Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları:
“Rahatlığım şuradan geliyor; seçim kampanyası dönemindeyiz. Suçlamalarla sizi yormaya çalışıyorlar. Siz eğer suçlu değilseniz; biri buradan geçiyor, biri buradan geçiyor. Üstünüze alınmadığınız zaman, size yakışmadığı zaman bir anlamı yok. Bazen bam teliniz geriliyor, gerilmemesi mümkün değil çünkü bütün kutsallarınız üzerinden konuşulmaya başlanıyor ya da bütün değerleriniz üzerinden konuşulmaya başlanıyor bu sizi üzüyor. Ama sonra diyorsunuz ki ’16 milyon insana karşı sorumlusunuz. Bir insanın kötü sözü sizi niye üzsün ki?’
“Binali Yıldırım’ın kendi kişisel tavrını temsil edip etmediğinden emin değilim. Tavrı hoş; güzel. Nezaketen de bir iki defa temasımız oldu. Ama ben ‘buluşalım’ dedim mesela. Bu hoşgörü ve açık olan bir insanın bunu kabul etmesi gerekiyor. Acaba orada bir irade bağımlılığı mı var?”
Altaylı’nın Cumhurbaşkanı ile buluşmasını hatırlatması üzerine İmamoğlu, “Yıldırım’ın birinden izin alması mı gerekiyor? Benim öyle bir izin makamım yok mesela.”
“HDP İLE İŞ BİRLİĞİ İDDİASI”
Altaylı’nın, CHP ve HDP ile işbirliği yaptığı iddiaları, HDP Eş başkanın CHP ile ilgili söylediği sözlere ilişkin ve CHP’nin İstanbul listelerinde bir takım PKK üyelerinin de yer aldığı iddialarıyla alakalı sorusunu üzerine Ekrem İmamoğlu, “Ben değil YSK’nın bilgisi ve dahli var. Şu psikolojiyi anlatmam lazım. Çok kalp kırıyorlar, üzülüyorum. Şu göğse başını yaslayıp insanlar ‘ya ben terörist miyim?’ diye ağlıyor. 60-70 yaşında adamlar. Kadın geliyor ‘benim neyim terörist’ diyor ya bu şehirde yaşıyor bu insanlar. Bu nedir? Nereye varılmak isteniyor? Komşuyuz biz. Siz buradan gittiğiniz evde, belki iki kapı yandaki komşunuz HDP’ye oy vermiş bir insan. Olamaz mı? Bu şehirde kaç milyon insan HDP’ye oy vermiş, kaç milyonu da AK Parti’ye oy vermiş. Ben AK Partililerin oyunu alacağım, göreceksiniz. Kendisine oy vermiş seçmene, taraf değiştirdi diye terörist olma ihtimali var mı? Ayıptır, yazıktır, günahtır ve toplumun geleceğine atılan bir darbedir. Yapmayın.”
“Ben kullandığı dil itibarıyla önemli bir hizmet yaptığımı düşünüyorum. Bilinçli bir hizmet değil. Ruhum. Kaç yıldır şikayet ettiğim şeyler. Bir insanı karalamak, bir insanı yerden yere vurmak…”
İSTANBUL’UN ÖNCELİKLİ SORUNLARI
“Birinci sırada istihdam ve ekonomi. İstihdam, işsizlik, yoksulluk. Üç temel sorun birinci sırada. Tabi ki belediye. Mesela yoksulluk, niye belediye ilgilenecek? Yardımlarını daha da artıracak. Niye? Bu sıkıntılı dönemden vatandaşını çıkartmak için yardımcı olacak. Biz aile destek paketi oluşturduk, sofra destek paketi oluşturduk, evlilik destek paketi oluşturduk. Çocuk destek paketi oluşturduk. Dedik ki, 500 bin çocuğun eğitimle ilgili masraflarını karşılayacağız. Bu rakamlar öylesine havaya fırlatılmış rakamlar değil. Toplumun analiziyle önümüze verilen ‘Bu kentte 500 bin çocuğun buna ihtiyacı vardır.’ denildiği için bunları koyduk. Keşke ben teknolojiyi konuşsaydım, kent enstitülerini anlatsaydım ama Türkiye’nin bugün geldiği noktada, sadece Ocak ve Şubat ayında 180 bin kişi daha işsizlik ordusuna eklendi. İstanbul’da bu daha da acı. Karadeniz de veya Doğu Anadolu’da bir işsizin koşulları yine kolay. Komşusu var köylüsü var köyü var. İstanbul’da çalacak kapısı yok. Kim o kapı Büyükşehir Belediyesi.”
“İstihdamda nasıl varız? İş imkanı yaratacağız. Elbette biz herkesi belediyeye almayacağız. Şöyle söyleyeyim, ‘200 bin insana iş imkanı yaratacağız’ dedik 5 yılda. Önceki rakibimiz dedi ki, ‘Ya kardeşim, belediyenin işi mi iş bulmak?’ dedi, 3 gün sonra ‘500 bin kişi’ diye açıklama yaptı. ‘200 bin kişiyi İBB’ye alacağım’ demedim ki?”
ULAŞIM VE TRAFİK PROJELERİ
“Deniz ulaşımı ile ilgili açıklama yapıyorlar, ne diyorlar? ‘Deniz ulaşımını geliştireceğiz.’ 90’ların ve 2000’lerin başında bu şehirde deniz ulaşımının toplu ulaşım içerisindeki payı neydi biliyor musunuz? Yüzde 10, şuanda kaç yüzde 3’ün altında. Kimin döneminde oldu bu? Güvendiğiniz, inandığını hatta mesleği denizcilik olan ve Ulaştırma Bakanlığı’nın başında, Başbakanlık yapmış bir kişi Büyükşehir’e aday. Peki neden denizcilik bu şehirde öldü? ‘İDO’yu yarattık’ dediniz peki neden İDO’yu iflas ettirdiğiniz? Deniz ulaşımı azaldı. Ben kendisini ziyaret ettim iki yıl önce. 3 tane maddem vardı. Genel Başkanımızı aradım, dedim ki ‘Efendim benim bölgemde çok yoğunlaşan problemler var. Sayın Yıldırım’dan randevu alıp gitmek istiyorum’, ‘gidebilirsin’ dedi. Dedik ki ‘ne sunmalıyız.’ Bir; Beylikdüzü ve çevresinin deniz ulaşımına ihtiyacı var. 2; metro ulaşımı tam 16 senedir Beylikdüzü civarına vaat edilir yapılmaz. Metroyu isteyeceğiz. 3; yoğun nüfus akışından dolayı enerji yetersizliği var. Gittiğim enerjiyi anlattım, sadece dinlediler. Raporumu sundum. Sonra metroyu anlattım, dedim ki ‘bu insanları yıldırıyor, İstanbul’un en büyük yatırımı metro olmalı.’ Bana verdikleri cevap, ‘Kanal İstanbul belli olmadan başlayamayız.’ Şimdi bu seçimde yine Beylikdüzü metrosunu vaat ettiler. Aynı cevabı Büyükşehir Belediye Başkanları da verdi. En kritiğini söyleyelim mi? Bana, ‘Marmara Denizi’nde deniz ulaşımı mantıklı değildir, bana ısrar etmeyin Sayın Başkan, ben denizciyim.’ Aldığım cevap buydu. Şimdi aynı Marmara Denizi’nde bizim açıkladığımız deniz ulaşımı formülünü kendileri açıkladı.”
BAŞAKŞEHİR KULÜBÜ’NE DESTEK VERECEK Mİ?
“Siz bu ülkenin pırlanta gibi bir kulübünde yöneticilik yapmış bir insansınız. Düşünelim, bu şehrin Belediye Başkanıyım. Galatasaray’ı var, Fenerbahçe’si var, Beşiktaş’ı var. Onlar belli bir felsefeyle yollarına yürüyorlar. Ama dünya markası olmuş üç tane kulübü var. Mesela Londra’ya gittim, İstanbul’u tanıtacağım. İstanbul ile ilgili en bilinen; Boğaziçi Köprüsü derler, Ayasofya derler bunun gibi. Bir de Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe derler. Bu benim kentimin değeri. Benim bu şehrin o üç takımını alıp başımın üstüne koyup, onları vitrine koyup, onlarla iş birliği yapıp, dönem dönem ekonomilerine katkı sunmak… Bu aynı zamanda, zaten toplumun büyük bir kısmı bu üç büyük takımın taraftarı İstanbul’da. Bu takımların sporla beraber toplumu buluşturmada da simgesel eylemleri olur. Siz ne diyorsunuz? ‘Ben gurur duyuyorum, Başakşehir’i ben kurdum, yarattım. Şimdi de şampiyon olacak.’ olmaz.”
“DEVLET ADAMLIĞI KİMLİĞİNİ ÖZLEDİM”
“Ben iyi Cumhuriyet Halk Partiliyim, toplumu ayrıştıran bölüştüren de değilim. Devlet adamlığı kimliğini özledik değil mi? Ben özledim şahsen. Şimdi önümüzde seçim var. Biliyorsunuz, bazı bakanlıklar seçime 6 ay kala değişirdi. Niye? Tarafsız ilkesi korunsun diye. Şimdi bakanlar sağda solda oy istiyor. Benim aleyhime konuşuyor veya Sayın Cumhurbaşkanı mesaj veriyor ve diğerleri. Artık görevinize dönün, pazar günü kimsenin burnu kanamasın, Gelin birilerini karalamak üzerinden oy kazanmayalım.”
“İBB’DE HİÇ KİMSE İŞİNDEN ŞÜPHE ETMESİN”
En büyük vaadimi açıklayayım mı? Zoraki; senin benim paramdan o mazotlarının koyulduğu İETT otobüsleriyle milleti mitinge çağırmayacağım. Artı kimseyi mitinge yollamayacağım. İBB çalışanları arkadaşlara taahhüt ediyorum. Hiç kimse işinden şüphe etmesin. Çalışan alın teriyle çalışıyorsa, işine gidip geliyorsa başımın üstünde yeri var. Ben kimsenin ekmeğiyle oynamam. Taahhüdümdür, hiçbirini zorla mitinge götürmeyeceğim. Yok böyle bir şey. Bitsin bu süreç artık.
PROJELERE KAYNAĞI NASIL BULACAK?
“İş insanıyım, dolayısıyla; 92 krizini bilirim, 94 krizini bilirim, 97’deki o yüksek faizli dönemi bilirim, 2001 krizini bilirim. Malum şu son dönem krizi herkes yaşıyor. Türkiye son dönem ciddi bir kriz yaşıyor. Yöneticilik bunlarla mücadele etmektir. Tasarruftur, bütçeyi dengelemektir, yeni bütçe kabiliyetleri yaratmaktır ki İstanbul’dasınız. Ek İştirakler ile birlikte 10 milyar dolara yakın total bir bütçesi var. Şu anda 20 milyarın üzerine İBB’nin 2019 bütçesi planlanmış durumda. O kadar da borcu var. Bütçesi kadar borcu var. Ama bu şehrin kabiliyetleri var, yetenekleri var. Bütçe üretme şansı var. Arkadaşlarımla şuna çalıştık. Bu şehrin o kadar geride kaldığı konular var ki. Sadece tasarruflarla en az 5-6 milyar lira bütçe artığı üretebiliriz. Yani bu bütçeden 5-6 milyar daha ek fon üretebiliriz.”