İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in 1600’lerin başında yazdığı Don Kişot adlı eserden uyarlanan “Don Kişot” operası Türkiye’de ilk kez sahnelenecek.
Henri Cain’in librettosunu yazdığı, Jules Massenet’in son zamanlarında bestelediği opera, İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB) tarafından yarın Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde sanatseverlerle buluşturulacak.
Esere ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan İDOB Müdürü ve Sanat Yönetmeni Suat Arıkan, kurum olarak yaklaşık 5 yıldır Türkiye’de veya İstanbul’da oynamamış önemli bestecilerin baş yapıtlarını sahneye koymaya çalıştıklarını söyledi.
Arıkan, İDOB’un bu yılki temasının “İdealizm” olduğuna işaret ederek, “İdealleri uğruna her şeyi göze alan bir irade Don Kişot. Dolayısıyla bu sezon balede, operada, çocuk oyunlarında, konserlerde hatta sezon sonunda müzikal olarak Don Kişot oynayacağız. Yani bu sezona damgasını vuran bir karakter olacak.” dedi.
“YURT DIŞINDAKİ DON KİŞOT’LARDAN FARKLI OLACAK”
Aynı zamanda operada “Don Kişot” karakterini canlandıran Arıkan, şöyle devam etti:
“Don Kişot benim öğrenciliğimden beri çok severek dinlediğim ve bir gün acaba ‘Ben de oynar mıyım?’ dediğim bir eserdi. Oynamayı çok istiyordum. Hem idarecilik hem böylesine bir rolü oynamam beni çok zorladı. Bazen hayal kırıkları yaşamak üzereydim. Belki de yapamayacağım korkuları yaşadım ama sonunda ipi göğüsledik.”
Arıkan, eseri farklı bir yöntemle sahneye koyduklarının altını çizerek, “Umarım sevilir, beğenilir. Biraz sürrealist bir konsepti var ama değişik, farklı bir Don Kişot bu operada. Sanıyorum yurt dışındaki Don Kişot’lardan da farklı olacak. Bu sezon sadece 7 temsilimiz var. Kaçıranlar için önümüzdeki sezonu takip etmelerini öneririm.” diye konuştu.
Don Kişot operasının çocuklar için de “Gezginci Şövalye” ismiyle sahneleneceğini belirten Suat Arıkan, “Sömestr tatili nedeniyle önümüzdeki hafta gösterime başlayacak. Çocukları çok önemsiyoruz. Bu yüzden büyükler için hazırlamış olduğumuz ciddiyetle aynı dekor ve kostümle eseri sahneleyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
“ASIRLARDAN BERİ TÜKENMEK BİLMEYEN BİR KONU”
Eserin rejisörü Recep Ayyılmaz da Don Kişot’un çok önemli bir edebiyat eseri olduğu değerlendirmesini yaparak, tiyatrosunun, balesinin de ayrı ayrı değerlere sahip olduğunu dile getirdi.
Don Kişot operasının Türkiye’de sergilenmesinin Suat Arıkan’ın fikri olduğunu aktaran Ayyılmaz, “Opera literatüründen cımbızla çektiği bir oyun. Cervantes’in ünlü romanı diye bilinen ve edebiyattaki roman formatının ilk eseri dünya tarihinde.” dedi.
Ayyılmaz, operada Fransız ve İspanyol müziğinin harmanlanmış halinin yer aldığına dikkati çekerek, “Hem müzikal hem tiyatral hem de edebiyat anlamında 7’den 70’e tüm seyircinin ilgisini çekeceğini zannediyorum. Çünkü tükenmek bilmeyen bir konu asırlardan beri.” değerlendirmesinde bulundu.
Eserin aynı zamanda çevirmeni olan Ayyılmaz, Don Kişot operasının İDOB’un 11 ay önce repertuvarına girdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Fikir bana geldikten sonra ertesi gün eseri çevirmeye başladım. 11 aylık bir çalışmanın ürünü bu. Daha sonra mizansenleri kurgulamam, konsepti yaratmam, yaratıcı kadroyla bir araya gelmem, müzikal çalışmaların başlaması 11 ay içinde ancak gerçekleşti. Son 2 aydır da sahne provaları yapıyoruz. Meşakkatli bir çalışma oldu. İlk defa sahnelenecek olması sanatçılar için de benim için de önemliydi. Bir kere çok didaktik bir seçim olduğunu düşünüyorum kurum ve eser adına.”
“ASLA HİKAYENİN AKIŞINI ZEDELEYECEK BİR ŞEY YAPMADIM”
Recep Ayyılmaz, eski Fransızca ile yazılan eserin çevirisinin de bir uzmanlık gerektirdiğinin altını çizerek, “Ben oyunun hem çevirmeni hem de rejisörü olduğum için bu işi çok kolaylaştırdı. Bir taşla iki kuş vurmuş oldum. Aynı anda oyunu çevirirken dramaturjisini yapıp cümlelerin derinliklerine inebiliyorum. Bugünkü Fransızcaya göre cümleleri irdeleyerek yola çıktım. Dolayısıyla bazı terimlerde Türk okuyucunun algılayacağı karşılıkları seçerek koydum fakat asla hikayenin akışını zedeleyecek bir şey yapmadım.” ifadelerini kullandı.
Operanın 5 perdede sahnelendiğini belirten Ayyılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Opera repertuvarında bu eser Jules Massenet’nin en son yazdığı bir opera. 1910’da Monte Carlo’da ilk prömiyerini yapıyor. 5 perde de literatürde yerini alır. 5 perde deyince sanat tüketicisi için ürkütücü bir şey olabiliyor ister istemez fakat bunlar kısa kısa, saatler süren perdeler değil. Kaldı ki ben dekor ve kostüm konseptini hazırlarken de bu kurguyu öyle bir yaptım ki operayı 2 arayla oynanır hale getirdim. Yani seyirci 2 saat 15 dakika içinde eseri seyretmiş olacak.”
Ayyılmaz, hikayeyi doğru anlatmak adına, kendi dram anlayışını da sahneye uyarlamaya çalıştığını söyleyerek, “Birebir o döneme bağlı kalmayarak, bugüne kadar yaşadığımız asırlar içinde teknik, sosyolojik ve psikolojik gelişmeler varsa bunları mizansenin içine yüklemeye çalışıyorum. Mümkün mertebe taşınabilir ve ergonomik kostüm, dekorları seçiyorum. Biraz epik anlayış, biraz da Brechtyen anlayışla tüm kurguyu öyle yapıyorum. Doğru olanın da bu olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
200 KİŞİLİK EKİP
İDOB bünyesinde çalışmalarını sürdüren Modern Dans Topluluğu İstanbul’dan 20 dansçının sahne aldığı Don Kişot operasında, Zdravko Lazarov ve İstanbul Cervantes Enstitüsü’nün katkılarıyla İspanya’dan davet edilen Helena Bayo, orkestra şefliğini üstleniyor.
Paolo Villa’nın ise koro şefliğini gerçekleştirdiği operanın dekor tasarımında Efter Tunç, kostüm tasarımında Gizem Betil, ışık tasarımınında Yakup Çartık, koreografisinde ise Beyhan Murphy imzası bulunuyor.
Eserde “Dulcinee” rolünde Aylin Ateş, Özge Kalelioğlu ve Deniz Likos, “Don Kişot” rolünde Suat Arıkan ve Gökhan Ürben, “Sancho” rolünde Işık Belen ve Umut Kosman, “Pedro” rolünde Begüm Karacasu, “Garcias” rolünde Banu Ergün ve Funda Güllü, “Rodriguez” rolünde Can Reha Gün ve Bahadır Özkoca, “Juan” rolünde ise Zafer Çiftçi ve Çağrı Köktekin dönüşümlü olarak rol alıyor.
Yaklaşık 200 kişilik ekibiyle göz dolduracak operanın olay örgüsü özetle şöyle:
“İnsanlığın unuttuğu erdemlerin peşinde koşan, tutkulu gezgin şövalye Don Kişot, inandığı doğrular ve aşkı için hayatını riske atmaya hazırdır. Don Kişot ve sadık yaveri Sancho’nun küçük bir İspanyol kasabasına gelmesiyle başlayan olaylar, Don Kişot’un Dulcinee’yi idealindeki kadın olarak görmesi ve ona aşkını ilan etmesiyle devam eder ancak Dulcinee, sözde Don Kişot’un kendisine duyduğu aşkı sınamak için, ondan bir istekte bulunur. Gezgin Şövalye, Dulcinee’nin kolyesini çalan hırsızı bulup, kolyeyi ondan alarak güzel kadına geri getirecektir. Getirmesine getirir ama ettiği evlenme teklifi Dulcinee tarafından geri çevrilince Don Kişot kandırıldığını anlar.”
Eser prömiyerin ardından 22, 23, 25, 26, 29 ve 30 Ocak tarihlerinde de Kadıköy Süreyya Opera Sahnesi’nde sahnelenecek.