Gökalp ‘Türkçe ezan’ derken neyi kastetti?

24669_b

Üç gün önce, Cumhuriyet’e zemin hazırlayan fikirler üreten Ziya Gökalp‘in 94. ölüm yıldönümüydü. Yarın Cumhuriyet’in kuruluşunun 95. yılı. Bir havaalanının açılışı bahanesiyle ilk defa kutlama töreni “Osmanlı’nın payitahtı” İstanbul’da yapılacak. (Belki de siyasî dengeyi tutturmak için, havaalanına Mustafa Kemal‘in isminin verildiği açıklanacak. İnşallah ağızlarından “Mustafa Kemal” diyecekken, “Mustafa Sabri” çıkmaz! Şuuraltlarında yatan isim odur çünkü!)

Havaalanın açılışını Cumhuriyet’in kuruluşuna hususiyetle getirdiler. Arzuları, “Bu büyük eseri Cumhuriyetimizin kuruluşunda açıyoruz.” demek değildir;  Cumhuriyet’in kuruluşu kutlamasını, bu törenle aradan çıkarmaktır. Havaalanı, başka gün açılsa ne olacaktı! İşçiler ezile ezile bir havaalanı yapılmış; nice canlar gitmiş; geliyorsunuz, Cumhuriyet’in kuruluşunu bir havaalanı inşaatı çukuruna gömüyorsunuz!

“Cumhuriyet” ile “Andımız” arasında bağ kuruluyor. “Yandaş” kalemler, “Andımız”ı yere batırmak için peş peşe yazılar yazıyorlar. Belli ki talimat gelmiş.

 “Andımız”ı, 2013’te, Abdullah Öcalan‘la işbirliği ederek kaldırmışlardır. Şunu bir daha söyleyeyim: Böyle bir öğrenci andı fuzulî. Ne yazık ki, PKK’ya yol açmak için “Türk”ü hedefe koymuşlardır.  Benim buğzum, öfkem bunadır! İsteselerdi zaman içinde sühûletle kaldırabilirlerdi.

İş dallanıp budaklanınca çıkış yolu bulmak için meseleyi “Andımız”ın ilk metnini yazan Reşit Galip‘in icraatına ve onun Türkçe ezan talebine bağlıyorlar.

“Türkçe ezan” denince, birileri “Aha İslâm düşmanları!” diye parmak sallarlar. Ezan, Kur’ân’da yoktur. Daha önce yazdım, Vakti bilmek için münadiye duyulan ihtiyaçtan ortaya çıkmıştır. Sahabe talep etmiş, Hz. Peygamber de “Uygundur.” buyurmuştur. Hepsi bu. Ezan bütün Müslümanların yerleşik ortak değeridir. Başka başka dillerde okunması tartışılır.

(Hoparlörü sonuna kadar açarak insanları ezandan da bıktırıyorlar. Sanıyorlar ki, ne kadar yüksek sesle ezan okur, insanların beynini burgular, hastaları, çocukları, yaşlıları, yatağından fırlatırsak, insanları İslâma o kadar yaklaştırırız!)

Ziya Gökalp, Türkçülükle İslâmcılığı te’lif etmiştir. Türk Yurdu‘nda, İslâm Mecmuası‘nda (İki dergi de İttihat ve Terakkî’nin desteğiyle çıkıyordu.) sonra Malta esaretinden dönüşünde Diyarbakır’da yayımladığı Küçük Mecmua‘da İslâmî meseleleri derinlemesine tartışmış, bir yol çizmek istemiştir. Burada ara ara görüşlerini verdim.

“Türkçe ezan” deyince, onun “Vatan” şiiri hatırlatılır:

“Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur, / Köylü anlar manasını namazdaki duanın… / Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’ân okunur, / Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hudâ’nın… / Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!”(Yeni Hayat, 1918).

 “Türkçe ezan” ve “Türkçe Kur’ân”ı dine bir tavır olarak alanlar günaha giriyorlar. Herkesin bir tarafa çektiği, Osmanlı’nın parçalanmaya yüz tuttuğu bir zamanda Gökalp, ancak kurucu unsur Türklerin ülkeye sahip çıkacağını işleyegelmiştir. İnsanları Türklerin eski inançlarına yöneltmemiştir ve dinimizi öğrenmenin yolunu “Türkçe” tedrisat olarak göstermiştir. Dikkat ederseniz “minarelerinde” değil, “camilerinde” yani iç ezanda ve kamette Türkçe ezanı kastetmiş oluyor. Türkçülüğün Esasları‘nda “Dinî Türkçülük” bahsinde ezanın ve namazda okunan ayet ve duaların Türkçeleştirilmesinden bahsetmez. (Devam edeceğiz.)

Yazara ait yayınlanan son makaleleri buradan okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version