargıdaki FETÖ’cüler ile mücadelenin sürdüğüne işaret ederek “Genel itibarıyla bu konuda çok önemli aşamalar katedildi. Milletimizin, yargıya güveninin her geçen gün artacağı bir ortamı, yargı iklimini hep beraber inşa etmek istiyoruz.” diye konuştu.
“Nöbetçi noterlik uygulamasına çalışıyoruz”
Bakan Gül, vatandaşlara sunulan adalet hizmetlerinde noterlerin önemli bir kapı durumunda olduğunun altını çizerek yakın zamanda açıklayacakları Yargı Reform Belgesi’nde nöbetçi noterlik uygulamasının yer alacağını anlattı.
Söz konusu uygulamanın, noterdeki işlemlerin hafta sonları da yapılabilmesine olanak sağlayacağını vurgulayan Gül, şöyle konuştu:
“Vatandaşlarımız cumartesi notere gidebilecek, pazar notere gidebilecek. Nöbetçi eczane gibi nöbetçi noterlikte işlemini yapacak, tespitini yapacak, vekaletini verecek, sözleşmesini yapacak. Ticari, ekonomik, bireysel hayatta, araç alacak, satacak, ev alacak… Ne yapacaksa, bu anlamda hayatı kolaylaştıran iş ve işlemleri geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu konuda hazırlıklarımızı noterlerimizle birlikte yapıyoruz. Çok yakın zamanda bu ve benzeri, yargının güçlenmesini sağlayacak, hakim savcılarımızın teminatını, bağımsızlığını, tarafsızlığını, avukatlarımızın savunma hakkını daha da güçlendirecek, vatandaşlarımızın hak arama yollarını daha da artıracak, hızlandıracak, adalete erişimi daha da güçlendirecek, yargıya güveni artıracak hedeflerimizi kamuoyuyla yakın zamanda paylaşacağız.”
“Arabuluculuk, ticari hayatın hızlanmasına büyük katkı sağlayacak”
Gül, arabuluculuk uygulamasının 1 Ocak itibarıyla birinci yılını doldurduğunu söyledi.
Ticari davalarda da 1 Ocak itibarıyla dava açmadan önce arabuluculuğu zorunlu olarak getirdiklerini belirten Gül, bu uygulamanın, ticari hayatın hızlanmasına çok büyük katkı sağlayacağını dile getirdi.
Arabuluculuğu aile uyuşmazlıklarında da uygulamayı düşündüklerini, bunu yargı reformunda da kamuoyuyla paylaşacakları bilgisini veren Gül, şöyle devam etti:
“Aile uyuşmazlıklarında da istinaf, Yargıtay uzadıkça taraflar birbirini daha fazla yoruyor, örseliyor. Kadın, erkek ve asıl önemlisi arada çocuk örseleniyor. Biz bu konuyla ilgili yine mahkeme içi arabuluculuğu kamuoyunun tartışmasına sunduk, yargı reformunda da bunları tartışacağız. Kamu düzenine ilişkin olanlar hariç olmak üzere bir konuyu arabulucu marifetiyle mahkemede iki taraf birbirini örselemeden bir an önce sonuçlanabilir mi aile taraflar, bu konu da çalışma kapsamımız içerisinde. Yine ayrıca tüketicilere de çalışıyoruz.”
Abdulhamit Gül, çocukların icra yoluyla alınması konusuna değinerek hükümet olarak yaklaşık 1 yıldır bu konunun üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Çocuğun bir mal gibi icraya konu olmasını istemediklerini vurgulayan Gül, “Maliye Bakanımızla da görüştük, bu konuda mutabık kalındı. Çocuğunu göremeyen diğer taraf icraya gidiyor para yatırıyor, bundan parası alınmayacak, icraya konu olmayacak.” diye konuştu.
Bakan Gül, çocuğun üstün yararını koruyacak şekilde bu çalışmaları son haline getirdiklerini, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile de görüştüklerini belirterek temel yaklaşımlarının, çocuğu icra konusu olmaktan çıkarmak olduğunu kaydetti.
“İnsan hakları eylem planını güncellemeyi hedefliyoruz”
İnsan hakları ve özgürlükler noktasında Batı medyasının Türkiye’yi eleştirmesi konusuna değinen Gül, bunun, Türkiye’yi çok haksız şekilde töhmet altında bırakılan bir durum olduğunu söyledi.
Gül, Türkiye’nin bu konuda uluslararası camiada algısının sürekli olumsuz olmasına yönelik bilinçli dezenformasyon yapıldığını ifade ederek Türkiye’nin 15 Temmuz’da demokrasisine, insan haklarına ve anayasaya sahip çıkan bir kahramanlığı ortaya koyduğuna dikkati çekti.
Türkiye’nin FETÖ, PKK ve DEAŞ’a karşı mücadelesini hukuk çerçevesinde verdiğini söyleyen Gül, teröristlerle mücadelede Türkiye’nin yalnız bırakıldığına dikkat çekti.
Terörle mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdüreceklerini vurgulayan Gül, gelecek dönemde insan hakları ve demokrasiyi daha da güçlendirici adımlar atacaklarını, bu çerçevede insan hakları eylem planını da güncellemeyi hedeflediklerini anlattı.
Bakan Gül, Türk milletinin büyük bir fedakarlıkla sığınmacılarla ekmeğini paylaştığına işaret ederek “Türkiye bunu yaparken, Akdeniz’de botlarla bir başka ülkeye sığınmak isteyen mültecilerin botlarını Avrupa ülkelerinden görevliler batırarak onları ölüme terk ediyor. İnsan haklarından konuşulacaksa önce dönüp aynaya bakıp utanmaları lazım. Elleri kanlı bir yaklaşımla Türkiye’ye insan hakları dersi veremezler.” ifadesini kullandı.
Gül, yerel seçimlerde milletin Cumhur İttifakı’na en güçlü desteği vereceğini, diğer ittifakların hiçbir başarıya ulaşamayacağını düşündüğünü dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güneyde terör koridoruna asla izin verilmeyeceğiyle ilgili sözüne atıfta bulunan Bakan Gül, Türkiye’nin bu konuyla ilgili kararlılığını bir kez daha bütün dünyaya vurguladığını söyledi.
Gül, 15 Temmuz öncesinden itibaren ABD’den FETÖ elebaşının iadesinin çok ciddi anlamda talep edildiğini, çıkan tüm delillerin de muhatap devlete iletildiğini hatırlattı.
Bu konularla ilgili çalışma gruplarında yakın zamanda yine bir araya gelindiğini aktaran Gül, şöyle devam etti:
“Olumlu, somut bir gelişme katedilmesini bekliyoruz. Çünkü hem uluslararası sözleşme hem hukukun gereği bu terör örgütünün elebaşının, talep eden ülkeye iadesi. Gereken bu. Bu konuyla alakalı yargı mercilerinin talepleri olmasına rağmen, iade taleplerimiz şu ana kadar karşılanmamış. Ama Türkiye, hukuka bağlı bir ülke olarak, bir başka ülkenin başına böyle bir şey gelse, parlamentosu bombalansa, devlet başkanına suikast girişimi olsa, insanı öldürülse, bizim ülkeye sığınan birisi olsa biz o ülkeye anında iade ederdik, hukukun gereği budur.
Biz aynı şeyi ABD’den de bekliyoruz. 251 insanımız şehit olmuş, Türkiye’de demokrasiyi ortadan kaldırmaya çalışılmış, seçilmiş Cumhurbaşkanına suikast girişiminde bulunulmuş, bunu koruyan ülke elbette hukuktan bahsedemez. Biz bu çerçevede tüm bu mücadelemizi sürdürüyoruz ve sonunda bu Türkiye Cumhuriyeti’nin bu taleplerinin yerine geleceğine inanıyoruz. Beklentimiz de bu iadenin gerçekleşmesidir.”