Dert mi ararsın?

414_b-7

Türkiye hükümetinin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, sözde demokratikleşme, hakikatte Türk’ün adını silme paketini açıkladı. Bu paketin anlamı; Türkiye’nin, Türkiye Cumhuriyetinin Atatürk Cumhuriyetinin bütün değerlerini, kazanımlarını bir kalemde yok etmek demektir. Acı bir tesadüf  ki bu olaylar; Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk Cumhuriyetinin kazanımlarını, değerlerini en geniş bir şekilde kitaplara döken sevgili Turgut Özakman’ın ölümüne tesadüf etmesidir. Bu ne büyük hınçtır ki bir başbakan gücünü kendi ‘paketine’ dokunan değerleri yağma etmekle harcamaktadır. Ne yazık ki onun karşısında şu sırada birkaç cesur kalem hariç, hiçbir kuvvet bulunmuyor. Atatürk’ün reformlarını harekete geçiren CHP dahi bugünkü başkanlığı adı altında ya kasten ya da bilmeyerek Erdoğan’a yol açıyor, kapı aralıyor.
Velhasıl bugün düştüğümüz acı durum şu; Erdoğan’ın bütün bu davranışlarına karşı direnmesi gereken muhalefet partileri bugün aciz durumdalar. İki ana muhalefet partisi Erdoğan’a adeta kucak ve kapı açmakta. Erdoğan’ın demokratikleşme dediği paketin özü aslında Atatürk Cumhuriyetinden biraz daha uzaklaşmaktır. Ne hazin bir tecelli.
Karar verdim ki iktidarla yani Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarıyla mücadele etmeyeceğim artık. Boşuna mücadele. 10 yıldır bütün bu imkanları onlara veren, ya beceriksizlikleri ya da kararsızlıkları yüzünden muhalefet partileridir. Sözde ‘demokratikleşme’ paketi konusunda bugünkü CHP muhalefetinin beceriksizliği veya kararsızlığı beni bu kararı almama sevk etmiştir. Kısacası muhalefet AKP iktidarı gelene kadar Meclis’te ya da siyasette ne yaptı ki? Nasıl bir muhalefet yaptı ki? Basra harab olduktan sonra bundan sonra ne yapacak. Kısacası Türkiye’de AKP iktidarının çapulculuğu karşısında dirayetsiz bir muhalefet var.

 

***

 

Sayın Başbakan artık elimi yakandan çektim. Allah zaten sana ne yapacağını biliyor. Artık iki elim, iki muhalefet partisinin yakasında. Ve şimdi; 10 sene zarfında ekseriyetiniz iktidar partisinden daha tecrübeli, daha okumuş ve Meclis’te bizi temsil eden Cumhuriyetçi ve Atatürk’ün askerleri sizlere soruyorum: İktidar nasıl oluyor da, bin bir entrikayla, ihanetle, Allah’tan ve milletten korkmadan, hiçbir kanun ve gelenek saymadan askeri de kışlaya kilitlediğinden emin -başlarını da zaten koparıp hapislere koydu- işi bu raddeye getirebildi?.. Sizin vazifeniz ne Meclis’te? Meclis’in dışında ne yaptınız? Örgütleriniz ne alemde? Tabii bunda para faktörünün çok iyi rol oynadığını da biliyorum. Bütün temennim sizin bu kış uykusundan uyanıp silkelenmenizdir. Halk arkanızdadır, hiçbir zaman bunun kadar olmamıştır. Gazanız mübarek olsun. Bu şartlarda memlekette bayram yapabileni Allah affetmez.

 

***

 

Recep Tayyip Erdoğan’ın demokratikleşme paketinde en can alıcı taraf ise, her sabah milyonlarca çocuğumuzun derslere girmeden önce göğüslerini gere gere okudukları “Andımız” daki, ‘Türk’üm, doğruyum, çalışkanım’ ibaresine, Başbakan’ın kökünden karşı çıkması. Düşünüyorum acaba Erdoğan bundan evvelki bazı sözlerinden hatırlandığı vesile Türk olmaktan utanıyor mu yoksa
korkuyor mu?

 

***

 

Nasreddin Hoca’nın evini soyup soğana çevirmişler, konu komşu bekçi gelmiş. Başlamışlar saymaya; ‘Ama Hoca Efendi kapının ikinci kilidi yok, camın panjuru yok, panjurun demiri yok…’ diye. Bütün bunları sabırla dinleyen Nasreddin Hoca dönerek; ‘Peki ya kardeşim, hırsızın hiç mi kabahati yok’ der. Yani mecliste oturan bütün muhalif partilerin bütün üyeleri sizin hiç mi suçunuz yok? Biraz kıpırdayın, Türkiye arkanızdadır. Ama sanmayın ki Türk milleti sizin kadar aciz değildir.  
Cumhuriyet Halk Partisi’ni sorgulamak, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu olan babam Kılıç Ali adına da sormak benim hakkımdır.
‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ sevgili okuyucularım…

Yazara ait yayınlanan son makaleleri gazete bayilerinden Yeni Çağ Gazetesi satın alarak okuyabilirsiniz. 

Exit mobile version