İstemediği halde gitmek zorunda kalan birisini görürsen beni hatırla derttaş.
Yapmak istemediği şeyleri yapıyorsa bir kişi; ya ait olduğu yerden gitmiştir, ya da hiç onun olmayacak bir şeye talip olmuştur.
Talip ol; gökyüzüne, güneşe, evrene…Hiçbir zaman gitmeyecek ve nereye gidersen git seni takip edecek şeylere talip ol.
İnsanlara benzemeyen, en ufak bir şey de terk etmeyecek varlıkları iste sahibinden.
Aç ellerini, dile Rabbinden. Ne diyordu: “iste kulum, iste ki vereyim.”
Düşünsenize; bize gösterdikleri bu kadar güzelken, göstermedikleri ne kadar güzeldir?
Göstermediklerini görmek için, belli bir yer de olmamız gerekli. Herkesin göreceği bir şey olsaydı dünya da gösterirdi.
Peki soruyorum, gösterilmeyenleri de görmek ister misin? Evet istersin. Peki görmek için mücadele ediyor musun? Sevdiğini mutlu etmek için uğraşıyor musun ? Hayır.
İsteme derttaş, görmek isteme.
Bu; ezanla seni çağırana gitmeden, duanla sana gelmesini beklemek gibi olur.
Kendimize gelmek için geç kalmadık, her şey bizim elimizde. Biz ne istersek onu yaparız. Biliyorum, her şeyin güzel olmasını istiyoruz.
O zaman güzel olması için mücadele edelim. Nasıl mı? İç huzuru yakalamaya çalış. İç huzur: Ruhu doyurmaktır.
Ruhunu ancak kendini yendiğin de doyurabileceksin. Bu yüzden en zor rakip ‘sensin.’ Bunları anladığımız zaman göreceğiz ki, her şey bir an da güzelleşecek.
Dilediğin şeylerin olması duasıyla kal. Emanetlerin en emin olduğu yere, Allah’a emanet ol derttaş…