Hutbede çocuk yaştaki kızların evlendirilebildiği cehalet ve sorumsuzluktan kaynaklanan bu yanlış algı ve uygulamaların kimilerince dine dayandırılmaya çalışıldığı kaydedilirken, “Evlilik, bilinç ve sorumluluk gerektirir. Eş ve anne olmanın anlamını idrak etme rüştüne erişmemiş bir kızın evlendirilmeye çalışılması asla kabul edilemez bir durumdur” denildi.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve müftülüklere iletilerek yarın Cuma Hutbesinde okunması istenen ‘Dünyadaki Cennetimiz; Aile’ başlıklı hutbede, Hz. Muhammed’in yanına gelen genç bir kızın, “Yâ Resûlallah! İstemediğim hâlde babam beni kardeşinin oğlu ile evlendirmeyi düşünüyor” diyerek serzenişte bulunduğu belirtilirken, “Rahmet Elçisi, derhal kızın babasını çağırttı. Zira olayı bir kez de babadan dinlemek ve şayet fikri sorulmadan evlendirilmek isteniyorsa kıza tercih hakkı tanımak istemişti. Bu durum karşısında kendini güvende hisseden genç kız, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Nikâh konusunda kadınların da söz hakkının olup olmadığını öğrenmek istediğim için size müracaat ettim’ dedi” diye devam edildi.
Hutbede, Hz. Muhammed’in bu davranışıyla yaşamın en önemli kararı olan nikâhta da kadının görüşüne başvurulup rızasının alınmasına işaret ettiği vurgulanırken, ” Nitekim O, Rızaları olmadan kızlarınızı evlendirmeyin’ diye buyurmuştu. Ve bu olay, onun nezdinde kadının yeri, onuru ve değerini gösteren örneklerden sadece biriydi” derildi. Hutbede, İslamdininin sağlıklı bir evliliğe ve mutlu bir aile kurmaya büyük önem verdiği, Hz. Muhammed’in nikâha derin bir anlam ve yüce bir ruh kazandırdığı kaydedilerek, şöyle devam edildi:
“Zira inancımızda nikâh, ağır bir misaktır; vebali büyük bir sözleşmedir. Nikâh, Yüce Allah’ın adını şahit tutarak eşlerin bir ömrü paylaşmak üzere birbirlerine verdikleri sözdür. Nikâh, kadın ve erkeğin, gönül rızası ve hür iradeleriyle beraberce yüklendikleri ahlâkî ve hukukî bir sorumluluktur. Kültür ve geleneğimizde evlilik, sadece iki insanı aynı çatı altında buluşturmak değildir. Bilakis evlilik, toplumu ve nesilleri korumak amacıyla atılan sağlam bir temeldir. Aile olmak, sevgi ve saygıyla, şefkat ve merhametle, ilgi ve hassasiyetle hayatı paylaşmaktır. Aile olmak, dünyanın türlü meşakkatlerini beraberce göğüslemektir. Sevinci ve kederi, varlığı ve yokluğu birlikte yaşamaktır. Aile olmak, iyi günde, kötü günde vefakârlık ve fedakârlıkla bir bütünü tamamlamaktır.”
Hutbenin devamında ailelerin dünyadaki cennetimiz olmasını arzu edildiği yuva kurarken Allah’tan “Bu anlaşmayı bereketli ve mübarek eyle. Bu çifti ülfet, muhabbet ve bağlılık duygularıyla kaynaştır. Tıpkı Hz. Âdem ile Hz. Havva’yı, Peygamber Efendimiz ile Hz. Hatice validemizi ve Hz. Ali ile Hz. Fâtıma’yı kaynaştırdığın gibi…” duasının yapıldığı ifade edildi. Hutbenin son bölümünde şöyle denildi:
“KABUL EDİLEMEZ”
“Bizler, hayatı daha anlamlı ve bereketli kılan evliliğe anne ve babalarımızın, akraba ve komşularımızın, kardeşlerimiz ve sevdiklerimizin huzurunda adım atarız. Rabbimizin adını anarak bir ömür devam etmesi niyetiyle başladığımız birlikteliğimize insanları da şahit tutarız. Ve bizler, sıcacık yuvalarımızın temelini atarken evlenecek çiftlerin ehliyetini, karşılıklı rızasını, sevgisini ve sadakatini esas alırız. Zira evlilik, tek taraflı bir menfaat ilişkisi değildir. Aksine evlilik, kadın olsun erkek olsun eşlerin istikballerine beraberce karar vermeleridir. Bir başkasının iradesini esir alma, onun üzerinde mülkiyet iddiasında bulunma ve geleceğini belirleme hakkı ve yetkisi hiç kimsede yoktur. Canların yegâne sahibi Allah’tır. Ve Peygamberimizin dilinde eşler birbirine emanettir. Aziz Müminler! Bütün bunlara rağmen, zaman zaman doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebilme yetisine sahip olmayan çocuk yaştaki kızlarımız evlendirilebilmektedir. Hatta cehalet ve sorumsuzluktan kaynaklanan bu yanlış algı ve uygulamalar, kimilerince dine dayandırılmaya çalışılmaktadır. Şu bir gerçektir ki; yüce dinimiz İslam’da evlilik, gelişigüzel ve keyfi uygulamalara kapalı olan ciddi bir adımdır. Evlilik, bilinç ve sorumluluk gerektirir.”
Hutbede, İslam dininde sorumluluk, ceza ve mükâfat konusunda irade hürriyetinin esas olduğuna vurgu yapılırken şöyle devam edildi:
“ÇOCUKLARI İSTİSMARA BIRAKMAK ASLA CAİZ DEĞİLDİR”
“İnsanın, onuruna uygun bir şekilde hayatını sürdürme hakkını gasp etmek ve özellikle çocukları türlü istismarlara maruz bırakmak dinimizde asla caiz değildir. Kendine, Rabbine ve çevresine karşı henüz sorumluluk bilincinde olmayan bir çocuğun evliliğe zorlanmasının dinî ve ilmî hiçbir meşruiyeti, hiçbir temeli yoktur. Yuva kurmanın, eş ve anne olmanın anlamını idrak etme rüştüne erişmemiş bir kızın evlendirilmeye çalışılması asla kabul edilemez bir durumdur. Gerek dinimizin ilkeleri, gerekse Peygamberimiz (s.a.s)’in sünneti doğrultusunda ailede kalıcı huzur ve mutluluğu sağlamak adına evlilikte her iki tarafın da hakları gözetilmelidir. Kardeşlerim! Hutbemizi bir âyet ve bir hadisle bitirmek istiyorum: Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” 3 Peygamberimiz (s.a.s) de şöyle buyuruyor: “Evleneceğiniz eş konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. Kızlarınızı da emsalleriyle evlendirin.”