‘Dede Korkut geleceğe iletidir’

'Dede Korkut geleceğe iletidir'

Dede Korkut anlatmalarının üçüncü nüshasının içeriğini kamuoyu merakla bekliyor. Aydınlık’ın sorularını yanıtlayan Ekici, nüshada, Türk kültürüne, edebiyatına ve devlet teşkilatına ilişkin bir çok verininn yer aldığını belirtti. Ekici, nüshanın kefedilişine, içeriğine, yazım diline gibi konulara ve önümüzdeki dönem yapacakları çalışmalara ilişkin merak edilenleri anlattı.

Nüsha nasıl bulundu? Size nasıl ulaştı?

Metin Ekici: Bana internet ortamından ulaşıldı. Tabii ben şahıslarla da bizzat görüştüm. Tarih konusunda ne zamandan beri ellerinde tuttuklarını paylaşmıyorlar.

‘HATIRLATMA ESERİ OLARAK YAZIYA GEÇİRİLİYOR’

Nüshanın kopya yılı belli mi?

Metin Ekici: O konuda nüshayı elinde tutan şahıslarında net bir bir bilgisi yok. Yazının, dil özelliklerinin ayrıntılı bir şekilde inceledikten sonra buna ancak karar verebileceğiz. Benim kişisel kanaatim 15 ile 17’inci yüzyıl arası olma ihtimali yüksek. O yüzyıllarda Türk dünyası coğrafyasında bir şeyler değişiyor. İmparatorlukların kaderinde kurucu unsur zamanla unutulabiliyor. Asli kimliğimizden uzaklaşma gibi durumlar oluşabiliyor. Bu da asli unsurun unutulmaması gerektiğiyle ilgili bir hatırlatma eseri olarak yazıya geçiriliyor.

Nüshadaki Arapça yazı nasıl?

Metin Ekici: Çerçeve içine alınarak yazılmış ve her sayfada 14 satır var. Talik yazı dediğimiz, okunaklı temiz Arap harfleriyle yazılmış Türkçe bir metin. Eski yazılarda ‘berkenar’ dediğimiz sayfa kenarlarında metin içinde bazı kelimeleri açıklamışlar. O kelimelerinde metin içerisinde altını kırmızıyla çizmişler.

Kopya edenin kimlğine ilişkin bir bilgi var mı nüshada?

Metin Ekici: Ayrıntı bilgi yok. Bildiğimiz Dresden ve Vatikan nüshalarındaki mukaddime kısmı bunda yok. Fakat en son sayfada bazı notlar var. Bunlar kimin notları şu an bilmiyoruz.

YUNUS EMRE’NİNKİNE YAKIN BİR TÜRKÇE KULLANILMIŞ

Türkçe’nin hangi lehçesi kullanılmış?

Metin Ekici: Eski Anadolu Türkçesiyle Çağatay Türkçesi arasında bir lehçe kullanılmış. Türkçe, Eski Türkçe, Orta Türkçe, Eski Anadolu Türkçesi ve Türkiye Türkçesi diye bölümlere ayrılır. 16’ıncı yüzyıldan sonra koyu Osmanlıca dönemi başlar. Yani Arapça ve Farsça tamlamaların ağırlık kazandığı bir dil ve edebi dönemdir. O tür tamlamalar bu nüshada yok. Saf ve arı Yunus Emre’nin Türkçesine yakın bir Türkçe kullanılmış. Benzetmeler, Dede Korkut’un soylamaları var. Soylama dediğimiz şiirler. Mesela ‘Dede Korkut boy boyladı, soy soyladı’ dediğimizde, boylamayı hikaye anlatmak, soylamak da şiir kısımlarıdır. O kısımlarda atasözü niteliğinde Korkut Ata’nın sözlerinin manzum bir şekilde ifade ettiği kısımlar gelir. Korkut Ata’nın veciz sözleri var. Birinci sayfadan 42’inci sayfaya kadar muhteşem bir şiir kapasitesi var. Bunlarda hem dilimiz hem edebiyatımız, Türkçe’nin tarihsel gelişimi açısındam pek çok bilgi içeriyor.

Nüshada İslamiyet dönemine ait müdaheleler var mı?

Metin Ekici: İslamiyetle ilgili unsurlar var. Dokuz ve 10’uncu yüzyıldan itibaren Türklerin İslamiyetle tanışması söz konusu. Her Türk boyunun İslamiyet’le tanışması farklı zamanlarda oluyor. Eser, İslamiyet’in Türkler arasında yerleştiği dönemden sonra yazılıyor. Zaten bu 13’üncü boyda da İslamiyet’le ilgili unsurlar mevcut. Mesela “kıldı abdest”, “Allah Tanrı” ifadeleri kullanılıyor.

13’üncü boyda Salur Kazan’ın yedi başlı ejderhayı öldürmesi olayının geçtiği yer ve mekan konusunda yeni ip uçları var mı ?

Metin Ekici: Birçok şey kullanılıyor. Dede Korkut’ta iki tür mekan kullanılır. Bunlardan birisi kahramanları tanımlarken sıfatlama olarak kullanılan yer adları var ‘Ben ki şuraların şuraların Fatihi’ gibi. Orada Salur Kazan’ın ve Kara Göne’nin tanıtımında kullanılan ifadeler var. Bugünkü Kafkasya, Doğu Anadolu ve Mısır’a kadar geniş bir coğrafyadan bahsedilir. Bu da bize gösteriyorki Anadolu’nun tamamen fethedilmesi aşamasında olan bir dönemle de ilgili olma ihtimali yüksek. Bir de olayların yaşandığı yerler var. Akminkan diye bir yer geçiyor tam olarak neresi olduğunu söylemek şu an mümkün değil.

TÜRKLERİN DEVLET TEŞLİKATIYLA İLGİLİ VERİLER VAR

Dönemin kültür ve sanat yaşamına ilişkin belli veriler var mı nüshada?

Metin Ekici: Kültürle ilgili var. Oğuzların yaşam tarzından soylamaların içinde bahsedilmiş. Göçebe, hayvancı, avcı ve dost, düşman kavramlarıyla ilgili unsurlar var. Devlet düzeni anlatılıyor. Devletin temel yapısıyla ilgili ‘Bayındır Han’ bir üst yönetici olarak bahsediliyor. Savaşa giderken, Sağ Oğuz Beylerini kimin komuta ettiğini, Sol Oğuz Beylerini kimin komuta ettiğini, merkez komutanının nasıl görev yaptığını, yani Türklerin devlet teşlikatıyla ilgili veriler var. Bayındır Han selamlanırken 70 adım yürünüyor ve sonra selam duruluyor. Yani bir yönetici nasıl selamlanır onu anlatıyor.

TÜRKİSTAN KADİM COĞRFYAMIZIN ADIDIR

Diğer nüshalar bulundukları şehrin adıyla anılırken bu nühsa neden Türkistan diye adlandırıldı?

Metin Ekici: Dresden, Vatikan, Türkistan, kafiye olsun diye dicem ama bu işin espirisi. Dede Korkut, Türk dünyasının tamamanın ortak kültür mirası. Dede Korkut gibi mirası herhangi bir yerle, herhangi bir mahalle adlandırmak Türk dünyasını daraltmak olur. Ben Trük dünyasnına gönül vermiş bir bilim insanıyım, halk bilimciyim. Hayatını bu alana adamış, bu alanı araştıran, yazan, eğitim veren bir kişiyim ve Türk dünyası sevadalısıyım. Yani bunların içinde müslüman Türkler de olabilir, Hristiyan Türkler de olabilir, Doğu Türklüğü, Batı Türklüğü de olabilir. Böyle bir nüshayı herhangi bir şehir, kişi, devlet adıyla anmanın başta Dede Korkut mirasına haksıklık olacağını düşündüm. Türkistan bizim kadim coğrfyamızın adıdır. Böyle bir adlandırmanın Korkut Ata gibi eser için daha geniş kapsamlı ve daha doğru olacağını düşündüm. Yani Vatikan adı neden her defasında Dede Korkut’la birlikte anılıyor. Bu bizi üzüyor. Neden kendimizi kendi dünyamızla değilde Dresden, Vatikan’la anıyoruz. İstedimki Türkistan adının da tekrar gençlerimiz tarafından hatırlanması ve her defasında Korkut Ata’yla anılması istedim. Türkistan Korkut Ata’nın yaşadığı coğrafyadır.

Peki yeni nüshalar çıkarsa isimlendirme bu yönde yapılmalı?

Metin Ekici: Bence bu yönde yapılmalı. Türkistan adını yaşatmak zorundayız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken tesadüfen Türkiye adını koymamıştır. Türkiye adı bütün Türk boylarının birlikte yaşadığı coğrafyanın adı olarak konulmuştur. Yani bu tür hassasiyetleri mutlaka biz de takip etmek zorundayız. Ortaya çıkacak bütün nüshalarında Türkistan adıyla adlandırması gerekir. Yani kişi ve şahıslar ölümlüdür, kadim olan şey Türk milletinin ortak mirasıdır.

‘KİTAP YAYIMLAYACAĞIZ’

Bundan sonra nüshaya ilişkin neler yapılacak?

Metin Ekici: Şu anda latin harflerine aktarma çalışmalarımız devam ediyor. Çok kısa bir süre içinde onu tamamlayacağız. Daha sonra günümüz Türkiye Türkçesine aktarımını yapacağız. Ardından yer ve kişi adları indeksleri, genel olarak Dede Korkut’la ilgili bilgilendirmenin yapılacağı, esas metnin de yer aldığı bir kitap yayımlayacağız. Bu konuda Ötüken Yayınları’yla bir ön görüşme yaptık.

DESTAN GELENEĞİMİZ SLAVLARI ETKİLEDİ

Sizin kişisel bir çalışmanız olacak mı?

Metin Ekici: Hem bu nüshaya ilişkin, hem de ben yıllardan beri Dede Korkut kitabı neden yazıldı sorusunu soran bir bilim insanıyım. Yüksek lisans çalışmasına Dede Korkut’la başladım ve ‘Dede Korkut kitabı ve Slav destanları’ diye çalışmam olmuştur. Bugünkü Rus ve Ukrayna destanlarının, Dede Korkut anlatmalarının etkisiyle oluşturulduğunu, bizizm destan geleneğimizin o coğrafyaları etkilediği düşüncesinde olan bir bilim insanıyım. Her yıl ben Dede Korkut kitabını baştan sona okuyup bugüne kadar tartışılmamış konuları yeniden değerlendirmeye açıp, en az bir makale bir bildiri yazamayı tercih ediyorum. Bu şekilde incelemelerle biz Dede Korkut anlatmalarının sadece geçmişte yaşanmış maceralar değil günümüze olan iletilerini de anlatıyoruz. Günümüzde insanlar Avrupa’ya geziye gidiyorlar, gayet güzel. Ama en çok Romeo ve Juliet’in müzesini ziyaret ediyorlar. Biz de çok daha güzel aşk hikayeleri var. Mesela Deli Dumrul anlatması vardır. Eşi onun yerine can vermeyi kabul eder. Bizim kendi edebiyatımızda, Dede Korkut anlatmalarında Leyla ile Mecnun’dan da Romeo ve Juliet’ten de daha fazla mevcuttur. Örneğin Salur Kazan’ın hikayesi sinemaya aktarılabilir. Ben Dede Korkut’a ilişkin her zaman çalışmaya devam edeceğim.

İlgili ‘Dede Korkut geleceğe iletidir’ haberiyle ilgili sizde görüşlerinizi yazarak gündeme dahil olabilirsiniz.

Exit mobile version