Türkiye’de ilkeli gazetecilik denilince akla gelen ilk isimlerden birisi Doğan Satmış. İnternethaber’in konuğu olan Doğan Satmış, 36 yıldır gazetecilik yapıyor. Haldun Simavi’den Ahmet Çalık’a kadar onlarca medya patronu ile çalıştı. Rahmi Turan’la Sabah’ın kuruluşunda yazıişlerinde yıldızı parladı. Hürriyet’te kariyer zirvesine çıkan Doğan Satmış, yakın arkadaşı Fatih Altaylı ile birlikte HaberTürk’ün kuruluşunda önemli bir rol üstlendi.
HaberTürk’ten sonra Sabah ve Cumhuriyet’e çalışan Doğan Satmış, 36 yıllık serüvenden sonra işsiz gazeteciler kervanına katıldı. Ancak boş durmayı sevmeyen Satmış, şu günlerde Acun Ilıcalı’nın hayatını yazdığı Survivor kitabı ile medya dünyasına bomba gibi düştü. Metroda, vapurda hemen hemen herkesin elinde bu kitap var.
Son birkaç yıla damgasını vuran MİT Tırları haberi ile tartışmaların odağında olan Cumhuriyet günlerini de kitaplaştıran Doğan Satmış, henüz kitabını yayınlatacak bir yayınevi bulamadı. Doğan Satmış ile İnternethaber Yayın Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık görüştü.
Doğan Satmış, Acun Ilıcalı’nın hayatından, MİT Tırları haberi ile Türkiye’nin en çok konuşulan Can Dündar’a, tutuklu gazetecilerden medya patronlarına kadar birbirinden çarpıcı açıklamalarda bulundu.
EROL SİMAVİ’NİN GÖNDERDİĞİ ALTIN SÜRPRİZLİ SEPETLERİ
Hadi Özışık: Doğan Satmış meslek hayatındaki 36 yılda kaç patronla çalıştı?
Doğan Satmış: 36 yılda bir çok patronla çalıştım hatta benim çalıştığım dönemlerde gazetenin içindeyken çok satıldığı oldu ve patronlarımız değişti. Günaydın’dayken gazete Asil Nadir’e satıldı. 1994’te Hürriyette çalışırken Erol Simavi gazeteyi Aydın Doğan’a sattı.. Sabah’ta TMSF döneminde çalışırken de gazeteyi Ahmet çalık satın aldı. Haldun Simavi, Asil Nadir, Erol Simavi, Aydın Doğan, Turgay Ciner ve Ahmet Çalık ile çalıştım.
Hadi Özışık: Size göre en iyi patron hangisiydi?
Doğan Satmış: Bunların içinde Erol Simavi farklıydı.. Erol Simavi şöyle yapardı, her yılbaşında çalışanlarının evine sepet gönderirdi. Paradan da kaçınmazdı. Bazı sepetlerin için altın gümüş koyduğunu biliyoruz. İnsanı yönlerini değerlendirdiğimizde Erol Simavi’nin bende ayrı bir yeri vardı.
HABERTÜRK’TEN NEDEN AYRILDI, PERDE ARKASINDA NE VAR?
Hadi Özışık: Türkiye’de bir Cumhuriyet olayı yaşandı. Siz de Habertürk’ten sonra Cumhuriyet’e geçtiniz. Öncesinde şunu soralım, HaberTürk’ten neden ayrıldınız?
Doğan Satmış: Habertürk’te çalışırken Cem Küçük’ün bir yazısı yayınlandı; “Habertürk’ü Fatih Altaylı ve ekibi daha ne kadar yönetecek” diye. O yazının çıktığı gün benim işime son verdiler, Fatih Altaylı’nın da yazılarını durdurdular.
Hadi Özışık: Sizi Cem Küçük mü yedi?
Doğan Satmış: Evet.
Hadi Özışık: Neden?
CEM KÜÇÜK’ÜN YAZISI
Doğan Satmış: Bilmiyorum onu Cem Küçük’e sormanız lazım. Benim Fatih Altaylı ile iyi ilişkilerim nedeniyle gazeteyi hala bizim yönettiğimizi düşündüler. Fatih Altaylı Genel yayın Yönetmenliği’nden alındıktan sonra ben 7 ay daha göreve devam ettim. Ancak Cem Küçük’ün o yazısından sonra görevime son verildi.
Hadi Özışık: Emin misiniz Cem Küçük’ün etkisi olduğundan?
Doğan Satmış: : Tabi o yazının yayınlandığı gün gazetede üç yazı vardı. Fatih Altaylı’nın yazıları durduruldu benim de görevime son verildi.
ACUN ILICALI KİTABI
Hadi Özışık: Kaç gün işsiz kaldınız?
Doğan Satmış: Kasım ve Şubat arası üç ay kadar..
Hadi Özışık: Son işsiz kaldığınızda Acun Ilıcalı ile ilgili kitap yazdınız. Acun Ilıcalı’nın hayatını yazmak nereden aklınıza geldi?
Doğan Satmış: Acun Ilıcalı, gazeteciliğe spor muhabiri olarak ayda 200 milyon lira (Eski parayla 6 sıfır atılmadan önce) alarak başladı.. Fakat sonra kişisel başarılarıyla bu noktaya geldi. Televizyon kanalı sahibi olduğu gün bu kitabı yazmaya karar verdim. Muhabirlikten başlayan bir gazetecinin bir medya patronu olması başlı başına bir başarı öyküsüdür. O yüzden hikayesini yazmak istedim. Acun Ilıcalı zaten çok göz önünde yaşayan biri, her şeyi şeffaf. Acun Ilıcalı’nın hayatını araştırdım ve onu tanıyan birkaç kişiyle de konuşarak bu kitabı oluşturdum..
DOĞAN KİTAP’IN BASMADIĞI ‘CUMHURİYET’ KİTABI
Hadi Özışık : Şimdiye kadar kaç kitap yayınladınız?
Doğan Satmış: Şu ana kadar 4 kitabım yayınlandı iki de yayınlanmayan kitabım var, bekliyorum. Cumhuriyet’te kaldığım dönemi de yazdım. Fakat yayın evi yayınlamayalım dedi.
Hadi Özışık: Hangi yayınevi bu?
Doğan Satmış: Doğan Kitap..
Hadi Özışık: Yayınlamayalım demelerinin sebebi nedir?
Doğan Satmış: Gazetecilikte benim birinci prensibim evrensel gazetecilik yapmak olduğu için Cumhuriyet’i de bu kıstaslar içine koydum. Bu kitabı da bu kıstaslarla yazdım orada bulunduğum süreyi, yaptığımız yanlış varsa onu da yazdım, yapılan yanlış varsa onu da yazdım. Yayınevi Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi konjonktürü düşünerek bana öyle yanıt vermiş olabilir. Bu durum hemen 15 Temmuz darbe girişinin hemen ardından olduğu için.
CUMHURİYET ZİKZAKLAR ÇİZİYOR
Hadi Özışık: Cumhuriyet’e gelelim, tutuklu gazeteciler var. Şu anda ülkesini terk etmiş bir Genel Yayın Yönetmeni var. Cumhuriyet’te de sizin de işinize son verdiler. Cumhuriyet’te neler oluyor?
Doğan Satmış: Cumhuriyet 1920’lerde kurulan yaklaşık 90 yıllık bir gazete, Atatürk zamanında kurulmuş, Cumhuriyet’ten eski bir tarihi var. zaman zaman içinde yanlışlar yapmış olsa da Cumhuriyet Türk basını içinde bir okul. Bugün basında çalışanların bir çoğu oradan geçmiş. Zikzaklar çizdiğini de kabul etmek lazım. 1940’lı yıllarda Hitler desteği çok gibi yanlışlar da yapılmış. Bundan üç dört yıl önce Akın Atalay, Cumhuriyet Vakfı’nın yapısını değiştiren bir takım girişimlerde bulundu. 2013 yılındaki son vakıf seçimine dair en başta İnan Kıraç’ın itirazı var. Kendisi vakıf üyesiydi ve oylar geçersiz sayıldı. Bu seçimden sonra bu vakıfta bir takım tasfiyeler yaşandı. Atatürkçü bilinen bir takım insanlar Alev Coşkun, Mustafa Balbay ve İbrahim Yılmaz gibi isimler tasfiye edildi. Vakfı başka bir grup ele geçirdi. Akın Atalay öncülüğünde bir ekip ele geçirdi. Cumhuriyet’i vakfeden Nadi ailesi böyle bir oluşumu düşünmemiştir diye tahmin ediyorum. Onlar çok ulvi amaçlarla vakfı kurmuşlardı.
VAKFIN YÖNETİMİNE OTURUP TASFİYEYE GİRİŞTİLER
Hadi Özışık: Cumhuriyet’in çizgisi mi değişti?
Doğan Satmış: Cumhuriyet’in çizgisini bu dönemde çok değiştirme girişimi oldu. Ama ben şöyle düşünüyorum Nadi Ailesi ulvi amaçla Cumhuriyet Vakfı’nı Türkiye’ye hediye ettiler. Kendi mallarını da bağışladılar ve bu gazete sonsuza kadar yaşasın istediler. Şimdi ortada böyle bir ulvi amaç varken siz gelip vakfın yönetimine oturup oradaki bazı insanları tasfiyeye kalkarsanız siyasi görüşünüz önemli değil, herhangi bir ekibi tasfiye etmek isterseniz sizin niyetiniz iyi değildir. Ulvi bir amaçla kurulmuş vakfın içinde her görüşten insanın olması ve eğer bir değişim gerekiyorsa o değişimin de kendi kuralları içinde samimi bir şekilde yapılması gerekir. Bunun dışında yaptığınız her girişim ya art niyetlidir ya kötü niyetlidir. Öyle anlaşıldığı için de mahkeme o yönde bir karar verdi ve 2013 vakıf seçimlerini iptal etti. Şimdi onun İstinafta onaylanması söz konusu. Ancak bu arada gazete maalesef çok kan kaybetti. Hem güven kaybetti hem çalışanları içeri girdi, tirajları düştü. Ama Cumhuriyet’in yaşaması ve kuruluş amaçlarına geri dönmesi gerekmektedir.
AKIN ATALAY 15 TEMMUZ’DAN 1 HAFTA ÖNCE…
Hadi Özışık: Cumhuriyet’in yayın politikasında da çok değişiklikler oldu. Atatürkçü bir gazete Can Dündar ile FETÖ ‘yü savunur noktaya geldi. Terör ve PKK desteklendi.
Doğan Satmış: Gazetecilikte bir tarafsızlık ilkesi var, eşit ve denge ve evrensel kıstasları bir tarafa bırakırsanız yaptığınız her şey göze batar. Yorum başlık atmamanız gerekir. Haberlerde yorum yapmamanız lazım Sadece belli bir tarafı koruyor izlenimi vermemeniz lazım. Biz Cumhuriyet’in yazı işlerinde olduğumuz dönemde bunları uygulamaya çalıştık.
Hadi Özışık: Zaten siz bunun için gittiniz oraya değil mi?
Doğan Satmış: Tabi. Evrensel gazetecilik kurallarını uygulamak için oraya gittim. Bunun dışında empoze edilerek yayınlanmasını kabul edersen de olay farklı yerlere gider. biz orada bunlara itiraz ettik. Zaten Akın Atalay 15 Temmuz Darbe girişiminden bir hafta önce bizim ekibimizi tasfiye etti. Çünkü bu ekibin kendi istediği şekilde yayın yapmayacağını gördü.
CAN DÜNDAR’I HARCADILAR MI?
Hadi Özışık: Ama Can Dündar yaptı
Doğan Satmış: Tabi ki gazetelerde yayın yönetmeni he zaman nihai kararı verecek kişidir. Can Dündar bunu yaptığı için belki de onu getirdiler ama biz zaten tasfiye edilmiştik. Can Dündar’ın tutuklu olduğu dönemde gazeteyi yardımcısı Tahir Özyurtseven ile birlikte biz yapıyorduk. Bizim dönenimizde bu ilkelerden hiç taviz vermedik.
CAN DÜNDAR HABERLERİ GAZETEYE GİRMEDİ
Hadi Özışık: Çatışma oldu mu? Bir örnek verebilir misiniz?
Doğan Satmış: Tabi çok çatışma yaşadık. çok can alıcı bir örnek vereyim, Can Dündar’la ilgili haberlerin bile gazeteye girmesini istemediler. Can Dündar tutukluyken onun serbest kalması yönünde bir takım haberler yapıyorduk, onlara bile itiraz ettiler. Şu andaki yönetimdeki bazı insanlar.
Hadi Özışık: Neden?
Doğan Satmış: Bilemiyorum. “Her gün bunu neden haber yapıyorsunuz, neden sürekli haberlerini veriyorsunuz” şeklinde söylemleri oldu.
Hadi Özışık: Can Dündar’ı harcadılar mı?
Doğan Satmış: Can Dündar, kendi ekibi tasfiye edilirken sessiz kaldı. Kendisinin Cumhuriyet’e götürdüğü ekip bile tasfiye edilirken sessiz kalması normal bir davranış değil.
Hadi Özışık: Şöyle diyebilir miyiz; Can Dündar, o dönemde çok konuşulmanın, çok tartışılmanın çok gündemde olmanın sarhoşluğunu yaşadı. Beraber çalıştığı arkadaşlarına arkasını döndü. Böyle bir şey mi yaşandı? Size göre Can Dündar nerede yanlış yaptı?
Doğan Satmış: Can Dündar, gazetecilikte benim gördüğüm sadece kendini ön plana çıkararak ekibini dışlayarak bir şeyler yapmak istersen yanlış yaparsın. Öyle bir olay yaşadık biz. Evet Can Dündar tutuklandı, tutuklanması yanlıştı diye ayağa kalktık. sonuçta bir haber yapmıştı ve o haber için tutuklanmaması gerektiğini düşünüyorduk. Fakat Can Dündar sonradan bunu farklı yöne taşıdı ve gazetecilik dışına taşımaya kalktı. Birden aktivist kimliğine aktivizme kayan tepkiler gösterdi.
CAN DÜNDAR GAZETECİLİĞİN DIŞINA ÇIKTI
Hadi Özışık: Örneğin?
Doğan Satmış: Gazeteci haberiyle ya da yorumuyla konuşur. Mesela bir örnek vermek gerekirse Cumhurbaşkanı MİT Tırları haberinin ardından çıktı “Ben bunu vatana ihanet olarak görüyorum ve o haberi yapanların yanına bırakmam” dedi. Böyle bir şey olabilir, Cumhurbaşkanı bunu haber yapan gazeteciye tepki gösterebilir. Örneklerini Amerika’da da görüyoruz Trump çıkıyor “Bunlar haindir” diyerek gazetecileri hedef gösteriyor. Can Dündar, aynı gün bu konuşmayı televizyonda izledikten sonra çıkıp “Biz de seni öyle bırakmayız” diye tweet attı. Bence bu gazeteciliğin dışına çıkmaktır. bir gazeteci çıkıp da bir cumhurbaşkanına “Biz de seni öyle bırakmayız” diyemez. Bunu Amerika’da da diyemez, Türkiye’de de diyemez. Derse gazeteciliğin dışına çıkmış olur.
Hadi Özışık: Can Dündar gazeteciliğin dışına çıkmış mıydı?
Doğan Satmış: Evet tabi yani o tweetler gazetecilik değildi.
MİT TIRLARI HABERİNİN PERDE ARKASI
Hadi Özışık: Sizce MİT Tırları haberi yayınlanmalı mıydı?
Doğan Satmış: Aslında Can Dündar bunu kitabında anlattığı için ben de burada anlatabilirim. MİT Tırları haberi Cumhuriyet’e geldikten sonra gazetenin içinde 8 kişilik bir ekip toplantı yaptık. Bu yedi kişinin beşi yayın kurulu diğer üç kişi ise gazetenin hukukçularıydı. O Toplantıda Can Dündar, ben, Tahir Özyurtseven ve Murat Sabuncu ve Ayşe Başlangıç vardık. O haberin bize gelmesinden 1.5 yıl önce Aydınlık’ta yayınlandığını biliyorduk. Ancak Aydınlık’tan farklı ayrıntılar ve görüntüler bize gelmişti. Toplantı sırasında gazetenin hukukçularından biri “Bu haberi yayınlarsanız hakkınızda tutuklama kararı çıkar” dedi. Net bir şekilde Can Dündar “ben bunu göze alıyorum” dedi. Kendisine döndüm “Can sen bir haber için tutuklanmayı mı göze alıyorsun” diye sordum. “Evet” dedi. “Ben göze almam, hiç bir haber tutuklanmaya ya da ölmeyi göze alacak kadar önemli değildir değmez” dedim. Çünkü gazetecilik uğrunda ölünecek ya da tutuklanacak diye düşünülecek bir olaydır diye bakarsan olay farklı bir noktaya gider. Sonuçta gazetecilik para kazanılan bir iş, uğrunda Afganistan’a gidip savaşılacak bir iş değildir.
Hadi Özışık: Sizi avukat uyarıyor, diyor ki siz bu haberi yayınlarsanız hapse girersiniz. Bunu şöyle yorumlarsak, “bunu yayınlarsanız vatan haini olursunuz mu.” demek istiyor.
SEÇİMDEN BİR HAFTA ÖNCE BELLİ AMAÇ İÇİN YOLLANMIŞ
Doğan Satmış: Avukat diyor ki bu yönde açılan bir dava var, tutuklanan savcılar generaller var, bunun dengi bir suça ortak olursunuz. Net tutuklanırsınız. Ben sonra tekrar Can Dündar’a döndüm dedim ki, senin kelepçeli fotoğrafın Cumhuriyet gazetesi için iyi olur. Ve o gün Can “ben bu haberi yazacağım” dedi. Ancak biz o zaman bir şeyi fark etmemiştik, çünkü seçime bir hafta vardı ve bu haberi yayınlamamızın sakıncasını göremedik.
GÖRÜNTÜLERİ KİM VERDİ?
Hadi Özışık: Yani o zaman bu fotoğraflar ve görüntüler size belli bir amaç için gelmiş.
Doğan Satmış: Şimdi geriye dönüp baktığımızda evet bu doğru, o haber bize seçimden bir hafta önce farklı bir amaçla gönderilmiş.
Hadi Özışık: Kim gönderdi bunu?
Doğan Satmış: Can Dündar bunu kitabında açıkladı, solcu bir milletvekiliydi diye
Hadi Özışık: Enis Berberoğlu muydu?
Doğan Satmış: Enis Berberoğlu önce siyaseten ben bunun sorumluluğunu üstlenirim dedi. Ancak sonra “hayır bunları ben vermedim” dedi.
Hadi Özışık: Can Dündar’la kimin getirdiğini paylaşmadınız mı?
Doğan Satmış: CHP tarafından geldiğini biliyoruz
Hadi Özışık: Tekrar sorayım bu kişi Enis Berberoğlu olabilir mi?
Doğan Satmış: Net olarak bilmiyorum.
FETÖ’NÜN TEHDİTLERİNE ŞAHİT OLDUM
Hadi Özışık: 15 Temmuz’dan sonra baktığımızda fotoğraf netleşiyor. Siz fotoğrafı net gördünüz mü darbe gecesi. Daha önceki o işin FETÖ’ye hizmet olduğunu düşündünüz mü?
Doğan Satmış: Öyle bir net pozisyon ortaya çıktı zaten biz de bunu biliyorduk, FETÖ’nün bir çok organize olduğunu biliyorduk. Her yerde elleri kolları olduğunu her yerde güçlü olduklarını biliyorduk. Gazetelerde çıkmış bir kelime için İstanbul’da bazı polis müdürlerinin gazetecileri tehdit ettiğine şahit oldum. HaberTürk’te in out diye bir köşe vardı. Orada çıkmış bir kelime için İstanbul Emniyet Müdür yardımcısının telefon açıp gazetenin patronlarını tehdit ettiğini biliyorum o kadar güçlüydüler. Şimdi o o güçlere sahip insanların bir organizasyon içinde MİT Tırlarını durdurup içindekileri fotoğraflayıp sonra da yayınlanması için sağa sola gönderdiklerini biliyorduk. Hatta bu MİT Tırları haberinin bizden önce Hürriyet’e götürüldüğü ve Hürriyet’in bunu yayınlamadığı konuşuldu.
Hadi Özışık: Peki Can Dündar gibi tecrübeli bir gazetecinin bunu fark etmemesi mümkün mü?
Doğan Satmış: Fark etmesi gerekiyordur ve bunun altına imza atıyor. Kural şu seçimden önce iktidarı kötü gösterecek bir haber mi size geldi. Siz o haberin altına “Seçimden önce bu haberin bize gelmesi şu amaca yöneliktir, fakat biz bunu haber değeri taşıdığı için yayınlıyoruz” demek gerekirdi. Gazetecilik ilkesi seni kullanmak isteyen bir adamı afişe etmelisiniz.
Hadi Özışık: Can Dündar kendisini kullandıklarını biliyor muydu? Ya da şöyle mi oldu “Senin düşmanın benim düşmanımdır” gibi mi gördü.
Doğan Satmış: Yani tabi. Bir gazeteci buna aktivist gözüyle bakmamalı. Can Dündar’ın bence o konuda bazı yanlışları oldu.
Hadi Özışık: Şu anda bir çok gazeteci içerde. Ahmet Şık, Murat Sabuncu, ama Can Dündar Almanya’da sence bu doğru mu?
Doğan Satmış: Önce şunu söyleyeyim gazeteciler haberden dolayı tutuklanması yanlış. Bütün tutuklu gazetecilerin serbest kalması, tutuksuz yargılanması lazım. Can Dündar’ın bu olayı haber alıp 15 Temmuz’dan önce yurt dışına çıkması bir şans kendisi için. Ama keşke hiç bir gazetecinin tutuklanmaması her şeyin açık yargılanması lazım.
Hadi Özışık: Ama bir çoğu gazetecilik faaliyetinden değil vatan hainliği suçlamasıyla tutuklu. Ben de gazetecilerin sadece gazetecilik faaliyetinden dolayı tutuklanmasına karşıyım. Eminim siz de karşısınız… Fakat bazılarının durumu farklı. Bir kişi gazetecilik dışı bir faaliyetinden dolayı tutukluysa gazeteci olduğu tartışılır.
AHMET ALTAN ETRAFINDAKİLERİ TANIYAMADI
Doğan Satmış: Türkiye’de 170 gazeteci tutuklu, bunlar eline silah aldı mı? Ahmet şık, Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak eline silah mı aldı? Almadı.. Eline silah almadığına göre sadece yazılarından dolayı tutuklular.
Hadi Özışık: Nazlı Ilıcak da mı?
Doğan Satmış: Evet o da öyle.. Bir gazeteci sadece yazdıklarından ya da konuştuklarından tutuklanmamalı.
Hadi Özışık: Fakat Nazlı Ilıcak yazdıkları için tutuklu değil, eylemleri var. Yine Ahmet Altan yaptıkları nedeniyle tutuklu.
Doğan Satmış: Şöyle Bu ülkede Cumhurbaşkanı başbakan eski cumhurbaşkanı kandırıldım dedi mi dedi. Gazetecilerin de aldatıldım deme haklı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kandırılmasıyla Nazlı Ilıcak’ın kandırılması arasında bir fark yok.
AHMET ALTAN YAKINLARINA DEMİŞ Kİ…
Hadi Özışık: Peki Ahmet Altan’ın Taraf Gazetesi’ndeki yayınları için ne diyorsunuz?
Doğan Satmış: Ahmet Altan’ın yakın bir arkadaşına anlattıklarını biliyorum. Ona sormuşlar “Ya Ahmet etrafını bütün FETÖ’cüler sarmış, nasıl bunun farkına varmayıp o yayınları yaptınız?”. Ahmet Altan diyor ki “Ya ben de bakıyorum tesadüfen bile normal bir gazeteci yanıma gelmez mi, hepsi onlardanmış” bu Ahmet Altan’ın lafı aynen böyle demiş. Ahmet Altan Türkiye’de kitapları bilinen yazıları bilinen, bir çok konuda risk almış yazar. 20 yıl önce Milliyet’te Atakürt manşetini cesaretini gösteren adam adam. Bu yüzden işinden kovulmuş.
Geliyorum aynı noktaya siyasetçiler biz kandırıldık diyorsa Ahmet Altan’ın da bunu söylemeye hakkı var. Buna öyle bakmak gerek. Haa Taraf gazetesinin cemaatçi olduğunun biz farkındaydık Türkiye’de herkes biliyordu. O dönemde Taraf’ta “Gazetecilikten tutuklanmadı” diyenler bugün içeride.
FETÖ CUMHURİYET’E PARASAL DESTEK VERDİ Mİ?
Hadi Özışık: Taraf’ı kuşatmışlardı diyoruz belki tam değil ama Cumhuriyet için de aynı şeyi söyleyebilir miyiz?
Doğan Satmış: Hayır Cumhuriyet’te aynı kadro devam ediyor. Orada durum farklı. Cumhuriyet’e farklı girişimler destekler oldu.
Hadi Özışık: Parasal mı? Can Dündar döneminde parasal destek oldu mu?
Doğan Satmış: Tabi onu biz bilemiyoruz. Ama belki de o yüzden muhasebeci filan da tutuklu. Eğer öyle bir girişim olduysa hiçbir şekilde kabul edilemez.
Hadi Özışık: Siz ve o dönemde çalışan ekibin, bu iddiaları duymadınız mı o fotoğrafı görmediniz mi?
Doğan Satmış: Biz zaten Cumhuriyet’in FETÖ organı olmayı kabul edecek ekip değiliz. Öyle bir şey yok yani. Biz zaten hepimiz FETÖ karşıtı insanlardık. Cemaatin Türkiye’yi nasıl ele geçirmek istediğini bilen ve buna karşı yayınlar yapmış bir ekiptik. Mesela benim üç yıl önce yayınlanan “Bir İşsizin Günlüğü” kitabımda bir gün Fethullah Gülen ile konuşarak röportaj yaparsam ilk sorumun “Siz gizli bir örgüt müsünüz” olacağını belirtmiştim. Tabi ilk soru böyle olunca hiç cevap verilmedi ve o röportaj asla gerçekleşmedi. Biz durumun farkındaydık.
SÖZCÜ FETÖCÜ OLAMAZ
Hadi Özışık: Sözcü gazetesiyle ilgili ne diyeceksiniz, patronu hakkında örgüt kurmak suçlamasıyla iddianame hazırlandı.
Doğan Satmış: Tamam yargı işlemeli ama muhabirlerinin tutuklu yargılanmasına karşıyım. Gazetecinin kaçacak durumu da yok ayrıca. Sözcü olayına gelirsek bu iddialar Fehmi Koru’nun iddiaları işte “Burak Akbay FETÖ’nün okullarında okumuş filan” ama Burak Akbay’ın babası bu iddiaları kesinlikle yalanladı. Sonuçta Burak Akbay’ın okuduğu okullar da belli iş hayatı da. kendileri de FETÖ’ye karşı mücadele etmiş insanlarla dolu Sözcü. Ama öyle bir noktaya geldik ki iktidarı eleştiren herkesi FETÖ’cü yaftalamamak lazım. Böyle yaparsak tüm torbalar iç içe giriyor.