GÜNEY FRANSA’DAN

YIMG_6C1D84-D479BC-6CBE10-C46257-62F4F5-4479BC-2

Prensip olarak bu tür mevzuları Anadolu’daki kasabadan değil de imkanlarım ölçüsünde yerlerinde inceleyip bakış açımı çeşitlendirerek anlamaya çalıştım. Güney Fransa’yı gezmek bu amaca yönelik yaptığım bir plandı. Bu konuda kızım Rüveyda’nın aylar önce yaptığı güzergah çalışması ve etütleri işimizi kolaylaştırdı.

Gördüğüm yerleri sıralamam gerekirse; Cote d’Azur; Antibes, Eze, Villefranche-sur-Mer , San jean cap ferrat (Rotschild villası ve Greek villası), Nice, Menton(İtalya’ya yakın limonuyla ünlü), Monaco, La Coste, Avignon, Pont du Gard, Saint Paul de Vence (hem Provence hem Cote d’Azur arasında kalıyor)

Provence; Roussillon, Gordes Sénanque Abbey, Fontaine de Vauclusest. Rémy de Provence , Les Baux-de-Provence (carrier de lumiers Picasso)

Oksitenya Toulouse, Carcassonne, Château lastaours(Kathar kaleleri), Albi, Cordes Cur Ciel [1]

Cote d’Azur yani mavi deniz denilen bölge 13. Yüzyıldan sonra Venedik ve Ceneviz düklerinin, tüccarların ve bankerlerin kontrolünde kalmış. [2] Rothshild ailesi, gibi önemli aileler buralarda gerek Kutsal Roma Germen imparatoru gerekse de Papalık adına parayı kontrol etmiş ve borç vermişlerdir. İlk kağıt para ve banka sisteminin oluşumunun izlerini, Venedik’ten başlayan buralara uzanan bir güzergahta bu emanetçilerde aramak gerekiyor. Bugün bile başta Monaco ve Nice olmak üzere buraların birer kumar ve uluslar arası jet sosyetenin buluşma merkezi [3]olmalarını tesadüfe bağlamamak gerekiyor. Son olarak Acun Ilıcalı’nın son evliliğini de Cote d’Azur’da gerçekleştirdiğini ilave edelim.

Provence bölgesine geçtiğinizde artık denizden uzaklaşıp yükseklere çıkmaya başlıyorsunuz. Bu bölgenin özelliği Kutsal Roma Germen imparatorluğu ile Papalık arasındaki iktidar ilişkilerini yansıtmasıdır. Papalık 13. Yüzyılda belirli bir süre için bölgede Avignon kentine taşınmış. Buradan 9 papa çıkmış. Müslüman ordular 8. Yüzyılda Fransa içlerine geldiklerinde Puvatya (Poitiers) da Şarlman’ın atası Charles Martel tarafından anca durdurulabilmişlerdi. Ancak Müslümanlar belli ki Provence bölgesini de gerek mimari gerekse felsefi yönden Yahudiler üzerinden derin etkilemişler. Provence ve Oksitanya bölgesinin muharrik unsurları olarak “Katharlar” ve “Tapınak Şövalyeleri”ni sayabiliriz.

Katharlar [4]12. Yüzyıldan itibaren Hristiyanlığı özgün yorumlama biçimleri ile bölge halkında yaygın bir karşılık buluyor. Vatikan ve Krallık Katharlar’ın gerek ontolojik kurgularını ve gerekse dünyevi anlayışlarını kendi iktidarları için önemli tehdit kabul ediyorlar. Buna rağmen tarikat yaygınlaşıyor. Sonunda acımasızca toplu katliamlar ve yakmalar ile başta Albi ve Carcassone olmak üzere şehirleri ele geçiriliyor. Tarihteki ilk Haçlı seferleri onlara karşı yapılıyor. Ancak öğretilerinden korkulduğu için halka gözdağı vermek amacıyla askeri ve batıni anlamlar içeren onlara nazire edercesine büyük manastırlar ve katedraller inşa ediliyor.

Provence ve Oksitanya bölgesini muhteşem bozulmamış doğası, lavanta ve menekşe tarlalarını ressamlarını, şairlerini, ulaşılması zor sarp kayaların üzerinde Kale ve Manastırları ile hatırlayacağım. Bölge tarihi, yabancı ve yerli tarihçilerin üzerinde çalıştıkları spekülatif konulara kaynak teşkil etmiş. Girişte belirttiğim üzere bu spekülasyonlar gizemli Monte Kristo kontu, Kutsal kan ve kase, Hz. İsa’nın soylu evlatları gibilerinin bu bölgede yaşamaları üzerine kurgulanmış. Carcassone’da Çanakkale Savaşında esir alınıp 1 yıl sonra hastalıktan vefat eden şehitlerimizin mezarlığını ziyaret etmek beni ziyadesiyle mutlu etti. Müslüman tüccar ve yöneticilerin 12. Yüzyıla kadar buralarda etkin olduklarını burada gözlemleyebildim.[5]

Oksitanya bölgesinin önemli şehri Toulouse Fransız ihtilalinin siyasi tarihi açısından da önemli. Buradaki büyük Yakoben Dominiken manastırı aynı zamanda Yakoben grubun anayasa çalışmalarına mekan teşkil etmiş. Bu tarikat Vatikan’ın kabul ettiği 4 tarikattan biriymiş. Buradan çıkan kararlar engizisyon konseptine teorik temel teşkil etmiş. Thomas Aqunias[6]’un da burada özel odası var. Ayrıca büyük müzisyen Bach’ın ilk piyano modeli de katedralin içinde .

Bölgenin bugününün anlaşılması için açıkçası Antik Romanın, Kutsal Roma Germen devletinin, Franklar’dan bu yana Fransız kimliğinin ve dilinin hangi süreçlerde oluştuğunun anlaşılmasına ihtiyaç vardır. Aslında bölgede gezdikçe, farklı perspektiflerden değerlendirme yaptıkça ülkemiz Türkiye’nin dünü, bugünü ve yarını hakkında daha sağlıklı fikirler üretebildiğimi bir kez daha anlamış oldum. Merhum Fuat Köprülü’nün üzerinde özellikle durduğu bir tezi vardı, o da kendi tarihimizin ancak aynı dönemin dünya tarihinin farklı yönleriyle birlikte değerlendirildiğinde doğru anlaşılabileceği şeklindeydi Ne kadar doğru söylemiş tekrar idrak edebiliyorum.

Orta çağ Avrupa’sına karanlık çağ denir. Ama aslında bugünkü Avrupa hep o orta çağ Avrupa’sının kodlarında gizli. Gezdiğinizde ulusal sınırların olmadığı, ortak yüksek refah standartlının olduğu (Euro) ancak uzun deneyimler sonunda elde edinilmiş görünmez katı kuralların olduğu bir Avrupa’da olduğunuzu hissediyorsunuz. Ve şunu anlıyorsunuz ki, yüzyıllardan bu yana Müslümanlar ve kendi iç savaşları dahil her deneyimden bir ders veya bir arşiv çıkarmışlar. Bu anlamda geleneği mimari, kültürel ve felsefi anlamda korumak ve üzerine her zaman bir şeyler ilave ederek geleceği inşa etmek onların vaz geçilmezleri olmuş. AB bu doğrultuda belki de ifade edildiği üzere 1000 yılın bir projesi.

Ticareti cesurca yapmışlar, para kazandıkça gücün bilgiyi estetikle şekillendirmeden kullanılamayacağını öğrenmişler, kendilerini ve bizi merak etmişler, savaşmışlar ve çoğu zamanda hastalıklarla kırılmışlar. Ama belki de en önemlisi gerek kendi aralarında ve gerekse de bizimle savaşmalarından sonra uzlaşmayı bir kültür olarak elde edinmişler.

Gerek arabanızla ve gerekse bireysel olarak buralarda kuyruklara girdiğinizde sabırla bekleyebiliyorsunuz çünkü maalesef ülkemizdeki gibi birilerinin kaynak yapacağı endişesini taşımıyorsunuz. Köy yollarında dahil asfaltlarda çatlak göremiyorsunuz. Özellikle bizim cami tuvaletlerinin temizliğini düşündükçe [7]oraların umumi tuvaletlerinin temizliği karşısında üzülmekten başka bir şey elden gelmiyor.

İlginçtir sokaklarda hiç bir sokak hayvanı (kedi-köpek) göremiyorsunuz. Kediler ve köpekler evlerde ve ellerde besleniyorlar. Anglo sakson ülkelerde kamuya açık alanlarda namaz kılabiliyordum, burada yasak olduğunu ikaz ettiler[8]. Fransa usulü Laiklik bu olsa gerek. Çok farklı etnisiteleri en az ABD’deki kadar asimile etmeyi başardıkları belirgin oluyor[9]. Maalesef sıradan bir bakkala girdiğinizde bile Euro’nun yüksek değeri geçmiş yıllara göre bizim Avrupalıya göre ekonomik olarak bir kaç kategori düşmekte olduğumuzu da acımasızca hissettiriyor.

Buraya kadar aslında dikkat çekmeye çalıştığım Fransa’yı değil ironik bir biçimde G. Fransa gözlemleri üzerinden bir Türkiye okuması yapmaya çalışmaktı.. Ne yazık ki Türkün Türk’ten başka dostu yok veya dünya Türk’e düşman mottosuyla kendimizi avutmak ve sürreal dizi filim çekmek bu gerçeklere çare olmuyor.

[1] [1] 4 mayıs: antibes, eze

5 mayıs: Villefranche-sur-Mer, san jean cap ferrat (villalar), Menton, monaco, nice

6 mayıs: Saint Paul de Vence, aix en Provence, Roussillon

7 mayıs: Fontaine de vaucluse, Sénanque abbey, gordes, Roussillon, lacoste

8 mayıs: Pont du Gard, Avignon

9 mayıs: st. Rémy de Provence, Les Baux-de-Provence, carriers de lumiers

10 mayıs: montmajour abbey, carcassonne, Château lastours

11 mayıs: albi, cognes sur ciel, toulouse

12 mayıs: toulouse

[2] Monaco prensinin büyük atası François Grimaldi aslında Cenevizlidir.

[3] Microsoftun kurucularından Paul Allen, Elizabeth Taylor, Charlie Chaplin gibi.

[4] Teolojik olarak Teslisi ve Hz İsa’nın yarı Tanrılığını reddediyorlar. Hermetik bir tarza sahiptiler. İslam ve Yahudi mistizi, Manizim’den etkilendikleri söylenebilir. Meraklıları için “Labirynth 2012” filmini önerebilirim.

[5] Carcassone’nin ismi de şehrin Müslüman yöneticisinden gelmekte.

[6] Katolik kilisesine inanç ile aklın bileşebileceği tezini ikna edip güvenini kazanan düşünür ve din adamı.

[7] Geçenlerde sosyal medyada bir fotoda Fatih camiinin müezzin mahfilinde naylon bir koltuk kullanıldığının fotosu mevcuttu.

[8] Tarihi Yunan Villasını ziyaretimde kimsenin olmadığı arka bahçesinde namaz kılıyordum. Güvenlik görevlisi kamerada fark etmiş yanımda bitiverdi namazımın bitmesini bekleyip ikaz etti.

[9] Avignon’da müzeye girerken yapılan sıkı güvenlik kontrolünde sonradadn Müslüman arap olduğunu anladığım güvenlik görevlisinin beni ve eşimi görünce kulağıma eyilip içten bir Selamun aleyküm deyip kontrole tabi tutmaması dikkatimi celp etmişti.

 

Tarık ÇELENK 15 May 2018

Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.

Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.

Exit mobile version