Erte’nin fırçasından Ertuğrul Fırkateyni

Erte’nin fırçasından Ertuğrul Fırkateyni

Bilge Koloğlu’nun 1979 yılında Cihangir’de açtığı Bakraç Sanat Galerisi 1986’da kapanmış ve 13 yıl sonra bir zamanlar Falih Rıfkı Atay’ın yaşadığı tarihi köşkte yeniden etkinliklerine başlamıştı. Bu yıl 40. yılını kutlayan galeride sergiler dışında atölye çalışmaları yapılıyor, sanat kültürü seminerleri düzenleniyor. Reşat Paşa Konağı’nın hemen arkasındaki köşkte yer alan galeri, hem çağdaş sanat ortamına hem kentin karmaşasına karşıt bir sanat atmosferi yaratıyor. Galerinin son sergisi 15 Mart’a kadar sürecek olan Ayşen Erte’nin gravür ve fotoğraf sergisi.

Ayşen Erte, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Dekoratif Sanatlar Grafik Bölümü mezunu bir sanatçı. 1988 yılına kadar çeşitli reklam ajanslarında serbest grafikerlik ve fotoğrafçılık yaptıktan sonra çocuk kitapları tasarımı ve çizerliğinin yanı sıra özgün baskı ve resim çalışmalarına ağırlık verdi. 2001’de “gravüResim” adını verdiği kendi atölyesini kurdu. Çok sayıda kişisel sergi açtı ve karma sergilere katıldı. İstanbul’daki atölyesinde çalışmaya ve eğitim seminerleri vermeye devam ediyor. Bakraç Sanat Galerisi’ndeki sergisinde de özgün baskı ve fotoğraf çalışmalarını sergiliyor.

MİMARİMİZİN ÖZEL PARÇASI

Renkli çinko gravür tekniğiyle oluşturduğu özgün baskı çalışmaları; Mavi Yolculuk, kelebekler, gelincikler, kuş evleri, kapı tokmakları serilerinden seçilmiş yapıtlardan oluşuyor. Sergide en fazla örneği olan seri, “Kapı Tokmakları”. Kapı tokmakları deyip geçmemeli, geleneksel Türk mimarlığının özel bir parçasıdır kapı tokmakları. Eve gelen misafirin kadın mı erkek mi olduğunu bile çalışından anlayabileceğimiz o estetik unsurlar Ayşen Erte’nin gravürlerinde de özel bir yere sahip olmuş. Sanatçı, ”İletişim, yalnızlığı paylaşım, dostluk, barış ve sevginin sonsuza dek var olacağı umududur benim için. Renk ise her zaman büyük bir enerji ve sevgiye eşdeğer güç… Bu güçle kapı tokmaklarının sonsuza açılan kapıları tıklatıp açacağı inancındayım…” diyor.

‘SAYGI DURUŞU BU RESİMLER’

Renk gerçekten de sanatçının yapıtlarında vermek istediği duyguyu kuvvetle vurgulayan bir unsur. Bodrum, Gökova, Kalkan’dan geçen, antik kalıntılara selam duran teknelerin yol aldığı denizleri çoğu zaman dalgalı betimlemiş. 1890 yılında Ertuğrul Fırkateyni’ni batıran dalgalar da iki baskısında yer alıyor. II. Abdülhamid’in Japon İmparatoru’na dostluk mesajını sunmak için uzun ve zorlu bir seferin ardından Japonya’ya ulaşan, ancak dönüşte tayfun sebebiyle batan fırkateyndeki 500’den fazla denizcimizin anısına saygı duruşu bu resimler…

‘MALZEMELERİM GÜNEŞ, DENİZ, RÜZGAR VE YOSUNDUR’

Cep telefonlarımızın gelişmiş birer fotoğraf makinesine dönüştüğü ve en yeteneksiz insanın bile kötü fotoğraf çekmesinin olanaksız olduğu- tamam belki hiç gözü olmayanlar kötü çekiyordur- bu devirde Ayşen Erte ‘organik’ fotoğraflarıyla karşımıza çıkıyor. Organikliği, hem yakaladığı doğa karelerinin içeriğinden hem de baskıda kullandığı kağıdın yüzde 80 kozo ( Japonların dut ağacından elde ettikleri, suya dayanıklı bir kağıt türü) olmasından… “Eserlerimde photoshop kullanmadım. Malzemelerim güneş, deniz, rüzgar ve yosundur” açıklamasını fotoğrafların yanına asan sanatçıyı yadırgamamak gerek. Öyle ya, en basit armut fotoğrafı bile oynanmadan sosyal medyaya konmadığı, gönderilmediği için kim bilir ne sorular geliyordur Erte’ye… Sergiyi görmeye gittiğimde kendisi Japonya’daydı, yoksa ben de gazetelerin basmaya kağıt bulamadığı şu ortamda kozoyu nereden bulduğunu soracaktım. Kağıt fabrikaları kapandı, dut ağaçlarını da kesip yerine bina diktik, yoksa kozo yapardık…

İlgili Erte’nin fırçasından Ertuğrul Fırkateyni haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz. 

Exit mobile version