Bu tabloların her biri ayrı masal

Bu tabloların her biri ayrı masal

İNCİ DÖNDAŞ / İSTANBUL

Ressam Aylin Örücü’nün bazen eskizler bazen de düşüncelerinde beliren imgeleri sürrealist bir ifadeyle tuvale aktardığı eserleri ‘Düşlü Geçmiş Zaman’ isimli sergiyle Trump Art Gallery’de sergilenmeye başlandı. 31 Temmuz’a kadar sürecek sergiyle ilgili olarak Örücü “Resim yapmak benim için büyük bir tutku. Bombalara karşı huzur, bir tavşan uykusunda mümkün olurken, su yüzeyine ulaşmış bir kadın figürüyle ruhumu dinlenirken bulabiliyorum’’ diyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’nü bitirdikten sonra Prof. Kemal İskender ve Mustafa Ata atölyesinde eğitim gören Örücü, Hüsnü Koldaş atölyesinde duvar resmi ve mozaik çalışmaları yaptı, kişisel sergilerinin yanı sıra çok sayıda karma sergiye katıldı. Örücü ile masalsı resimlerini konuştuk…  

‘Düşlü Geçmiş Zaman’ sergisinin hikayesini anlatabilir misiniz? Hangi duygularla yaptığınız eserlerden ortaya çıktı? 

Bu sergi, yaklaşık 10 yıllık bir içsel yolculuk deneyimimi kapsıyor. Küratör Kenan Bahadır Derre ile yeni bir sergi yapmayı planladığımızda geçmişe dair çalışmalarımı tekrar bir gözden geçirme fırsatım oldu ve onları incelerken kurduğum düşlerin resim yapabilmek adına beni nasıl motive ettiğini fark etmemle sergimin adı da kafamda belirdi. 

Her tablonuzda sanki bir masal anlatıyorsunuz. Siz bir tabloyu yaparken hangi duyguları hissediyorsunuz? 

‘Sanat var olmasaydı, gerçeğin kabalığı dünyayı katlanılmaz kılardı’ diye bir söz okumuştum. Kendime çok yakın hissettiğim bir sözdür bu. Bununla beraber belki biraz gündelik hayatın ufak da olsa getirdiği sıkıcılığına katlanamamaktan ve belki biraz da içimdeki çocuğu hayatta tutabilmek adına resimlerim masalsı bir ifadeye bürünmüş olabilir. Bile isteye seçtiğim bir şey değil. İçimden ne geliyorsa o. Her şeyden önce resimlerim beni ifade edebilmeli diye düşünüyorum. Hayatla olan kavgam, sevgim, hüznüm, aşkım, nefretim… Ruhumu en iyi nasıl yansıtabiliyorsam öyle. İçimden gelen duygular beni bu tarza yöneltti. İçimdeki çocukluğu yaşatma hevesi yaşıma rağmen bir zamanlar çocuk olmanın verdiği veya çocukluğumu özlemenin getirdiği bir ifade tarzı olabilir diye düşünüyorum. 

Neden daha çok kadın ve kız çocuğu figürünü kullanmayı tercih ediyorsunuz?  

En büyük sebebi, kadın olduğum için olabilir ve kadınların arka plana atılmalarını istemediğim için de. Kız çocuğu figürü de yine içimdeki çocukla, bir zamanlar çocuk olmakla ve hatta sık sık ona özlem duymakla alakalı. Ayrıca model olarak bazen büyük bir keyifle ve anneliğin getirdiği gururla kızımı resmediyorum. 

Resimlerinizde hep güzel bir hüzün var. Ya tülle kaplı gözler ya kelebek gibi kirpikler. Fakat renkleri ve figürlerin sevimliliği aynı zamanda umut da veriyor. Neden daha çok hüznü işliyorsunuz?  

Doğduğum, büyüdüğüm, gelecekteki hedeflerim için bir sürü adım attığım yerden ayrılıp, üniversite eğitimimden sonra tanımadığım bir başka ülkede (Almanya) göçmen olarak hayatımı devam ettirmem yıpratıcıydı. Hüzün ve gurbet benim için eş anlamlı iki ayrı kelime ama bu duyguyla mücadelemde sanatıma duyduğum bağlılık bana çok yardımcı oldu. Umut oldu. Vatanından uzak kalma duygusu doğal olarak hüznü hissettiriyor ama o renkli coşku resimlerimdeki renk ve coşku bu hüzünle beraber bir kontrast yaratıyor yani ironi yapıyor aslında. Seyirciyi bu renklerle tuvale daha rahat çekip sonra aslında onu hüzünle baş başa bırakıp aslında bir yandan kendi duygularımı yansıtırken kendi duygularıyla seyircinin baş başa kalmasını sağlamak istiyorum. Hayatımız da bir sürü çelişkiyle dolu değil mi ki zaten? 

Bu sürrealist tabloları yaparken çeşitli kupürler de kullanıyorsunuz.  

Daha çok kolajlarım da kullandığım malzemeler çok karışık malzemeyi seviyorum aslında ama hepsini bir çorba gibi yüklemek değil de eleyerek titizlikle kompozisyonlarını oluşturuyorum. Benim için çok keyifli, ufkumu açıyor yeni malzemelerle tanışmak beni heyecanlandırıyor. 

 

Exit mobile version