Aslına bakarsanız, çocukluğumda büyük futbol yazarı merhum İslâm Çupi‘nin hayranıydım, onu okudukça hep futbol yazmak isterdim, hayatım boyunca içimde ukde kaldı… Hafta arası idmanları izlemek, hafta sonları da basın tribününde yerimi alarak, başlama vuruşuyla, 90 dakika sonunda futbolcular soyunma odasına giderlerken benim zihnimde yazı yazılmış olurdu. Daktilonun başlama vuruşu olan şaryo sesiyle müsabakaya yansıyan saha içi ve tribün detaylarını yazmak her hafta ayrı bir heyecan olurdu…
Kısmet değilmiş, olmadı!..
Belki bu sebeple zaman zaman yazılarımda futbol tâbirlerini, futbol kavramlarını kullanıyorum ve hanım okuyucuları sıkmak pahasına siyâseti de bu kavramlarla izah ediyorum. Böylelikle içimdeki eskimeyen futbol yazma isteğini de bir nebze olsun tatmin ediyorum…
Bir soruyla başlayalım…
1. Lige yükselen bir takımda oyuncular nasıl ve hangi kriterlere göre seçilir?
a- Havada üç değil, beş değil tam 25 burgulu takla atabiliyor olması gerekir.
b- Bir külah dondurmayı bir yalamada bitirebiliyor olması gerekir.
c- Kulüp Başkanının aile, akraba, kurab, hısım, komşu, eş, dost, ahbap tâifesinden ve mümkünse biraz yaşını başını almış olması gerekir.
d- Skor tabelâsını idrak edecek kadar rakamlarla arasının iyi olması gerekir.
Peki siyâsette de, yazılı olmadığı yukarıdaki testte olduğu gibi sağlıklı işliyor mu sistem?
Siyasetin de futbol gibi açmazları yok mu, tabii ki var.
Tribünlere oynayan futbolcular sahada yaptıkları artistik hareketlerle seyircinin ilgi odağı olmayı becerirler. Seyirci de futbolun olmazsa olmaz bir unsuru olduğuna göre, seyirciyi arkasına alan futbolcular kendilerini güvende hissederler. Doğru dürüst idmana gelmezler. Gece hayatlarına dikkat etmezler. Sağlığa zararlı alışkanlıklarından vazgeçmezler. Eğlence hayatının yıldızları olurlar. Çünkü seyirciler onları ilk on birde sahada görmezse tribünlerden onların isimleri yükselir.
Siyasette de böyledir. Vitrin ve protokol sıraları ve münâsebetleri çok mühimdir…
Bu durumda teknik direktörlerin yerini Genel Başkanlar ve çevreleri alır ve testleri onlar uygular?
Peki hangi kriterlere göre seçim yaparlar?
a- Crash testinden geçmek yetmez, Cash testinden geçmeniz gerekir.
b- Sarayburnu’ndan Karaköy’e dipten yüzmeniz yetmez, Okyanus’u aşmanız gerekir.
c- Maraton koşucusu olmanız yetmez, kısa mesafeyi en süratli koşan olmanız gerekir.
d- Kelâm-ı kibar ile konuşuyor olmanız yetmez, apır sapır isteyebiliyor olmanız gerekir.
Üstelik siyasette yıldız bile olmayan, kabiliyetli bile olmayan, istatistikleri en zayıf, teknikten yoksun, kondisyondan yoksun, futbol tabiri ile takımın en kazması bile siyâsetin teknik direktörlerini ve yardımcılarını kendi tercihleri dışında karar almaya zorlayabilir ve bunu başarabilir.
Bunun için bir Sergen Yalçın olmaları gerekmez, Takoz Recep olmaları bile yeterli gelir…
Gördünüz mü, içimdeki futbol yazarını yaşatmağa devam edebiliyorum.
Önemli not: Bu yazı içimdeki futbol yazma isteğinin hayal ürünüdür, hiçbir gerçek kurum ya da gerçek kişiyle ilgisi yoktur.
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.