“İslam’a karşı İslam”ı kullanmak temel emperyal stratejidir. Burada Şii İslam’a karşı Sünni İslam’ı kullanmak esas olmakla birlikte Sünni İslam’ı da kendi içinde vuruşturmak emperyalist bir taktiktir.
İran ile Irak gibi ülkeleri birbiriyle vuruşturarak güçten düşürmek önemli bir stratejiydi. Ancak her zaman bu mümkün olmamaktadır. Bu yüzden İslam ülkelerinden devşirilerek yabancılaştırılmış yerliler vasıtasıyla ülkeler, içerilerinden istikrarsızlaştırılıp etkisizleştirilmektedir.
Üç emperyal tetikçi!
Sözde cemaat lideri Gülen, Filistinli muhalif lider Muhammed Dahlan, Suud Prensi Selman, her üçü de emperyalizmin emrindeki tetikçileridir. Her üçü de birbirleriyle şu veya bu biçimde iletişim içindedir. Her üçü de “Ilımlı İslam”, ABD’ye uyarlanmış İslam yani adı İslam olan ama içinde İslam bulunmayan İslam inancına sahiptirler.
Bu üç karanlık adamdan birincisi olan FETÖ, 15 Temmuz darbe girişimini Dahlan’ın finanse ettiğine yönelik iddialar var. FETÖ zaman zaman Dahlan’a ait televizyonlarda konuşuyor.
İngiliz The Guardian gazetesinin eski editörü David Hearst ise Dahlan’ı, açıkça 15 Temmuz darbe girişiminde aracılık yapmakla suçlamıştı.
Dahlan, hakkında “Arafat’ı öldürdüğü ve görevi süresince zimmetine geçirdiği paralarla bir servet elde ettiği” iddiaları var.
Gerek Filistin’de geçirdiği süre içinde “ABD ve İsrail’in favori aktörü” olarak öne çıkması, gerekse hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle Dahlan ismi Orta Doğu’daki en tartışmalı figürlerden biridir.
Dahlan’ın, Mısır’da Mursi’nin devrilmesinde etkin bir rol oynayan ‘Temerrüd’ hareketinin bir benzerini Türkiye’de kurmak için çalışmalar yaptığı da söyleniyor.
Muhammed Dahlan, 2008 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı öncesinde dönemin Ehud Olmert hükümetiyle istihbarat paylaşmakla suçlanmıştı.
‘Hamas’ın komutanlarından Mahmud Mabhuh’a 2010’da BAE’de düzenlenen ve İsrail’in dış istihbarat örgütü MOSSAD ajanları tarafından gerçekleştirildiği söylenen suikasta yardımcı olmak’ da Dahlan aleyhine getirilen suçlamalar arasında yer alıyor.
Mahmut Abbas, Dahlan’ın 2000 yılındaki Camp David zirvesinde İsrail ve ABD ile iş birliği yaparak Filistin’in müzakere masasındaki elini zayıflattığını öne sürmüştü.
Muhammed bin Selman’ın Dahlan’dan geri kalan bir yanı yoktur. Suudi Arabistan’da totaliter bir diktatörlük inşa etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. ABD/İsrail ikilisinin izinden yürümektedir.
Suudi Arabistan’da muhalif sesleri susturmak için her türlü şiddete başvurmaktadır. Bir yandan ABD/İsrail projesi olan “ılımlı islam” adına kadınların araba kullanmasına “izin” verip aynı zamanda bu hak için uğraşmış kadın aktivistleri hapse tıktırmaktadır.
Veliaht olarak ilk yurtdışı gezisini Mısır’a yapan Prens, basına sızdığı kadarıyla gazetecilere yaptığı konuşmada, Türkiye’nin Katar ve İran ile birlikte “şeytan üçgeni”ni oluşturduğunu ve “Erdoğan’ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler’i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor” diyecek kadar Türkiye düşmanıdır.
Trump’ın siyonist damadı Kushner ile birlikte, “Filistin-İsrail Barış Planı” yaptığı ve buna göre İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ün tanınması, Hamas’ın siyasi denklemden düşürülmesi ve Abu Dis şehrinin Filistin’in başkenti olması konularında anlaştıkları da basına yansımıştı.
2 Ekim günü İstanbul’daki S. Arabistan Başkonsolosluğu’na girdikten sonra oradan bir daha çıkamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayında işte bu yüzden tüm oklar Prens Selman’a çevrildi.
Yaşanan olayların ardından S. Arabistan’daki İslam alimleri Muhammed bin Selman’ın azledilmesini istedi.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman 11 prensin yanı sıra görev yapan 4 bakan ve onlarca eski bakanı da bir anda tutuklamıştı.
Kaşıkçı cinayetinde gözlerin onun üzerine çevrilmesinin nedeni bunlardır.
FETÖ, Dahlan ve Salman ihaneti yüzde yüz başarmış üçlüdür.
Dikkati İsrail/ABD emrindeki bu üçlü üzerinden eksik etmemek lazımdır!
Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz.