Enflasyon kampanyası maaş ve ücret tuzağı mı?

18022_b-5

Döviz kurlarının gerilemesi olumlu bir gelişmedir… Ama nereye kadar?

Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksine göre Eylül ayında TL ortalama olarak yüzde 38.38 oranında daha düşük değerde idi. Ekim ayında dolar kuru geriledi. 19 Ekim Cuma günü dolar kuru 5.6282 idi. Eğer 20 günlük enflasyon ile Euro/dolar paritesindeki değişmeyi de katarsak, demek ki Cuma günü TL dolar karşısında yüzde 33 daha düşük değerdedir. Eylül ayına göre beş puanlık iyileşme var.

Endeks değerinin 100 olması denge kur seviyesidir. Bu durumda dolar kurunun 3.80 dolayında olması gerekir. Bu seviyeye indiğinde kur dengesi sağlanacak ve üretim maliyetlerine bağlı olarak enflasyon baskısı ile dış borç maliyet baskısı kalkacaktır.

Yani doların iki aylık gerilemesi henüz denge kuru sağlamaktan çok uzaktır.

Parantez içinde söylemek gerekir ki, Merkez Bankası TÜFE bazlı ortalama reel kur endeksi, gerçekçi bir endekstir. Biz dolar/TL değerini Dolar ve TL enflasyonu ve sepetteki Euro/dolar paritesini esas alarak kabaca hesaplarız. Oysa ki MB daha detaylı ve gerçekçi hesaplıyor. MB reel kur endeksinin tanımının yaparken;

”Nominal efektif döviz kuru (NEK), Türkiye’nin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinden oluşan sepete göre, Türk Lirası (TL)’nın ağırlıklı ortalama değeridir. Ağırlıklar ikili ticaret akımları kullanılarak belirlenmektedir. Reel efektif döviz kuru (REK) ise NEK’deki nispi fiyat etkileri arındırılarak elde edilmektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından hesaplanan reel efektif döviz kuru endeksleri ülkemiz fiyat düzeyinin dış ticaret yaptığımız ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması alınarak hesaplanmaktadır.” deniliyor.

Eğer TL’nin düşük değerde olduğu gerçeğini kabul etmezsek, iki ayda TL yüzde 20 değerlendi dersek, sorunu yanlış tespit etmiş oluruz ve maalesef doğru tespit edemediğimiz hiçbir sorunu da, özellikle enflasyonu ve işsizliği çözemeyiz.

Algı yaratmak, beklentileri yönlendirmek, enflasyonda birkaç puan düşme sağlayabilir. Ancak beklentilere güvenip asıl yapısal sorunları, kur sorunlarını ihmal ederseniz aynı enflasyon artarak geri dönecektir.

Topyekûn enflasyonla mücadele ve bazı firmaların yüzde 10 indirime gitmesi de algı yaratmak ve beklentileri yönetmek için gündeme sokulmuştur.

İfade ettiğim gibi kampanyanın geçici yararları olabilir. Söz gelimi enflasyon paniği içinde anlaşılıyor ki firmalar perakende kârını yüksek tutmuşlar. Yoksa normal bir rekabet piyasasında bu kâr yüzde 10 veya 15’tir. Yüzde 10 indirim de zararına çalışmak demektir. Zararına çalışan firma ayakta kalamaz. Bu gerçeğin açığa çıkması, bundan böyle eğer tüketici bilinçli olursa spekülatif kazançların  yolunu zora sokabilir. Ne var ki, insanoğlu nisyanla maluldür. Tüketici tepkisi de uzun sürmez.

Öte yandan halktan kampanya desteği isteyen devletin aynı zamanda kendinin de elini taşın altına sokması gerekir. Bütçede popülist harcamalar ne kadar düşecek? Önümüzdeki mahalli idareler seçimlerinde göreceğiz. Ancak devlet neden enflasyonla topyekûn mücadeleye katılmadı?

Söz gelimi tüm ekonomiye girdi olan ve maliyetleri etkileyen mazot, elektrik ve doğal gazda neden indirime gitmedi? Yine ÖTV-KDV gibi fiyatları doğrudan etkileyen dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki üçte iki payını neden düşürmedi? Bunun anlamı bir yerde toplam talebi gizli yolla frenlemektir.

Daha da önemlisi, inşallah gerçekleşmez… Kampanyanın enflasyonu düşük gerçekleştirmek için kullanılmasıdır. Bu durum  asgari ücreti, memur ve emekli maaşlarını gizli olarak düşük tutmak demektir. Bu yol, enflasyon için gizli kemer sıkmanın bir yolu olur. Gelir dağılımının aşırı bozulmasına neden olur…

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version