EMEKLİK

YIMG_98F9B2-71FD04-96DBC2-AD7AD1-AF5833-731972-3

Bu cümleyi emeklik diye bir kelimenin varlığımdan habersiz olarak yazıyorum. Emeklilik yazacaktım da emeklik yazmış da değilim. Yazım yanlışı yok, telaşa lüzum da yok. Önce konunun etrafından dolaşıp sonra sadede geleceğim. Merak uyandırmak değil de gerekçeyi açıklamaktır niyetim.

 Ülkemizde siyaset en üst aklı temsil eder. Tüm disiplinler buraya hizmet ederler. Siyasetin toplumu temsil etmesi ona hizmet etmesi elbette güzel. Diğer türlüsü ya diktatörlük ya da anarşi olurdu. Doğrudan demokrasi imkanı yoksa temsili demokrasi iyidir. Toplumsal hastalıklara karşı korur. Osmanlının yükselme döneminde siyasetin üzerinde bir kurum vardı: Vakıflar. Devlet hizmeti öyle ya da böyle sona erenlerin adlarını yaşatacak vakıflar bulunurdu. Bu vakıflar sayesinde toplumsal hastalıklar daha kuluçka evresindeyken tedavi edilir ve zararın büyümesi engellenirdi. Burada sayamayacağım kadar çok toplumsal problemi üreten yapının adı vakıflardır. Aklınıza sadece cami yapan, imaret inşa edenler gelmesin. Evlenemeyeni evlendiren, yük hayvanlarına yardım eden, yetimleri gözeten vakıflar. Çöküş dönemi vakıfların da çöküşünü beraberinde getirdi. Sonra Türkiye Cumhuriyeti geldi ve yeni bir yönetim anlayışı ortaya koydu. Siyaset uzunca bir dönem ortak aklın zirvesinde yer aldı. Tüm disiplinler kendisine hizmet etti. Doksan beşinci yıla işte böyle girdik. Siyasetin diğer alanlarla arasındaki fark açıldıkça ortaya yeni bir problem çıktı. Devlet hizmetinde bulunan görevlilerin görev süreleri bitince emekli kabul edildiler. En verimli çağlarında ıskartaya çıkarılan bu kişiler ya medya maymunlarına dönüştüler ya da bir köşeye çekilip anılarını yazmaya koyuldular. Siyaset bitince, bürokratik makamlar gidince bir küskünlük bir inziva hali kendini gösterdi. Ağzı laf yapanlar köşe yazarlığı, televizyon yorumculuğu gibi işlere girişip bir yandan da yoğun tempolarında zaman bulmadıkları hobilere vakit ayırır hale geldiler. Ancak bu bahsettiklerim daha çok “meşgale” kategorisinde görülebilir e tatminkar değildi. Sonuçta eski siyasi ve bürokratlar huzursuz huysuz bir görev sonrası insan türüne evrildi.

 İslam Düşünce Enstitüsü’nün başına Diyanet İşleri’nin eski başkanlarından Mehmet Görmez’in geçtiğini görünce kendisi ve ülkemiz için sevindim. Sayın Görmez yukarıdaki örnekleri sergileyecek tıynette bir insan mı? Elbette değil. Ancak verimli olduğu bir çağda önemli görevlerin ardından aktif çıktılar üretebilecek bir kurumun başına geçmesi, Türkiye’nin bürokrasi sonrası bürokrat, siyaset sonrası siyasetçi problemlerine verilebilecek kategorik bir örnek teşkil edecektir.

 Emeklik dediğim şey de bu: Geçim telaşesini atlatmış, makamları tatmış ve ülkesine faydalı olabilecek kişilerin ikinci kariyerlerini oluşturacak mekanlar ve platformlardır emeklik. Tecrübelerini memleketin hizmetine sunacak, siyasetin doğru şekillenmesi için medya seviyesizliklerine muhatap olmadan kendini ifade edecek mecralardır.

 Bu hem siyasi tıkanıklıkları aşacak hem milli servetimiz olan tecrübelerin heba olmasını engelleyecek hem de daha nitelikli nesiller yetişmesini sağlayacak kıymetli bir formüldür. Başarısının tek kıstası da verdiği meyveler yani yetiştirdiği talebelerdir.

 

 

 

 

Halil İbrahim İZGİ 04 Kas 2018

Bu köşe yazısı Türkiye’nin en genç gazetelerinden Yeni Birlik‘te yazılmıştır. Eğer köşe yazarının yazısıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istiyorsanız aşağıdaki yorum kısmından yazabilirsiniz.

Yeni Birlik Gazetesi’ni Gazete Bayilerinden Temin Edebilirsiniz.

Exit mobile version