Günler Karantina, Virüsten Fırsatlara!

COR COR

Öyle bir zamandan geçiyoruz ki, hayatın durma noktası bize adeta yepyeni bir eşikten geçme fırsatı sunuyor. Özellikle bu çağın insanına tamamen yabancı, canımızı korumak için çabaladığımız bir bilinmezlik kapımızı çalmış durumda  ve biz bu yabancı düşmanla nasıl başa çıkacağımız konusunda bilgi sahibi olmadığımız için de endişelerimizi kontrol etmekte güçlük çekiyoruz. Kaygılarımızın olması çok doğal çünkü bu hiç tahmin edilmeden, dünyanın kucağına bir bomba gibi düşmüş bir durum.

Çin’den, tüm dünyaya yayılan ‘Covid19’ adlı virüsün bize neler anlatmak istediğini doğru okuyamazsak, bu hayatta kalma mücadelesinden hem fiziksel hem de psikolojik olarak sağlıklı çıkabilmek, günden güne daha zor hale geliyor. Evde durabilme imkanı olanlar, evlerinden çıkmadan günlerini geçiriyor. İşe gitmek zorunda olanlar da büyük tedirginlikle bu ‘survivor’ hikayesini başarıyla sonuçlandırmak için tüm gücünü kullanıyor.

Öncelikle bu süreci doğru yönetebilmek için için bilinen fiziki tüm önlemleri aldığımıza inanıyorsak, psikolojik olarak kendimizi rahatlatmak bağışıklık sistemimizi güçlü tutmanın da bir yolu oluyor. Upuzun bir tünelin sonundaki ışığı görebilmek için biraz sabırlı davranmak ve ışığı görebileceğine inanmaktan geçiyor, süreci doğru değerlendirmek.

Her yerde bu aralar neler yapılacağına dair listeler, aforizmalar, uyarılar vs.. Elbette bulunabiliyor. İnternet paylaşımlarının yarısı felaket senaryolarıysa, yarısı da günlerimizi verimli geçirmek adına insanlara akıl öğreten listeler. Bu listeler sayesinde sürekli aktif halde olmamız şartmış hissine kapılıp, devamlı bir doluluk halinde yaşıyoruz. Aslında sadece sessizlik bile yeterlidir, onu duyabilene..

Bunların hepsini yapabilir, keyif alabilir ve süreci verimli geçirmek adına da doğru yolda ilerleyebilirsin. Ama tüm bunlardan önce biraz sakin kalmak, ruh sağlığımızı korumak adına her şeyden önemli. Hiç kolay bir dönem değil evet..Hem sağlığımızı hem de ekonomik koşulları düşünürken, bir yandan da ev hayatını sürdürmeye çalışırken sakin kalabilmeyi başarmak kolay olmayabiliyor. Bu sürecin geçici olduğunu bilerek davranmak ve mutlaka dünyanın başına gelen tüm kötülükler gibi insanlığın bu süreci de atlatacağını bilmek, ruhun şifalanmasına yardımcı oluyor. Ruhu şifalandırmak için de kendimizle biraz baş başa kalıp, bu dönemden almamız gereken derslere odaklanmak yapılacaklar listesinde ilk sırada yer almalı herhalde.

Doğanın sesine kulak vermek, bu sürecin en keyifli hali demek mümkün. Doğa, üzerinden elini çekmiş insandan uzak, kendi döngüsünü devam ettirmekten de gayet mutlu. Bu süreç bittiğinde de insanlık bu günleri unutup, eski hoyrat haline dönmemeyi bu süreçten öğrenmiş olarak çıkmalı. Aksi olduğunda hayatın nasıl durduğunu deneyimlemiş bir çağın çocukları olduk artık. Bu gördüklerimiz ileride hayatın akışını bozmamamız gerektiği konusunda bir uyarı sistemi oldu diye düşündüğümüzde, çok daha kolay yol alacağımız aşikar.

Medya sayesinde bu dönemi en köpüklüsünden öğrenmek ve anksiyete seviyemizi günden güne arttırmanın ne bize ne sevdiklerimize faydası var. İnsanlık çok uzun zamandır birbirine zaten güvenmiyordu, bundan sonra birbirimize olan güvenimizi yeniden kazanmak için çabalamanın kimseye bir zararı olmaz sanırım. Aksi halde birbirimizle yaşamak çok daha zor bir hale gelecek. Sürecin sonunda artık kendimize de etrafımızdakilere de güvensizlik yaşamamak adına belli saatler haricinde medyadan uzak durursak, psikolojimizi de doğru yönetmek daha kolay olacaktır.

Bencillik devrinin bitip, artık insanların biz halinde düşünce sistemine geçmesi belki bu dönemden sonra daha kolay hale gelecek diyebiliriz. ‘Sen doğayı temiz tutarsan, ben sağlıklı kalırım. Sen beni düşünürsen, ben hayatta kalırım’. Uzun bir dönemdir insanların unuttuğu bir başlıktı zira. Yani bir davranışı sadece bireysel olarak düşünmeden, tüm insani boyutuyla küresel düşünebilmek, belki de karantina günlerinin bize öğrettiği en güzel derinlik. Birbirimizi zincirin halkaları gibi gördüğümüzde, işlerin daha kolay yürüdüğüne de şahit olarak bu süreci tamamlayacağız, bunu atlamamak gerek.

Alma-verme dengesini kaçırdığımız son yüzyılda ki, insanoğlu doğadan alıp, hiç yerine koymamak üzerine bir yaşam inşa etmişken, dünyanın nefes almasını sağlayacak bu virüs belki bildiğini okuyup, bize vereceği dersleri verip, tekrar gidecek. Dünya çok ciddi biçimde değişiyor. Biz bu değişime ne kadar ayak uydurabilirsek, hayat o kadar güzel hale gelecek. Hayatın daha güzel olması için de şimdi yapmamız gereken ne varsa yapmalıyız mutlaka? Nasıl ki eski mütefekkirler inzivaya çekilip düşünmeye kendilerini verdiklerinde bambaşka bir insan olarak çıkmışlar inzivalarından, biz  de modern zaman inzivası yaparak, bu ne kadar mümkün olur tartışılır ama yapabildiğimiz şekilde düşünmeye yönlenerek hem kendimizi hem dünyayı daha güzel hale getirmek için bu dönemi değerlendirebilir ve buradan çok güçlü halde çıkabiliriz. Bunu başarabilmek için de birazcık izan terazisinde hem kendimizi hem dünyayı tartmak kafi gelecek.

Ya virüs bittikten sonra? Bu tecrübe yetmez mi insanoğluna? Rehavete kapılıp hayatı eski kaldığı yerden devam ettirmek aslında ne kadar kör olduğumuzu bir kez daha yüzümüze vurduğunda, hiçbir şey anlamadan yaşadığımızı gösteren en büyük muamma!

Bu bir güncellemeyse, eski halinde değil, yeni sürüm yaşa!

 

 

Exit mobile version