Doğu Akdeniz’de bu kez de 7’nci parsel krizi

Doğu Akdeniz'de bu kez de 7’nci parsel krizi

Doğu Akdeniz’deki sondaj geriliminde tansiyon bir yükseliyor bir düşüyor. Bir süredir yeni bir gelişmenin yaşandığı bölge Rum yönetiminin yeni hamlesiyle tekrar ısındı. Türkiye’nin itiraz ettiği noktalardan biri olan 7’inci parselde arama ve petrol çıkarma için ruhsat ihalesi açan Rum yönetimine Türkiye’nin tepkisi sert oldu. Dışişleri Bakanlığı’ndan Doğu Akdeniz’deki sondaj çalışmalarıyla ilgili yapılan açıklamaya cevap veren Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanlığı “Kıbrıs Cumhuriyeti hidrokarbonlar konusundaki politikasını Avrupa ve uluslararası kanunlar çerçevesinde kararlılıkla yürütmeye devam edecektir” açıklamasını yaptı. Rum Yönetimi’nin açıklamasında ‘Türkiye’nin açıklamasının bir kere daha Ankara yönetiminin 1982 Deniz Kanunu üzerinde Birleşmiş Milletler Konvansiyonu’nda vurgulanan uluslararası kanunları yok saydığının ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesine saygısızlığının bir göstergesi olmuştur’ denildi.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, önceki gün Kıbrıs Rum Yönetiminin 7 numaralı ruhsat sahası için uluslararası şirketlerle anlaşma imzalaması ile ilgili olarak “GKRY’nin hükümsüz ruhsatlarına dayanarak Türk kıta sahanlığında herhangi bir hidrokarbon arama çalışması yapılamayacağı konusunda tekrar uyarıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.

Aksoy “7 numaralı sözde ruhsat sahasının bir bölümü, daha önceden de defalarca dikkate getirdiğimiz ve uluslararası kamuoyuyla paylaştığımız üzere, ülkemizin bölgedeki Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde de kayda geçirilen kıta sahanlığı içinde kalmaktadır” demişti.

Öte yandan Rum Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Kıbrıs Rum Hükümeti tarafından lisanslandırılan ve adanın güneybatısında yer alan Blok 7 sahasının Kıbrıs’ın kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinde bulunduğunu belirterek bölgenin halihazırda iki kıyı ülkesi olan Mısır Arap Cumhuriyeti ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında uluslararası anlaşmalara uygun olarak 2003 yılında imzalanan anlaşmayla tahdit edildiği vurgulandı.

Açıklamada “Blok 7’deki arama ve sondaj çalışmaları Kıbrıs münhasır egemenlik hakları içerisinde yer almakta Türkiye’nin de dahil olduğu hiçbir üçüncü ülkenin haklarını etkilememektedir” ifadeleri kullanıldı.

Rum Yönetimi bu bölgedeki arama çalışmalarıile ilgili olarak ENI ve TOTAL ile imzalanan anlaşmaların enerji devlerinin Kıbrıs’ın enerji stratejisine olan güvenlerini gösterdiğini belirterek Türkiye’nin temelsiz iddialarıyla bir kere daha kasıtlı olarak uluslararası hukuka aykırı davrandığını ileri sürdü.

Türkiye bir yandan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Rus S-400 füzelerinin alımı ardından tarihinin en sıkıntılı dönemine girerken, Avrupa Birliği (AB) ile “mülteci anlaşması” ipliği ile bağlı olan hassas ilişkiler ise Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaptırım kararıyla karşılandı.

Aynı zamanda Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi alması, Ankara’nın NATO içindeki ve Batılı müttefikleri arasındaki yerini sorgulatıyor. Öte yandan Moskova ile yaşadığı bölgesel anlaşmazlıklar bu alışverişin etkisini sınırlı hale getiriyor.

Türkiye stratejik konumunun da etkisiyle bölgesel etki alanını genişletmeye çalışırken bugüne kadar yaşadığı irili ufaklı bütün anlaşmazlıkları ve izolasyonu gün yüzüne çıkaran, kendisine müttefik bulamadığı yeni bir kriz ile karşı karşıya.

Zira Doğu Akdeniz havzasındaki sondaj faaliyetleri nedeniyle, Avrupa Birliği’nden Çin’e kadar pek çoklarının iştahını kabartan potansiyel doğal gaz ve petrol kaynakları konusunda Türkiye ilişki içinde olduğu veya olmadığı bütün tarafların tepkisini topladı.

Ancak bütün bu tepkilerin ortasında Türkiye’nin jeopolitik avantajı dikkat çekici. Eğer bu heyecan verici enerji kaynağı komşular arası alışverişin ötesinde uluslararası pazara açılacaksa bunu yapmanın en az maliyetli yolu özellikle Levant havzasındaki kaynakların Ceyhan yoluyla Avrupa’ya ulaştırılması.

 

 

Exit mobile version